Timur Özkan yaptığı yazıl basın açıklamasında ; Niğde de eğitim adına yaşananları kaygı ve üzüntüyle izliyoruz" dedi.
Özkan açıklamasında ; " Kendisi de daha önce bir sendikanın şube başkanlığını yapmış olan Milli Eğitim Müdürü Sayın Celalettin Ekincinin Milli eğitim müdürlüğü döneminde, sürgün gibi ilkel ve artık geride kaldığını düşündüğümüz çağ dışı ceza yöntemi hortlamış, birçok öğretmen ve milli eğitim çalışanı sürgün edilmiş, görevden alınmıştır.Bu kimi zaman korkutma yıldırma kimi zamanda yandaşlara yeni yerler yeni koltuklar açma kaygısı ile yapılmıştır ve insanlar yerlerinden yurtlarından edilmiştir.
Eften püften nedenlerle,hatta iftiralarla sürülen ,görevden alınan öğretmenler okul idarecileri varken ve bunu yaparken de yasaların yönetmeliklerin varlığına işaret eden sayın Milli Eğitim Müdürü, ne hikmetse iş kılık kıyafete gelince yasa ve yönetmelik tanımıyor, hatta daha ileri giderek kılık kıyafeti düzenleyen yasayı ve yönetmeliğin uygulanmaması için okul müdürlerine çağrıda bulunuyor,baskı yapıyor “bu yasa ve yönetmelik fiilen ortadan kalkmıştır “diyor Ne oldu da fiili durum yaratıyorsunuz, darbe mi oldu, laik cumhuriyet mi yıkıldı, bu öz güveni nereden alıyorsunuz? Biz Türkiye yi hukuk devleti sanıyorduk,yada umuyorduk amma artık devletin bürokratı emrindeki okul müdürlerine resmi toplantıda ,yasa ve yönetmeliğe uymama çağrısı yapıyor ve “ bedel ödemeye hazırım” diyor .
Sayın Milli Eğitim Müdürü okul müdürleriyle yaptığı toplantılarda sık sık “ ben dava adamı değil okul müdürü olmanızı bekliyorum” diyor ama. Bizzat kendisi bir düşüncenin, ideolojinin temsilcisi gibi davranıyor. Asıl biz kendisinden, yalnızca Milli Eğitim Müdürlüğü yapmasın bekliyoruz.
Sayın Celalettin Ekincinin, yönetmelik dışı öğrenci kıyafetlerine karışılmaması konusunda da okul müdürlerine baskı yaptığını duyuyoruz. Gerçi bazı okul müdürleri zaten bu işe çoktan gönüllü oda ayrı bir konu.Bazı okullarda ki bunların arasında ilkokul ve ortaokullarda var, öğrenciler kılık kıyafet yönetmeliğine uymuyor. Buna engel olmak isteyen öğretmenler ise okul müdürünce çağrılıp “ben izin veriyorum sen niye karışıyorsun”diye azarlanabiliyor.
Bir çok okul müdürü ve öğretmen arkadaşımız iki arada bir derede kalmış durumdalar. Bir tarafta yasa ve yönetmeliklerin uygulanması zorunluluğu, bir tarafta milli eğitim müdürünün ve okul müdürlerinin açık baskısı.
Eğitim-İş olarak uyarıyoruz! örgütlenme gezilerinde okullarımızda gördüğümüz tablo hiç hoş,hiç iç açıcı değil.Kılık kıyafet üzerinden yürütülen bu dayatmalar sonucunda,Niğde de öğretmenler arasında, hatta öğrenciler arasında gruplaşmalar ve kutuplaşmalar ve gerginlik had safhada ve her an istenmeyen olaylarla ,sonuçlarla karşılaşabiliriz. Bununda en büyük sorumlularından biri Sayın Milli Eğitim Müdürü olacaktır.Kendisini bir an önce tedbir almaya çağırıyoruz.
Müdür beyin en son uygulaması da , ulusal basında da geniş yer bulan, camide veli toplantısı yapmak olmuştur.Cami, Türkiye de yaşayan halkın , siyasi parti, sendika farkı gözetmeden çok büyük bir bölümünün kutsalıdır. Türkiye de en tehlikeli şeylerden biri camiye siyasetin ve güncel siyasal konuların sokulmasıdır.Hele hele kişisel beklentilerin bir aracı haline asla getirilmemelidir.
Veli toplantısının yeri cami değil okuldur yada toplantı salonlarıdır.Sayın Milli Eğitim Müdürü bu uygulamayı sürdüreceğini bunu yaparken de yanında da ilahiyat mezunu öğretmenleri götüreceğini söylemiş. Niye? Elbette ilahiyat mezunu öğretmen arkadaşlarda bizim meslektaşlarımız, onlarla bir kavgamız, onlara şaşı bakmamız asla söz konusu olamaz. Ve sendika olarak bu arkadaşlarımızın her türlü özlük haklarını sonuna kadar savunuruz.Ama buradan sormadan edemiyoruz bu arkadaşlar eğitim uzmanımı, psikolojik danışman mı, niye özellikle ilahiyatçılar? Yoksa diğer öğretmenler eğitimi, eğitimin önemini ve sorunlarını ,velilerden beklentileri anlatamazlar mı? Yoksa sizin eğitim, bizim bildiğimiz eğitim-öğretime benzemiyor mu?
Eğitim-İş olarak AKP iktidarı ve onların atadığı bürokratların, kutsal din duygularının ve dince kabul gören simge ve sembollerin sürekli tartışma ve polemik konusu yapılmak suretiyle, hatta doğabilecek tepkilerden, siyasal ve kişisel yararlar umduğunun farkındayız,yada genel algı bu şekilde.Her kim bu yaklaşım içinde olursa, kutsal din duygularına da çocuklarımızın eğitimine de zarar verir.Buradan bu yaklaşımlara derhal son verilmesini talep ediyoruz.
Eğitim-İş olaylara kar-zarar şeklinde yaklaşmaz. Hele hele söz konusu olan çoçuklarımızın eğitimi ve Ebedi Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin varlığı ise, doğru bildiklerimizi her platformda her zaman dile getireceğiz.
Buradan tüm yetkilileri görevlerini yapmaya çağırıyoruz.
KONU İLE İLGİLİ HABERLERİMİZ İÇİN TIKLAYIN