Ak Parti Niğde Milletvekili aday adayı Kenan Ünal,Niğde çiftçisinin sorunları hakkında tespitler ve çözüm yollarına değindi. 
 
   Niğde çevresinde tarım ve çiftçi kesimindeki değişmeyi tespit etmek için ne yazık ki uzun yıllara ihtiyaç yoktur. Bundan 20-25 yıl önce nerdeyse yer altı su seviyesi yüzeydeydi, bugün 40-50 metre seviyelerindedir. Bu durumun böyle devam etmesi halinde 20-25 yıl sonra tarımda kullanılacak su bulunamayacaktır.
          Gerek eğitimsizlik, gerekse sorumsuzluk sonucu; tarım toprakları su tutma kabiliyetini kaybetmiş, içindeki besleyici ana unsur olan maddeler azalmış, toprakların alt kısımlarında oluşan oturma ve sertleşmeye bağlı olarak torağa verilen suyun önemli bir kısmı kullanılamadan yüzeyden akıp gitmekte, toprağı erozyona uğratmakta, yeraltına sızamayan su yüzeyde birikerek  ürüne zarar vermekte, buharlaşarak atmosfere gitmekte, yağış  olarak önemli bir kısmı geri dönmediği içinse hem su, hem enerji hem de ekonomik bakımdan önemli kayıplara sebep olmaktadır.
      Niğde ve çevresi tarım alanlarının toprak karakteri bazik olduğu halde zaman içerisinde yoğun ve yanlış gübre kullanımına bağlı olarak; yapılan toprak analizlerinden  de görüleceği  üzere PH değeri 3-4 seviyelerinde güçlü asidik bir yapı kazanmıştır. Bunun sonucu olarak topraklar;  Niğde ve Nevşehir çevresinde ya hiç ürün veremez olmuş, ya da maliyetlerini dahi karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu durumu düzeltmeye yönelik çiftçi bazında verilen uğraşlar günü kurtarmaktan başka işe yaramamaktadır.
     Bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımı toprakların, ciddi sonuçlar doğuracak seviyede kirlenmesine sebep olmuştur. Bu durum, Türk tarımının neredeyse genel karakterini temsil etmeye başlamıştır: Özelde Niğde’de genelde ise tüm ülke tarımında gereksiz gübre ve zirai ilaç kullanımı ve ister zor, ister kolay temin edilmiş olsun gereğinden fazla su; hem verimli alanların çoraklaşmasına ve kirlenmesine hem de ciddi ekonomik kayıplara sebep olmaktadır.
     Son verilere göre ülke nüfusunun yaklaşık % 30 u tarımda çalışmakta  ve işin ilginç yanı ülkedeki en çok işsiz kesim ziraat mühendisleridir.
     Tarım topraklarının çok yakın gelecekte ekilemez hale gelmesinin,  çiftçilikten başka mesleği olmayan önemli nüfusun şehre göçü anlamına geldiği açıktır. Bu insanlara çalışacak iş, kalacak yer sağlamak, güvenlik ve uyum gibi ciddi sorunların yanında; bugün şehir esnafı için önemli bir müşteri kitlesi olan tarımsal kesimin   çökmesi, pek çok iş yerinin kapanması anlamına da gelecektir. Tarımın çökmesinin, beraberinde hayvancılığı da bitireceği açıktır. Ayrıca ekonomik gücünü yitirmiş çiftçi ve köylü “çocuklarını nasıl okutacak” gibi eğitimi de ilgilendiren ciddi sorunları da beraberinde getirecektir.
       Özetle önemli bir nüfus kitlesi işsizlik,  kuraklık ve yoksullukla  karşı karşıyadır. Acilen topraklar rehabilite  edilmeli, mevcut sulama sisteminden vazgeçilmeli, tarımda mümkün olduğunca organik gübre kullanımına geçilmeli,  organik gübrenin bugünkü maliyetinin azaltılması sağlanmalı; bunun için gerekli alt yapı ve tesisler kurulup, Niğde ve çevresinin çöpleri toplanıp ayrıştırılarak organik gübre üretimine başlanılmalıdır.
       Tarım alanları uzman kişilerce araştırılmalı, gerekiyorsa gelişmiş yöntemlerden faydalanılarak toprakların niteliğine, coğrafi duruma, sulama suyuna  vb. unsurlara bağlı olarak özellikle katma değeri yüksek yetiştirilebilecek ürünlerin bir haritalaması yapılmalıdır. Tarım topraklarının; isteyenin istediği gibi kullanabileceği alanlar olmaktan çıkartılıp, gelişmiş ülkelerdeki gibi gerek işletmelerin birleştirilerek büyütülmesi gerekse, çiftçi olmak için gerekli eğitimi almış olma şartı getirilmelidir. Yer altı suyunun hoyratça kullanılmasına derhal son verilmelidir. Nitelikli olmak tercih sebebi olmaktan çıkartılıp, zorunlu hale getirilmeli ve sürekli denetlenmelidir.
        Tarımla koordineli hayvancılık için çalışmalar yapılmalı, birbirine girdi sağlar hale, işletmeler ve birlikler bazında geçilmelidir. (Örneğin; yem fabrikası kurularak, hem fiilen nüfusun bir kısmına iş sağlanmış olur hem de, fabrikaya ürün yetiştirmeye yönelik bir kesim oluşturularak ürün çeşitliliğine gidilebilir.)  
      Ayrıca yatırımın finansmanın üretici ortaklığının organizasyonu şeklinde sağlanması durumunda,  tarımdan kazanılan sermayenin sanayi yatırımına dönüştürülmesi de sağlanmış olacaktır.
        Yapılacak analiz ve değerlendirmeler sonucu gerek tarımda, gerekse hayvancılıkta  katma değeri yüksek ürünlerinin yetiştirilmesi sanayi için de alt yapı oluşturacak,  hem istihdam hem de  refah seviyesinin artmasını sağlayacaktır.
        Ayrıca jeotermal su kaynaklarının olduğu yerlerde sera yetiştiriciliği için fizibilite çalışmaları yapılarak ürün çeşitliliğinin arttırılması ve mevcut üretimin mevsim şartlarına bağlığı azaltılarak,  daha nitelikli ve  daha ucuz ürün arzı sağlanmalı, dolayısıyla katma değer yaratılarak gerek refah seviyesinin artırılması, gerekse buralardan kazanılan sermayenin diğer yatırım alanlarına kaydırılarak yeni istihdam alanları meydana getirilmesi sağlanmalıdır.
        Gelişmiş ülkeler de dahil, dünyanın hiçbir bölgesinde tarımın tek başına kendine yetmesi söz konusu değildir. Buna rağmen gelişmiş ülkelerin sürekli destek sağlayarak tarım ve hayvancılığı ayakta tutması dikkate değer bir olgudur. Bu, Türkiye’nin de bir gerçeğidir ve böyle stratejik bir meselenin kendi başına bırakılması gelecek nesiller  açısından endişe vericidir.
          Ülkenin pek çok sorununda olduğu gibi zirai sorunların çözümü de zor olmakla birlikte imkansız değildir. Bunun için öncelikle yerleşik halkın ve “okumuşlarının” kaderine sahip çıkarak, mevcut durumu sağlıklı biçimde ortaya koymalı, ciddi anlamda özeleştiri yapmalı, sürdürülebilir üretimin yöntemlerini tespit etmeli, uygulamalı ve denetlemelidir. 
       bu ülkenin ekmeğiyle büyüdük, halkın fedakarlık ederek verdiği vergilerle okuduk; vefa borcunu ödemek boynumuzun borcudur. bir toplumun efendisi ancak yaşadığı toplumun mutluluğu için çalışan insanlardır.
Editör: TE Bilişim