Ak Parti Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu,nun  devletin güvenliği  konusundaki uzmanlığı  biliniyor. Bürokrat olduğu dönemde de TBMM ve Parti faaliyetlerinde güvenlik konularında hep onun ismi öne çıkıyor. Hükümet lehinde veya muhalefetin sorularına cevabı da meclis kürsüsünden O veriyor. 

Haber-Yorum: Selim GÖKEL

7 Haziran seçimlerinde sonra  Türkiye'de yaşanan terör olayları sonrasında geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Prof.Dr. Ahmet Davutoğlu tarafından çeşitli tarihlerde Ankara'ya çağrılarak  görüştüğünü öğrendiğimiz Alpaslan Kavaklıoğlu, TBMM'de milletvekillerinden oluşan terörle ilgili komisyonda da yer aldı. Güneydoğu illerine giderek  araştırma ve STK larla görüşmelerde bulundu. 


Bugün yapılan Türk Silahlı Kuvvetlerine Irak ve Suriye konusunda Tezkere verilmesi konusunda TBMM'de konuşma yaptı. Konuşma sonrasında kendisine ait sosyal medya sayfasından açıklama yapan Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu;   Irak ve Suriye'den ulusal güvenliğimize yönelik özellikle PKK ve DEAŞ kaynaklı terör tehdidi ve saldırılarına karşı sınır ötesi harekât ve müdahalelerde bulunabilmesi Türk Silahlı Kuvvetlerine yetki veren Tezkere üzerinde bugünkü Genel Kurul görüşmelerinde AK Parti Grubu adına söz aldım. Ulusal güvenliliğimizin olduğu kadar, uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğü gerçekleştirmek için elzem olan Irak-Suriye Tezkeresinin memleketimizin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne ve huzuruna katkı sağlamasını temenni ediyorum" dedi. 

Alpaslan Kavaklıoğlu'nun TBMM kürsüsünden yaptığı konuşma sırasında  MHP Niğde  Miletvekili Vedat Bayram sözlü sataşmada bulundu. 

Kavaklıoğlu'nun konuşmasında Kobani yerine Ayn El Arap olarak söz etmesine HDP Milletvekilleri tepki gösterdi. 

Ak Parti Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu'nun TBMM tutanaklarında geçen şekliyle konuşması aynen şöyle; 

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili.

Buyurun Sayın Kavaklıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) - Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Irak ve Suriye'den ulusal güvenliğimize yönelik terör tehdidinin ve saldırılarının ortadan kaldırılması amacıyla gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi harekât ve müdahalelerde bulunabilmesi için 2 Ekim 2014 tarihli ve 1071 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla Hükûmete verilen izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca, aynı kararda belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde 2 Ekim 2015 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkere üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sözlerime başlarken çocuk-yetişkin, kadın-erkek, sivil, asker, polis demeden vatandaşlarımızın canına kasteden, vatanımızın huzur ve güvenliğini tehdit eden hain terör örgütünü şiddetle lanetliyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Niye oturdun pazarlık yaptın kaç senedir? "Çözüm süreci, çözüm olacak, silahları bırakacak." diye milleti kandırdınız, şimdi ne anlatıyorsunuz?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) - Ülkemizin birliği ve beraberliği, huzuru için görev yaparken terör örgütünün hain saldırılarında hayatlarını kaybeden şehitlerimizi ve vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.

Yine bu sabah saatlerinde terör örgütünün hain yüzünü Mardin Dargeçit'te bir kez daha gördük. Vatan için canlarını feda eden, şahadet şerbeti içen kahraman polis memurlarımıza Allah'tan rahmet, onları yetiştiren ailelerine, emniyet mensuplarımıza ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.

Hain terör odaklarının hesaplarını bozacak tek yol milletimizin sağduyusunu, millî birlik ve beraberliğini her şeye rağmen korumasıdır.

Hâlen canı pahasına terörle mücadele eden kahraman vatan evladına da şükranlarımı sunuyorum.

Konuya girmeden önce bir şey üzerinde durmak istiyorum. Bu terör meselesini milletimizle, Meclisimizle, güvenlik teşkilatlarımızla entegre bir şekilde çözmeye çalışan Hükûmetimize özellikle MHP Grubu tarafından ağır bir şekilde yüklenilmesini haksızlık olarak görüyorum. Ayrıca, bir hazımsızlık söz konusu, Sayın Cumhurbaşkanımızın, milletin doğrudan oylarıyla, yüzde 52 oyuyla Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmasını, milletimizin ve devletimizin birliğini ve beraberliğini temsil etmesini, ordumuzun Başkomutanı olmasını da hazmetmek lazım. Bu hazımsızlığı da anlayabilmiş değilim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEDAT BAYRAM (Niğde) - Başkomutan muhtarları topluyor, orduyu toplayacağına muhtarları topluyor.

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yanı başımızdaki Suriye ve Irak'ta yaşanan kaos ve istikrarsızlık ortamının getirdiği sorunlar nedeniyle güney kara sınırımız boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler ciddi boyutlara ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden çıkan kararlar da bunu teyit etmektedir. DEAŞ tehdidi her iki güney komşumuzda da ortadadır. PKK terör örgütü unsurlarının varlığını sürdürdüğü de bilinmektedir. Son dönemde yaşanan gelişmelerle bir kez daha görülmüştür ki iki ülke arasındaki sorunlardan en fazla etkilenen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.

Hemen yanı başımızda tarihin en büyük insanlık dramlarından biri yaşanıyor. Bugün Suriye'de devam eden kaos, istikrarsızlık ve yıkımın beşinci yılındayız. Esad rejimi İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana benzeri görülmemiş bir barbarlıkla insanları kadın, çocuk, yaşlı demeden katletmeyi sürdürüyor. Daha çok değil, Şam kırsalının en büyük mahallelerinden Duma'da 16 Ağustos günü bu savaş ortamında kıt kanaat geçinen insanlar pazar alışverişlerini yaparken tepelerine rejimin bombaları yağdı. Yaralıları kurtarmaya gelenlerin üzerine rejim bu kez, ikinci kez bir bomba yağdırdı. Tümü sivil, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 200'e yakın kişi hayatını kaybetti. Bunun insanlıkla, dinle, kültürle ve her şeyden ötesi ahlakla bağdaşan bir tarafı var mıdır? Uluslararası toplum buna sessiz kalabilir mi? Maalesef kalabiliyor ancak Türkiye'nin buna sessiz kalabilmesi mümkün değildir. Suriye, Türkiye için uzaktan bakılıp üzüntü duyacağı bir ülke değildir. 900 kilometre kara sınırını paylaştığımız Suriye, Türkiye'nin Orta Doğu'ya açılan en büyük kapısıdır. Suriye toplumu bizimle aynı kültürü ve aynı değerleri paylaşmaktadır. Atalarımız ortak coğrafyamızda düşmana karşı asırlarca birlikte mücadele ettiler, köklü tarihimizi birlikte yazdılar, biz Suriye kan ağlarken diğer birçoğu ülkeler gibi Suriye'yi kaderine terk edemezdik. Bu nedenle AK PARTİ Hükûmeti Suriye'de yaşananlara başından beri bir kardeş diğer bir kardeşin yaşadığı trajediye nasıl bakıyorsa öyle baktı. Hemen yanı başımızda acı çeken, zulme uğrayan kardeşlerimizin bir an önce huzur ve sükûna kavuşması için Türkiye olarak vicdan sahibi bir ülke duyarlılığı sergiledik. Son beş yılda Suriye'de 300 bin kişi öldü ve ülke enkaz hâline getirildi. DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleri ülkede kol geziyor. Türkiye'de yaklaşık 2 milyon Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz. Bu vahim tablonun ortaya çıkmasının yegane sebebi Esad rejimidir. Kendi bekasından başka hiçbir şeyi düşünmeyen rejim, Suriye'yi derinden parçalamakla kalmamış, çevre ülkeler için de büyük risk ve tehditler yaratır hâle gelmiştir ve Suriye yönetilemez hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bu risk ve tehditleri en yakından hisseden ülkedir. Ayn El Arap'ta PYD, YPG ile DEAŞ arasındaki çatışmalarda…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kobani, Kobani, ne Ayn El Arap'ı?

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) - …yalnızca bir hafta sonunda 200 bin kişiyi ülkemize kabul ettik, bir hafta sonunda 200 bin kişiyi Türkiye'de kabul ettik.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Kobani, Kobani, bütün dünya Kobani diyor oraya.

ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) - Yine, Telabyad'da yaşanan olaylarda iki günlük süre içinde çatışmalardan kaçan 24 bin kişi ülkemize alındı. Bizim iki gün içinde kabul ettiğimiz bir nüfusu Avrupa ülkeleri beş yıldır kabul edebilmiş değil. Bunu üstümüzdeki yükün anlaşılması için vurguluyorum. 80 bin Suriyeli öğrenci bugün Türkiye'deki kamplarda eğitim ve öğretime devam etmektedir.

PERVİN BULDAN (İstanbul) - Bir tanesi Bodrum sahilinde can verdi, çocuk.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) - 60 bin Suriyeli bebek Türkiye'de dünyaya geldi, bunlar sıradan gelişmeler değildir. Bunlar bir milletin kardeşleri için nasıl seferber olduğunu gösteren tarihte eşi benzeri görülmemiş emsallerdir.
Sayın milletvekilleri, Suriye kaynaklı olaylar nedeniyle bugüne kadar 150'den fazla vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Barış ve ahlakın sembolü olan İslam dinini lekeleyen DEAŞ başta olmak üzere aşırı terör örgütleri ulusal güvenliğimizi doğrudan tehdit eder hâle geldiler. Suriye'deki mevcut tabloya baktığımızda bu tehditlerin kısa süre içinde bertaraf edilmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Türkiye, DEAŞ'la mücadele için oluşturulan küresel koalisyonun başından beri aktif bir üyesi oldu. Koalisyon çatısı altında Amerika Birleşik Devletleriyle ikili iş birliğinde DEAŞ'la mücadeleyi derinleştiriyoruz ancak bu uzun soluklu bir mücadeledir.

Her şeyden önce, ulusal güvenliğimizin teminatı için gerekli tüm tedbirleri almalı ve mevcut kaos ortamında sürekli teyakkuzda bulunmalıyız. Ülkemizin çıkarları, güvenliği ve huzurunun korunabilmesi için müttefiklerimizle akılcı bir çerçevede iş birliğini sürdürmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, diğer bir taraftan, komşumuz Irak'ın istikrarsızlığı ve burada terör örgütlerinin üs bulması komşusu olarak bizi doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle, Irak'ta istikrar ve iç barışın kalıcı bir şekilde tesis edilmesine çok önem veriyor, bu yönde Irak içinde ve uluslararası mahiyetteki çabaları destekliyoruz.

Irak Hükûmeti ve uluslararası koalisyonun bir yıla yakın bir süredir devam eden çabalarına rağmen DEAŞ Irak'ta geniş bir coğrafyayı işgal altında tutmaya devam etmekte, güç ve etkinliğini korumaktadır. Irak Hükûmetinin dışlanmış kesimleri kazanma ve ulusal uzlaşı yolunda somut adımlar atması hâlinde sorunlara daha hızlı ve kalıcı çözümler bulunabileceğine inanıyoruz. Bu çerçevede, Türkiye, Irak Hükûmetinin atacağı kapsayıcı ve kucaklayıcı adımları desteklemeye devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, DEAŞ, ilk günden itibaren öncelikli olarak Türkmen soydaşlarımızı ve onların yaşadıkları bölgeleri hedef almıştır. Krizden en fazla etkilenen toplulukların başında Türkmen kardeşlerimiz gelmektedir. Bu bakımdan, DEAŞ terör örgütüyle mücadelenin başarılı olması en başta Türkmenlerin selameti için önem arz etmektedir. Hükûmetin Türkmenlerin Irak'taki mevcudiyetinin ve güvenliklerinin sağlanması için gerekli desteği geçmişte olduğu gibi bundan sonra da sağlamaya devam edeceğine inanıyoruz. Aralarında on binlerce Türkmen'in de bulunduğu, yerlerinden edilmiş Iraklılara toplam 760 tırdan fazla insani yardım malzemesi gönderilmesi ve ayrıca Irak'ın kuzeyinde 3 adet barınma kampı kurulması için yaptıkları başarılı çalışmalardan dolayı başta AFAD, Kızılay, Dışişleri Bakanlığımız ve STK'lar olmak üzere ilgili kuruluşlarımıza teşekkür ediyorum ve kutluyorum. Iraklılara içinden geçtikleri kriz döneminde ihtiyaç duydukları insani yardımın sağlanması hususunda uluslararası toplumun da üzerine düşen görevi yerine getirmesi için daha fazla çaba göstermesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Irak'ta tek terör örgütü DEAŞ değildir, PKK terör örgütü otuz yıldır Irak topraklarını ülkemize yönelik terör saldırıları için üst olarak kullanmaktadır. Bu hususta duyduğumuz rahatsızlık gerek Irak gerekse Irak Kürt bölgesel yönetimi makamlarına iletilmektedir. Her ülkenin teröre karşı gereken tedbiri alması uluslararası hukukun gereğidir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 24 Eylül 2014 tarihli ve 2178 sayılı Kararı'nda da terörizmin ne tür ve ne görünümde olursa olsun, uluslararası barışa ve güvenliğe en büyük tehdit olduğu belirtilmiştir. Terör eylemi bir suçtur ve faili, bahanesi ne olursa olsun, bu, suçu hiçbir zaman ve hiçbir yerde haklı çıkaramaz. Bu suça karşı Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin birlikte mücadele vermesi ve terörle mücadelede iş birliği yapması bir görevdir. Bütün ülkeler uluslararası hukuka, temel hak ve hürriyetlere ve hukukun üstünlüğüne uygun olarak teröre karşı mücadele için her türlü tedbir alınacaktır. Türkiye olarak, Irak'taki terör örgütlerinin ülkemize yönelik saldırılarına son verilmesini sağlamak amacıyla her türlü tedbiri almaktayız.

Bilindiği üzere, terör örgütünün ülkemize yönelik saldırılarının artması üzerine, daha önce alınan yetki tezkeresi çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından meşru hakkımızı kullanarak PKK terör örgütünün Irak'ın kuzeyindeki bazı kamplarına yönelik hava harekâtları düzenlendi. Bu hava harekâtları, uluslararası hukuk çerçevesinde millî egemenliğimizi korumaya yönelik meşru adımlar olup, başta Birleşmiş Milletler ve NATO olmak üzere uluslararası kuruluşlar ile dost ve müttefik ülkelere bilgilendirmeler yapılmıştır. Operasyonların ülkemizin ve milletimizin güvenliği ve huzurunu temin etmekten başka bir amacı yoktur, bundan sonra da bu amaçla uygulanmaya devam edecektir.

Şunu da özellikle vurgulamak gerekir ki, DEAŞ ve PKK tehdidi sürdüğü müddetçe uluslararası yükümlülüklerimize de riayet ederek gereken önlemleri almayı sürdüreceğiz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, savaş isteyen değil, bölgesinde barış isteyen bir ülkedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bir yandan millî menfaatlerimizi gözeten, diğer yandan bölgemizin barış ve istikrarına katkı sunan politikaları izlemeye devam etmekteyiz.

Ülke olarak hassas noktamız ulusal güvenliğimizdir. Sınır güvenliğimizi tehdit eden gelişmelere hazırlıklı olmamız gerekliliği kimsece sorgulanamaz. Türkiye, Irak ve Suriye sınır hatlarında bütün tedbirlerini işte bu ihtimali göz önünde bulundurarak aldı, askerî hazırlığını da bu ihtimal doğrultusunda tamamladı. Sınır hattımızda bir fiilî temas ortaya çıkarsa, Türkiye'nin bunun gereğini tereddütsüz yerine getirecek kudret ve kabiliyette olduğundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmamalıdır. Bu kararlılık, bütün taraflarca, muhatapların tümü tarafından çok iyi anlaşılmalıdır.
Suriye ve Irak arasında tehdit ayrımı yapmanın zorlaştığı bir dönemdeyiz. Olası operasyonların bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Bu nedenle ilk olarak 2007 yılında kabul edilen ve 6 defa uzatılan Irak tezkeresi ile 2012 yılında kabul edilen ve 1 defa uzatılan Suriye tezkeresinin 2014 yılında olduğu gibi bugün de tek bir tezkere hâlinde kabulü zaruri hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; çıkarttığımız tezkerelerin amacı hiçbir zaman askerî bir müdahalede bulunmak olmamıştır. Toprak bütünlüğümüze, millî beraberliğimize ve ulusal egemenliğimize yönelik tehditleri bertaraf etmek için irademizi ortaya koymak ve ülkemizin bölgesinde caydırıcı etkisini de kullanarak istikrar ve güvenliğe katkıda bulunmak olmuştur. Bu amaç bugün de aynıdır.

Bu tezkerenin kabulü, ulusal güvenliğimizin olduğu kadar uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğümüzdür. Irak ve Suriye kaynaklı tehdit ve risklerin giderek arttığı bu dönemde de yüksek takdirlerinize sunulan tezkerenin kabul edilmesi, ülkemizin bu risklere gerektiğinde hukuk temelinde ve haklı olarak zamanında ve etkin biçimde karşılık vermesi bakımından bir zorunluluktur.

AK PARTİ Grubu olarak, Meclis Başkanlığına sunulan, Hükûmete ulusal güvenliğimize karşı gelebilecek tehditlere karşı gerektiğinde kullanılmak üzere yetki verecek tezkereyi destekliyoruz. Yüce Meclisimizin, bir yıl süreyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca yabancı topraklara gönderilmesi ve görevlendirilmesi esasını içeren ve gerektiğinde kullanılmak üzere askerî operasyon yapılması için Hükûmete izin veren bu tezkereye destek vereceğine, bu konuda bir dayanışma ve bütünlük sergileneceğine inanıyorum.

Tezkerenin ülkemizin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne, huzuruna ve güvenliğine katkı sağlaması temennisiyle hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Editör: TE Bilişim