Birleşik Kamu İş Konfederasyonu İl Temsilcisi, Eğitim-İş Niğde Şube Başkanı Timur Özkan Hükümet ile Memur sendikaları arasında gerçekleşen ve 2020-2021 yıllarını kapsayan Toplu İş Sözleşmesi sürecine ilişkin itirazlarını ve taleplerini açıkladı.

EKONOMİK KRİZİN FATURASI HALKA KESİLİYOR

Özkan yaptığı yazılı basın açıklamasında şunları söyledi; “ Hükümet, Kamu Çalışanlarına 2020 yılı için % 3,5+3, 2021 yılı için ise % 3+2,5 maaş artışı teklif etti. En baştan haykırıyoruz, biz bu teklifi asla kabul etmiyoruz! Bu kriz ortamında bu teklif, memurlarla dalga geçmek bile değil, düpedüz hakaret etmektir. Merkez Bankası’nın söz konusu yıllar için öngördüğünü açıkladığı enflasyon oranı bile %15 iken, şu anda ki enflasyonunsa söylenenin kat be kat üstündeyken, kamu çalışanlarına yapılan bu teklifin bir açıklaması olamaz, Buna ancak vicdansız teklif denir. Hükümet bu teklifi yaparken elbette, " uzatsak karışırdı" diyen, demeye hazır, işçiyi memuru değil, iktidarın gözünden düşmeden, ballı maaşlar aldıkları koltuklarını korumak isteyen yandaş sendika başkanlarına ve korkunç boyutlara ulaşan işsizlik ve buna bağlı oluşan ucuz emek piyasasına güvenmektedir. Her zaman söylüyoruz, Türkiye de ekmek adil paylaşılsa eğer herkese yeter. Ancak emeğiyle, onuruyla yaşamak isteyen halk kitlelerine ekmek bile çok görülürken, siyasi yandaşlara ve sermayedarlara pastalar, ballı börekler sunulmaktadır. En temel tüketim malları ve en temel hizmetler dövizdeki dalgalanmalarda dikkate alındığında %50’nin üzerinde zamlanmış, hayat pahalılığı dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Tarımda, hayvancılıkta, sanayide, bilim ve teknolojide üretmeden, tüketimin sürekli özendirildiği ve adeta kutsandığı; faiz, borsa, döviz sarmalında, uluslararası tefecilerin pençesinde debelen ülkemizde, bu ekonomik anlayışın ve akıl almaz boyutlara ulaşan savurganlığın neden olduğu ekonomik krizin faturası, emeği ile alın teri ile geçinen halka kesilmek istenmektedir.

SERMAYEDARLARDAN SİLİNEN BORÇLARDAN VE SURİYELİLERE HARCANAN PARALARDAN HAKKIMIZI İSTİYORUZ

Bizler kamu çalışanları olarak, lüks ve şatafat değil, onurumuzla, insana yakışır şekilde yaşamımızı sürdürecek bir gelir ve çocuklarımıza, ülkemize huzurlu bir gelecek istiyoruz. Evet, biz emekçiler lüks ve şatafat istemiyoruz ama lüks ve şatafat için harcanan kamu kaynaklarından, inanılmaz boyutlara ulaşan savurganlıklardan da hakkımızı istiyoruz. 3’er, 5’er maaş alan ballı bürokratlardan hakkımızı istiyoruz. İzlenen yanlış politikalar sonucu ve hangi hesaplarla olduğunu bilmediğimiz, ülkemize getirilen ve ülkemizde kalmaları adeta teşvik edilen milyonlarca Suriyeli için harcanan milyar dolarlardan hakkımızı istiyoruz. Yerli ve yabancı şirketlerin, sermayedarların bir kalemde silinen milyonluk vergi borçlarından, verilen milyon dolarlık teşviklerden ve kredilerden hakkımızı istiyoruz.
Fahiş fiyatlara yaptıkları yollar, köprüler, hava alanları ve hastanelere müşteri garantisi, hazine garantisi verilen müteahhitlerden, geçmediğimiz yollara, köprülere ödediğimiz paralardan hakkımızı istiyoruz. Dünya’da belki de örneği olmayan ve iğneden ipliğe her şey için ödediğimiz ve vergiler toplamı içinde % 70'i bulan dolaylı vergilerden, KDV’sinden ÖTV’sinden hakkımızı istiyoruz.

 

YANDAŞA AKTARILAN PARALARDAN HAKKIMIZI İSTİYORUZ!

Söz konusu kendileri olunca yaptıkları maaş artışlarından biz de istiyoruz. Belediyelerce, tarikat vakıflarına, yandaş basına aktarılan milyonlarca liradan hakkımızı istiyoruz. Güya işçiler işsiz kaldıklarında onlara bir miktar ücret ödemek için kurulan İşsizlik Fonundaki parayı bile patronlara aktaran, emeğiyle geçinen insanlara kaşıkla bile vermeyip, yandaşa, kalantora kazanın tümünü birden veren bu peşkeş düzeninden hakkımızı istiyoruz. Ve bizler Eğitim İş olarak Birleşik Kamu İş olarak biliyoruz ki, emeğimiz ve ekmeğimiz için, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için verilecek bu mücadele, ancak emekçi halk kitlelerinin birlikte, omuz omuza ortaya koyacağı dirençle kazanılır. Biz halkız ve hakkımızı istiyoruz!” dedi.

 

Editör: TE Bilişim