ABD emperyalizminin Vietnam halkının görkemli kurtuluş savaşı karşısında Vietnam işgalini korkunç ama nafile bir barbarlıkla sürdürmeye çabaladığı yıllar… Tüm Amerikalılara bir savaş vergisi konulur. John vergiyi ödemez ve 3 aylığına hapse atılır. Waldo, John’un yakın arkadaşı ve aynı zamanda avukatıdır. John’un hapiste olduğunu duyunca hemen onu görmeye koşar. Ve sorar: “John neden buradasın?” John’un yanıtı tokat gibidir: “Waldo, sen neden burada değilsin?”
 
 
       ABD’de Vietnam işgal ve barbarlığına karşı barışçıl protesto gösterisi yapanların bile üzerine ateş açılması, on binlerce kişinin sorgulanması, binlerce kişinin tutuklanması ve işkence görmesine karşın emperyalist işgal ve katliamlara karşı kitlesel eylemler, askere gitmeme ve savaş vergilerini ödememe kampanyaları büyüyerek sürdü. Vietnam halkının görkemli direnişi ve dünya çapında eylemler dalgasıyla birlikte, ABD emperyalizminin Vietnam’dan kuyruğunu kıstırıp yüz geri etmesinde bir etken oldu.
 
         Fransa emperyalizminin Cezayir halkının direnişi karşısında sömürgeci barbarlığını sürdürmeye çalıştığı yıllar… Fransa’da bir yanda rezilce emperyalist işgal ve barbarlık savaşını destekleyen sosyal şovenler, diğer yanda emperyalist savaş ve şovenizme karşı grevler, gösteriler, askere gitmeme ve savaş vergilerini ödememe kampanyaları… Fransız emperyalist devlet ve ordusuna karşı mücadele edenler, Cezayir halkına kurşun sıkmaya, zorla askere alınmaya karşı direnenler tutuklandı, elleri arkadan bağlanarak, deli gömleği giydirilerek hücrelere atıldı, işkence gördü, aç susuz bırakıldı. Buna karşın protestolar, askere gitmeme ve halkların kardeşliği için direniş büyüyerek sürdü.
 
          İsrail’de Filistin halkını bombalamayı reddettiği için tutuklanan savaş uçağı pilotları, Filistin halkına kurşun sıkmayı reddettiği için tutuklanan askerler ya da bu nedenle askere gitmeyi reddettiği tutuklanan, ancak direnişini sürdüren çok sayıda kişi vardır.
 
         Bunlar yalnızca birkaç örnek. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin neden sonra iyice kuşa çevirerek tanımak zorunda kaldığı vicdani ret hakkının arka planında, yüz yıllık sosyalizm ve demokrasi mücadeleleri, işçilerin birliği halkların kardeşliği için mücadeleler, emperyalist, sömürgeci, ilhakçı, gerici, işçi ve emekçi düşmanı savaşlara ve baskı ve savaş aygıtlarına karşı mücadeleler vardır.
 
         Biz işçi ve emekçilerin, tepemizdeki zengin ve gerici baskı ve savaş aygıtlarının aleti olmama ve bunlara karşı mücadele etme hakkı, sınıf kardeşlerinin ve ezilen halkların mücadelesini bastırma aygıtlarının aleti olmama ve bu aygıtlara karşı mücadele etme hakkı, son derece meşru bir hak ve dahası görevidir. Vicdani ret hakkı ise, kapitalist demokrasisinin budaya, budaya kuşa çevirdiği, yalnız emekçi değil, siyasal demokratik karakterinden de soyduğu, kısmileştirerek, biçimselleştirerek ve bireyselleştirerek “tanıdığı” bir haktır.
 
        Bugün AB’nin tüm ülkelerinde var olan vicdani ret hakkı, uygulamada daha da kısıtlanır. Vicdani ret hakkı için başvuranların, resmi gerekçe belirtmesi istenir. Bu gerekçelerin “uygun” ve “gerçek” olup olmadığı soruşturulur. Yani tüm vicdani retçilerin önceki yaşamları polis soruşturmasından geçirilir. Yani bu hakkın uygulamada kabul edilip edilmeyeceği yine devlet bürokrasisi ve mekanizmalarına bağlıdır. Kabul edildiği durumda da işlem bitmiş olmaz. Vicdani retçiler, askerlik yapacakları süreden daha fazla bir süre için kamu hizmetinde çalışmakla yükümlü tutulur. Bu hizmetin ne ve nasıl olacağı yine devlete bağlıdır. Örneğin askerlik yapmayı reddeden eğer devletin mimlediği bir muhalifse, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde “kamu hizmeti” yapmaya sürülebilir, askerlik yapmadığına pişman edecek uygulama biçimleri gerçekleştirilebilir. Ancak bunlar olmasa bile, kapitalist demokrasinin “en ilerisi”nde bile askerliğin sanıldığı gibi “gönüllülüğe” bağlı olmadığını, zaten vicdani ret hakkı biçiminde güdükleştirilmiş ve biçimselleştirilmiş askere gitmeme hakkının, nasıl kısıtlandığını, ya da düzenin egemenlerinin gerek duyduğunda nasıl daha da kısıtlanabileceğini gösterir.
 
       Türkiye’de vicdani ret hakkı, 37 vicdani retçinin direnişleri ve AB’nin Türkiye’yi vicdani ret hakkını Aralık ayı sonuna kadar yasalaştırmakla yükümlü tutmasıyla gündeme geldi. Türkiye’nin geri düzeydeki yeni liberal demokrasisinin vicdani ret konusunda tüm yapacağı ise, vicdani retçilerin tekrar, tekrar hapsedilmemesi düzenlemesinden ibaret.
         Yani vicdani ret hakkınız vardır, yalnız askerlik süresini kamu hizmeti yerine -muhtemelen “sivil”- hapiste geçirirsiniz!
 
         Erdoğan’ın “özgürlüklerin de sınırı vardır”, Çiçek’in “her şeyin çözümünü anayasadan beklemeyin” mesajları, egemenlerin yeni liberal demokrasisini olabildiğince geri sınırlar içinde tutmaya çalışacağının açık göstergesidir. Bir dönem düzenin demokrasisini “her şeyin çözümü” diye sunan ve “ideal demokrasi” hayallerini körükleyen egemenler, yaşanan siyasal-toplumsal sarsıntılardan değil, bunun yaygınlaşmasından, on yıllardır ceberut rejim altında ezilmiş kitlelerin demokrasi özlemlerinin harekete geçmesinden ve bunun “önünü” alamamaktan korkuyor! Ceberutluğun yıkılmamış çözülmüş olması, onu yerle bir edecek siyasal kitle mücadelesinin olmayışı yanı sıra, diğer politik unsurlarında pek etkin olamayışından devam ede geliyor.
 
        Fakat cin şişeden çıkmıştır bir kez ve bir yandan kapitalist demokrasi konusunda körüklenen beklenti ve hayaller, diğer yandan yalnız sınıfsal-siyasal-toplumsal karakterini öz mücadele deneyimleriyle de görmesini sağlayarak kendine sınıf olma bilinç ve mücadelesini geliştiren emekçi kitleler. Evet, emekçi kitleler kendine sınıf olup tüm üretim araçlarını toplumlaştırdıklarında gönüllülük temelinde kendi iktidarlarını korumak için en gelişmiş demokratik anayasa güvencesinde diledikleri gibi özgür yaşayacaklardır.