1 Tayyip Erdoğan açık sözlü yani dobradır, içindekini dışa vurur, buna mukabil Abdullah Gül’ün ne düşündüğü hiç tahmin edilemez. İçine kapanıktır.
2) Tayyip Erdoğan kızdığını belli eder, Abdullah Gül ise kızsa da sevinse de yapay bir şekilde hep tebessüm eder!
3) Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresinde mesela özel kalemi ve danışmanları arasında Marksist ve ateist eğilimliler yoktur, Abdullah Gül’ün ise etrafında bu tür çalışanlar bir hayli çoktur.
4) Tayyip Erdoğan yaptıklarını açıktan sahiplenip, savunur, Abdullah Gül ise az oy alan rektörleri ataması misali hem atamayı yapar hem de kem küm edip anlatımı zor bir görüntü verir.
5) Tayyip Erdoğan kenarlıdır tarif edilebilir, Abdullah Gül ise tarifi zordur.
6) Tayyip Erdoğan dostuna dost, düşmanına düşmandır, Abdullah Gül ise insanları güne yani konjonktüre göre değerlendirir. Gül için dostluk ve düşmanlık bağlamında kesin bir çizgi yoktur. Bugün düşman olan yarın pekala dost olabilir.
7) Abdullah Gül, Yahudi ve Musevi dünyasını gücü itibarıyla  Tayyip Erdoğan’dan çok daha fazla önemser ve bunu duruşuna, ilişkilerine ve hatta politikalarına yansıtır.
8) Erdoğan’ın karakterinde diklenme ve meydan okuma vardır, Abdullah Gül ise tam tersidir, meydan okumaz, şartların oluşmasını bekler.
9) Tayyip Erdoğan riske girip gemileri yakar, Abdullah Gül riski  hiç sevmez, hep garanticidir.
10) Tayyip Erdoğan kabileci ya da hemşehrici değildir, örneğin Rizelileri öne çıkarmak ve kollamak gibi bir tutumu hiç görülmedi,  buna mukabil Abdullah Gül son HSYK’ya iki Kayseriliyi ataması misali  keskin bir hemşehricidir.
11) Tayyip Erdoğan yanlış yapan özel kalem müdürünü bir günde kapıya koydu, Abdullah Gül ise Ankara’nın barlarında sarhoş olup dayaklar yediği iddia edilen ve bu yönde basında haberler çıkan  danışmanını baş tacı etmeye devam etti.
12) Tayyip Erdoğan kendi olmaya, Abdullah Gül ise Turgut Özal olmaya özenir.
13) Tayyip Erdoğan, Azeri-Ermeni geriliminde nihai tercihini Azerbaycan’dan yana kullandı, Abdullah Gül’ü tanıyanlara göre ise  Abdullah Bey’de böyle bir tercih şansı olsaydı ABD’yi dikkate alıp tercihini Erivan’dan yana kullanırdı.
14) Barzani ve Talabani Tayyip Bey’e çok güvenmez, buna mukabil iki isim de Abdullah Bey’e tapar derecesinde muhabbet duyar.
15) İsraillilerle Batı’lı Yahudiler Tayyip Erdoğan’a zaman zaman çok kızar, buna mukabil her iki kesim de Abdullah Bey’i pek sever!
16) Tayyip Bey BBP misali zor gününde kendine omuz verenleri  dikkate alır, Abdullah Bey ise kendine omuz verenleri şartlar değiştiğinde anında ortada bırakır.
17) Tayyip Bey açık fetih taraftarı, Abdullah Gül ise gizli işgal yanlısıdır.
18) Hülasa Tayyip Bey mi Gül mü diye bir tercihte kalınırsa Erdoğan yüz tane Gül eder!

 
DÜŞÜNÜ-YORUM...
Ali Dibo ve Yalçıntaş’ı itibarsızlaştırma!

Ali Dibo olayını biliyorsunuz, bugün Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan Sadullah Ergin için bizatihi dönemin AKP’li Hatay Milletvekilleri üstelik Noter aracılığı ile yolsuzluk ya da usulsüzlük iddiasında bulunmuşlar ve bunu kamuoyuna açıklamışlardı... Peki sonra ne mi oldu? Başbakan bu iddiaların hiç birini araştırma gereğini bile görmedi.. Dahası, iddiaların merkezinde olan Sadullah Ergin’i herhalde minnet duyar, bir dediğimi iki etmez diye Adalet Bakanı yaptı... Bu fotoğrafı sunduktan sonra gelelim ikinci resme: İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’ın adı geçtiği kolektif bir rüşvet ve şehvet davası bugünlerde gündemde... Neymiş efendim rüşvet olarak işadamlarına hanım sunulmuşmuş!. Yok, Murat Yalçıntaş’a böyle bir itham inandırıcı değil.. Zerre suçu ve kuşkusu olsa adam apar topar yurtdışından geri döner mi? Düşünüyorum da yoksa bu operasyon, adı yeni siyasi oluşum liderliğinde geçen Murat Yalçıntaş’ı itibarsızlaştırmak için midir? İktidarın takındığı bir Ali Dibo olayındaki tutuma bakın bir de bu kadın sunulma hikayesini operasyona dönüştürmesine!

 
BİNDİK BİR ALAMETE...
Kıyamet günü ne zaman?

Mugalata yok, işte size matematik, yani rakamlar:
30 Eylül itibarıyla Türkiye’deki yabancı kaynak miktarı 117 milyar dolara erişti!
Peki bu paralar nerelerde mi faaliyet gösteriyor?
75 milyar doları borsada!
33 milyar doları hazine bonolarında!
9.5 milyar doları da mevduatta!
Gördüğünüz gibi gelen 117 milyar dolarla üretim yapılmıyor ya da tek bir çivi bile çakılmıyor.
Başka bir anlatımla gelen kaynak, sıcak para yani faize ya da vurguna gelmiş, sömürecek ve ülke üretimine ya da istihdamına  zerre bir katkısı olmaksızın geri gidecek!
Bu şekilde her yıl bu fakir ülkenin onlarca milyar doları elin yabancısına peşkeş çekiliyor!
Peki iktidar buna niçin mi ses çıkarmıyor?
Günü kurtarmak için!
Cari açık SOS veriyor, geçen yılın aynı dönemine göre cari açıktaki artış yüzde 220, dolayısıyla işte o açık bu sıcak para ile kapatılıyor.
8 yıldır aynı tiyatro devam ediyor.
Malum sıcak para kurların düşmesi ve dolayısıyla yerli üretimi stop ettirip ithalatın patlaması demek ki Türkiye’de olan budur.
Eskiden üreten KOBİ’ler vardı şimdi büyük ithalatçılar var!
Peki bu saadet zinciri ne zamana kadar mı?
Sıcak para ülkeyi terk edene kadar!
Biliniz ki o para çıktığı gün ülkede kıyamet kopacak ve dolar bir anda 3 milyona dayanacaktır.
Bütün dünya sıcak paraya tedbirler alırken bizimkiler seçim yılındayız diye başka bir argümanı da olmadığı için önlem yerine teşvik ediyor!.. Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete haberiniz olsun!