1950’li yıllarda DP (Demokrat Parti) rüzgarı eserken Demokrat Partinin “kibir içindeki üst düzey yöneticileri “Odun koysam vekil seçtirirm”li cümlelerle kendi güçlerini betimler ve övünürlerdi. Aradan geçen elli küsur yıla rağmen değişen bir şey yok! Değişen “odun“ yerine “tuzluk” figürünün kullanmasından ibaret. Odundan“Tuzluğu koysam vekil seçtiririm”e uzanan, bir arpa boyu yol ülkemiz burjuva egemen siyasetinin kısa özeti sayılabilir.
     Nutuk atarken değil ama aralarında konuşurken samimi ve açık sözlü davranan siyaset elitleri, devlet geleneğinin kolektif hafızayı suiistimal ederek kendisini yeniden yapılandırma becerisine çok güveniyor anlaşılan. Kâh vatan edebiyatı, kâh din söylemiyle siyasal mühendisliğe bayılan böyle tipler, Gezi isyanı öncesinde oluşmuş paradigmayla hareket ediyorlar.

      Cemaatin, AK Partiyi DSP’leştirmeye çalışacağı öngörümüz doğrulandı. Ülkemiz siyaseti o kadar bıktırıcı ki, tahttan düşürme oyunları bile fazlasıyla birbirine benziyor. Bitimsiz bir tekrar duygusuna yol açmak, düşük kalibreli politikacıların kaçınılmaz hareket tarzı adeta.

      Yolsuzluk dosyalarıyla matador oklarıyla ölümcül darbeler alan bir boğa gibi yaralanan iktidar partisi, Hizmet Hareketi” bir cunta gözüyle baktığı, kapışmayı bu eksene kaydırdığı görülüyor. Hukuki ve idari sonuçları olacak bu yeni eksenin, büyük bir organizasyon gibi çalışan Hizmet Hareketi günbegün daha yoğun tazyik uygulamak biçiminde döneceği net.  AK Parti, polis ve adliyede kendini güvende hissettiği an, dalga dalga operasyonlara başvurmaktan sakınmayacaktır.

       Hizmet Hareketi kendi pozisyonunu güçlendirmek, rant ekonomisini canlı tutmak, devletleşme sürecini tamamlamak amacıyla bir “Kürt-Türk” savaşını kışkırtmayı göze aldığı artık daha belirgin biçimde ortada. Gruba ait veya ilişkili, TV kanallarında dizilere bakınca bile bunu anlamak mümkün. Yoksul halk çocuklarının canı umurlarında değil. Kitleler onlar açısından basit bir eşyadan farksız.

      AK Partisi, belli bir çizgiyi-geleneği temsil ediyor. Davranış kodları belli. Hizmet Grubu ise 12 Eylülcüler dahil iktidardaki her kuvvetle iyi ilişkiler kuran, onları halka ve hususi olarak da ezilenlere, ötekileştirilenlere, yok ve hor görülenlere karşı yürütülen baskıcı ceberut politikaların özel destekçisidirler. Biri diğerine tercih edilir değil, ancak Cemaat’in bunca bel kemiksizliği ve saf iktidar arzusu onu seçimlerle, en nihayet halka projelerini kabul ettirmekle sınırlı yanları olan iktidar partisine kıyasla çok daha akıl dışı, imhacı, “benden sonra tufan”cı hallere sokabilir.

        Dün, bu güç, iktidar bloğunda tüm muhalif, demokrat. devrimci  gruplara ve özelliklede Kürt siyasal hareketine karşı en katı biçimlerin uygulayıcısı olarak kullanıldı. Bu nedenle kışkırtıcılık, eylem, sermaye kapsamı ve haysiyet suikastı yetenekleri bilinen organizasyona yönelen tehdidi AK Parti ne kadar ciddiye alırsa yeridir. Çünkü “ortağını” en iyi kendi tanır.

       Ortağın derinlerdeki ilişkisi 12 Eylül cuntasına kadar dayandığından, kontrgerilla, hizbulkontra  türü faaliyetlerden tutunda “devletin bekası” için elinden geleni ardına koymayan gözü karalığı AK Partisince gayet iyi bilinmesine  rağmen siyasal miyopluluklarından dolayı onlarda “Devletin İpine” sarılmaya ve diktatöryal önlemler almaya cemaat üzerinden tüm toplumu sindirmeye yönelik hamleler geliştirmeyi gözetmektedirler.

        Kendisini var eden koşullar düşünülürse, AK Partisinin yolsuzluklarla anılmayı uzun süre taşıyamayacağı söylenebilir. Şu an yürürlüğe sokulan “safları sıklaştıralım” çağrı ve psikolojik basınç halinin ömrü en fazla bir seçimlik. Gerçekler, bütün ideolojik, grupsal ve psikolojik çağrıları hızla aşındırarak galebe çalar.

        AK Partinin uygun koşullar altında adları yolsuzlukla anılan etkisiz kimi isimleri adliyeye teslim etmesi, yüce divana göndermesi mümkün. Bu da ‘an’lık kurtuluş çabalarından biri olur. Onca büyük yolsuzluk ortadayken, AK Partisinin eski ortağı Hizmet Hareketi ne dönük operasyonların üslup ve içeriği bildik yöntemlerle hız kesmeden devam ediyor.. Konu bir yanıyla da kişiselleşmiş halde. AK Partisi lideri, cemaat liderinden “vaiz lobisi” diye bahsederken diğeri, onu küçümsemek için “Arkadaş” diyor ve “Mabeyn-i hümayun” ifadesiyle onun padişah özentisi biri olduğunu ima ediyor.

       Biz sırada emekçiler için hakikat ve adalet talebimiz baki. Ancak bu yetmez. Talebin milyonlara mal edilmesi, odundan tuzluğa halkların iradesinin kim ve kimler tarafından ele geçirildiği emekçi milyonlara net biçimde anlatmalı kendini yönetme iradesini kendi eline alması gerektiğine canı gönülden inandırılmalıdır.