İnsanın her hangi bir şeyi hazmedebilmesi için, hazmedilmesi isteneni bilmesi ve bilinmez o şeyin her neyse hazmedilebilirliği olması gerekir.
 
Bakınız istenilen o bilinmezi ben söyleyeyim. 2002 de 100 kg. patatese 30 litre mazot alırken, bu gün 100 kg. patatese 7 litre mazot aldığımızı hazmedemeyiz. 2002'de ekilen buğdayla bir kış harcanacak parayı kenara koyarken, bu gün 9000 TL. harcadığımız tarladan sadece 7500 TL. lik buğday aldığımızı hazmedemeyiz. Elektrik sayacının yazdığı parayı ödemek istemediğimizden değil, ödeyemeyeceğimizi mi, hazmedelim. Neyi hazmedelim beyler...İster tarla ister ev, ne farkeder, evinin elektrik parasını ödeyemeyen evin reisinin durumunu bir düşünsenize... Bu kadar onursuzmuyuz? Bunu mu hazmedelim?
 
Yoksa Habur görüntülerni mi hazmedelim, görüntülere aynı gün çok iyi görüntüler mesajı verip, gece genel merkezlerine gelen tel'in telefonlarından sonra tepki koymak zorunda kalan sayın başbakanı mı hazmedelim... Habura özel yetkili savcıları ve hakimleri gönderenleri mi
hazmedelim. Yoksa kızılay'daki tekel işçilerinin demokratik tepkileri esnasında havuza püskürtülen işçilere su sıkanları mı hazmedelim? Polise taş atan bölücülere futbol topu hediye edenleri mi hazmedelim?
 
Bu ne çelişkidir Ya Rab...
 
Niğde'deki esnaf sayısının üç misli sayıda haciz dosyasının esnaf odasında olduğunu mu hazmedelim... 7 senenin sonunda üniversiteye hala alınmayan başörtüsünü mü hazmedelim... Avrupa Birliğinin dayatmalarını mı? hazmedelim, Amerika'nın oyunlarına yol veren hükümetimi hazmedelim...Yoksa umutsuzluğu, çaresizliği mi? Hazmedelim. Yoksa bölücü örgütün yöneticilerinin ülkemizi salyalarını akıta akıta ülkemizi böleceklerinin umutlarını mı hazmedelim?
 
Analar ağlamasın, tabiki kimse istemez ağlamasını. Ancak yüksek tahsil yapan oğluna para gönderemeyen ananın onurunu yerel yöneticiler tarafından satın alınmasını mı hazmedelim.
 
Tokat'ı mı hazmedelim, telsiz konuşmalarını mı hazmedelim, yoksa pravakasyondur mesajlarını mı hazmedelim...
 
HAZMETMEYECEĞİZ SAYIN BEYLER...
 
Hamd olsun hazmetmediğimiz değerlerde var onları da anlatalım. İşsiz kaldık milyonlarca genç olarak, ama Türk devletine isyan etmeyeceğiz. Devletin bekası için işte bunu hazmederiz, ama bu durum aczimizden asla değildir... Bunu hazmettik sayıyoruz. Orta Anadolu'nun ortasında hala steril su içemiyoruz ama demogojik siyasete tevessüh etmiyoruz.
Etmeyeceğiz…
 
Keçikalesi Belediye Başkanı Öztürk, "Beldede bulunan su şebekelerinde kullandıkları suyun PH değerinin düşük olduğunu hatırlatarak "Çeşme sularımız yaz aylarında koku yapıyor. PH değerinin düşük olması sebebi ile de hastalık korkusu ile yaşamaktayız. Su ile ilgili yıllardır çalışma yamaktayız ama kasabamızda bir türlü sağlıklı suyu çıkaramadık."( Yerel Basından ) Diyor e, napsın Keçikaleli hemşehrim isyan mı çıkarsın şimdi. Bunu mu hazmedelim. Hayır hazmetmeyeceğiz.
 
Üçkağıt ekonomisinin içinde olmak ve kalmak her insanın harcı değil, kalamayanın acılarını mı hazmedelim. Milli gelirin Kişi başına 10.000 dolar olduğunu söylüyorsunuz ama biz dışarı camiinin çay bahçesinde 8-10 çayın parasını ödememek için büyük bir mahcubiyet yaşayarak sevdiklerinin sohbetinden ayrılmak zorunda kalan şerefli Türk insanlarının mazeret götererek ayrılmak zorunda kalmalarını mı hazmedelim. Yok o kadarda değil asla hazmetmeyeceğiz...
 
Yaşadıklarımız, bu güne kadar yaşadıklarımızdan farklı... Magduriyet siyasetini öğrendik artık ama, gerçek mağduru artık biliyoruz, çünki biz bu ülkede yaşıyoruz...
 
Ben hazmetmeyeceğim. hazmettirmeyeceğim de... Ben Bu ülkede yaşayan bir Türk milliyetçisiyim, Kendim için bir açılıma da ihtiyaç hissedenlerden de değilim. Yurdum insanıyım, milyonlarca işçi, memur yada bağkur emeklisi gibi bende emeklisiyim... Ancak mağduruyetimi anlatacak değilim.  Şahsım adına mağduruyetimi de anlatmak istemiyorum. Şerefiyle bu ülkeye prim ödemiş ve şerefiyle yaşamış bir emekliyim.
 
Hazmetmeyeceğiz sayın Başbakan ... Emin olunuz ki, gereğini yüce Türk Milleti sandıkta bu durumun hesabını kapatacaktır...


11/03/2010