PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın, avukatlarıyla yaptığı görüşmede yaptığı ileri sürülen açıklamalar, PKK’ya yakın internet sitelerinde yer almış. Gazeteci yazar Mümtaz’er Türköne’nin “Türklük, milliyetçilik zehriyle zehirletiliyor” sözlerini gündeme getiren Öcalan, söylenenlere değer verdiğini söylemiş. Öcalan diyor ki,  “Uzlaşmadan kimsenin korkmasına gerek yok. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Ben Mümtaz’er Türköne’den boşuna bahsetmedim. Türköne; “Türklük, milliyetçilik zehriyle zehirletiliyor” diyor. Doğru söylüyor. Bu söylenenlere değer veriyorum” . Teröristbaşının bu değerlendirmeleri PKK’ya yakın sitelerde aynen bu cümlelerle yer almıştır. Yani içinde yorum yoktur.
Önce Stalinist sonra da ırkçı, faşist, etnikçi Öcalan’ın kökten demokrat birisinden takdirle bahsetmesini bir kenara not edip geçelim. Bu kökten demokrat Mümtaz’er kardeşimizin “Türklük, milliyetçilik zehriyle zehirletiliyor” sözü, “güneşin oğlu Öcalan (!)” tarafından neden önemsenir? Bu da bir başka bahistir.
Yazmaz, yazamaz ama diyelim ki Mümtaz’er “Kürtlük, milliyetçilik zehriyle zehirletiliyor” demiş olsun. O zaman Mümtaz’er’i, Öcalan bu denli önemser miydi? Bu sorunun cevabı bellidir. Önemsemek bir yana belki de Baydemir’e verdiği ayarı ona da verirdi. Biz yine herkesin Öcalan tarafından önemsenmediği gerçeğini burada ifade ederek Mümtaz’er’in Öcalan nezdindeki mümtaz yerine bir kez daha işaret etmiş böylece Sezar’ın hakkını da Sezar’a teslim etmiş olalım.

Öcalan’ın önemsemesi yetmiyor!
Öcalan’ın sözlerine değer atfettiğini söylediği Mümtaz’er Türköne’nin ırkçı ve bölücü cenahın her yanında aynı önemsemeye muhatap olduğunu söyleyemeyiz. Aşağıdaki haber de internete, Öcalan’ın Türköne’yi önemsediğini ifade ettiği bir süreçte düşmüş: Şanlıurfa’da Baro İnsan Hakları Komisyonu tarafından düzenlenen ‘Değişim Sürecinde Türkiye’de İnsan Hakları’ paneli Belediye Nikâh Salonu’nda yapılmış. Bu toplantıya Cengiz Çandar, Altan Tan ve Mümtaz’er Türköne konuşmacı olarak katılmış. Panelde Türköne’ye konuşma sırası geldiğinde, alkış ve ‘dışarı’ sloganları nedeniyle toplantı yarıda kalmış. Türköne’nin yazılarında; ‘Kürt sorununu PKK sorunu’ olarak ifade edip bölgeye geldiğinde bunu “siyasi sorun” olarak dile getirdiğini ileri süren grup onu protesto etmiş. Bu sırada mikrofonu alan ve “Kürt sorunu terör sorunudur demedim. Yapmayın” diyen Türköne, buna rağmen yuhalanmış ve konuşma yapamamış. Göstericileri ikna çabalarının sonuçsuz kalması üzerine de panele son verilmiş.

Türklüğü eleştirmek yetmiyor!
Türkiye’de PKK’nın yaptığı ve hiçbir insani kural tanımayan şiddeti ne ırkçı Kürtçüler ne de Mümtaz’er gibi neoliberaller eleştirebilir. Onlar “silah kullanmak miadını doldurdu” dahi diyemez. Derlerse ne olur? Böyle “zırtapoz”ların ağızları birileri tarafından “cart diye yırtılır!”. Dahası var. Orada kimse Mümtaz’er’in Türklük için söylediğini Kürtlük için söyleyemez. Aziz kardeşimiz Mümtaz’er ise TSK için söylediğini, Irak’ı işgal eden ABD askerleri için söyleyemiyor. Elbette bu konuda kendisinin mazereti vardır. Neoliberal olmak belki de böyle bir şeydir. Ama konumuz bu değil. 
Sorun, Güneydoğu’da vuku bulan etnik, ırkçı, mezhepçi ve bölgeci ayrımcılığın eleştirilemez oluşudur. Etnik bölücülük, şiddet, terör ve ırkçılığın Kürtçü bölücüler ve neoliberallerin nezdindeki karşılığı özgürlük ve demokrasidir. Çünkü orada her faaliyet, devleti sökmek, yerine de PKK’yı devletleştirmek özgürlüğü bağlamında değerlendirilir. Şartlar ortada iken bizim Mümtaz’er’in Öcalan tarafından önemsenmesini önemsememiz de abesle iştigal gibi bir şey olsa gerek.