AK Partisi hükümetininhizmet ettiği sınıf adına biz emekçilere dönük saldırıları zehirli bir elmaya benziyor. Eskiden bunu daha iyi yaparlardı; deyim yerindeyse atılan her adımın bir “raconu” vardı! Şimdilerde panikten-sıkışmışlıktan olsa gerek elmanın zehir i kabuğuna biraz daha fazla vuruyor. Ama sınıf sömürüsünü derinleştirmekteki rıza arayışı bitmiş değil. Son derece derme çatma ve özensizce kurgulanan çiğ bir manipülasyonla yapılıyor olsa da!..Emekçi yığınların dağınık örgütlülüğünü göz önünde bulunduracak olursak bu manipülasyon başarıya ulaşacakmış gibi görülüyor.
Kıdem tazminatının fona devredilerek fiilen gasp edilmesi bunlardan biridir. Genel akım medyadan sızan son bilgiler, bu tarihsel kazanımın gaspı konusunda nasıl bir oyun kurgulandığını açıkça gösteriyor:
- Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için 15 yıl sigortalı çalışmak zorunlu! Kayıt dışılığın ayyuka çıktığı bir ülkede 15 yıl sigortalı çalışmak ne kadar gerçekçi, varın siz düşünün!
- Mevcut yasada 30 gün üzerinden hesaplanan kıdem, sızan bilgilerden de anlıyoruz ki 15 gün bile değil 7 gün üzerinden hesaplanmak isteniyor!
- Kıdemin birikeceği fon da bu alanda faaliyet yürütecek şirketlerin denetimlerindeki özel hesaplar üzerinden işletilecek!
- 15 yıl sigortalı olabilen bir işçinin bu hesaplarda biriken parasına ulaşabilmesi de öyle kolay değil tabii!.. Burada daişverenlerin ihtiyaçları gözetilerek ev alma zorunluluğu getiriliyor. Gayrimenkule dayanan sermeye kesimleri için tatlı bir pazar oluşturuluyor!
- Bu arada bu fon için asıl kesintinin işçinin ücretinden yapıldığını da ekleyelim. İşverenler ve devletin “katkısı” neredeyse sıfır! Velev ki minimum bir katkıları olacak, o zaman da işsizlik fonu için yaptıkları o cüz'i “katkıyı” geri çekecekler!
- Son sızan bilgilerden de anlıyoruz ki yeni düzenlemede “şu an çalışan işçileri kapsamıyor” teranesine de sığınmıyorlar artık. Sınıfı bugünü ve geleceğiyle kategorize eden bu sinsi egemendemagojiyi yürütecek takatleri de, marjları da yok çünkü! Gasp, tüm işçileri kapsıyor! 
Kafa bulandırmak için bıraktıkları tek zoka, 10 yıl çalışan işçilerin kıdemlerinin 30 gün üzerinden hesaplanacağı!Anlayacağımız zenginlerin vahşi kar hırsı, yaşadığı sıkışma ve krizin etkileriyle çarpılarak tavan yapmış durumda!
Daha pekçok ayrıntı var… Tüm bu ayrıntılar işçi sınıfının yaşayacağı maddi kayıpların boyutlarını anlamaya yetiyor. Fakat yansıyan taslakların esasını bunlar oluştursa da ruhu daha kapsamlı! Bunların işçi sınıfının iş güvencesi konusunda nasıl bir öneme sahip olduğunu biliyoruz. Zaten zenginleri motive eden asıl gerekçe de bu…
 Kıdem ödeme korkusuyla işçi kıyımına giderlerken birkaç kere düşünmek zorunda kalmaları, bu küçük ayak bağından da kurtularak emek sömürüsünde çılgınca bir kuralsızlaşmaya gitmek için kıdem tazminatının kaldırılması nihai hedefleridir.
Bu örgütsüz lük koşullarında sınıfı daha bir atomize etmek, ruhunu şeytana satar hale getirmek! Pekâlâ mümkündür. Kolektif bir kazanımın kuşa çevrilerek bireysel hesaplara hapsedilmesi, bu hesapların özel şirketlerce denetlenmesi ve işçinin de sözüm ona bir portföy yöneticisi muamelesi görmesi bundan başka nasıl yorumlanabilir?!
Kıdem tazminatının gaspında oynanan bu oyunlar zenginlerin hayalindeki işçi sınıfının somut bir deşifrasyonudur! Emek gücünü vahşice soğurmak, maliyetini en alt sınıra çekmek, onunla kuralları olmayan bir oyuna tutuşmak, ama bunu ona sayısız yanılsamayla kabul ettirmek!
tasarıbununlada kalmıyor. Kıdem tazminatının gaspı aynı zamanda kiralık işçi büroları (siz kölelik büroları olarak okuyun) ve taşeronluğun daha sağlam ve geniş bir temele kavuşturulacağı düzenlemelerle birlikte geliyor. Herbiri için toplumsal onayı, en azından sınıfın daha örgütsüz ya da biat etmeye daha açık kesimlerinin onayını almayı sağlayacak ambalajları da ihmal etmiyorlar! Kadın istihdam paketiyle, tüm bir sınıfı kölelik bürolarına mahkûm edecek düzenlemelere “kadınları üretime çekiyoruz, daha ne istiyorsunuz” çalımı da atacakları bir ambalaj hazırlıyorlar! Taşeronluk için “milyonlarca işçiye çalışma standartları getiriyoruz daha ne” diyerek yapıyorlar aynı şeyi!..
     Tüm bunları da “emek örgütlerinin” de rızasını aldık yaygarasıyla yapıyorlar aynı zamanda. “Emek örgütü”nden kasıtlarıysa, sınıf içinde uzantıları olan Hak-İş’ten başkası değil! Hoş zaten pek bir ayakbağı olmayan Türk-İş’i de tamamen Hak-İş’leştirme operasyonlarını da ihmal etmiyorlar. Kısacası zehir i bize rızamızı almışlar gibi içirmek istiyorlar.
Kasım ayında Meclis’e bizi işverenler karşısında deyim yerindeyse çırılçıplak bırakacak bir saldırı paketi getiriyorlar. Tek güvenceleri örgütsüzlüğümüz, sınıf olma bilincimizdeki geriliğimiz! Onlara yanıldıklarını göstermek zorundayız.