Biz emekçiler yeni anayasa çalışmalarını yakından takip etmeliyiz!
 
 Parlamentoda yaz mevsimi ayları da dâhil olmak üzere “Yeni Anayasa Hazırlık Komisyonu” çalışmalarını kesintilere rağmen düzenli olarak sürdürüyor. Komisyon çalışma yaşamını ve elbette biz emekçilerin çalışma koşullarını düzenleyen maddelere kadar geldi. “Yeni Anayasa’ya” eklenen  “Çalışma, İş güvenliği ve Adil Ücret” maddesine göre, iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sözde “sorumluluk sigortası” eki yapıldı: “İşveren, iş kazası ve meslek hastalıklarından doğan tazminatlar için primi kendisi tarafından ödenen sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır. Bu sigortanın usul ve esasları kanunla düzenlenir.”
 
     Yaygın medyamız bu eki, “çalışanlar için büyük sürpriz”, “iş kazalarına karşı güvence geliyor” diye cilalamaya çalıştı. Bunun biz emekçiler için ne kadar sürpriz bir güvence olduğunu göreceğiz. Bence kesin olan bankalar için bir sürpriz olmadığı ve yeni bir azami kar güvencesi doğduğudur.
 
     Bu maddenin arkasında, büyük mali sermaye grupları, banka ve sigorta şirketleri olduğunu düşünüyorum. Çünkü çoğu küresel bankalara bağlı özel sigorta şirketleri, sosyal güvenliğin neoliberal yıkımı üzerinde en hızlı büyüyen, en karlı, en akbaba sektörlerinden biri haline gelmiştir. Sigortacılık, kapitalizmin yıkıma uğrattığı kitlelerin güvencesizliğini ve felaketlerini bile kara çeviren bir sektörüdür.
 
      Tıpkı sosyal güvenlik sisteminin yıkımı üzerinde semiren özel emeklilik, özel sağlık sigortası gib. Şimdi bir de işçi sağlığı ve güvenliğinin yıkımı üzerinden semirecek özel iş kazası, meslek hastalığı sigortası icat ediliveriyor.
 
      Böyle bir sigortanın, hem de anayasa düzeyinde varlığı bile, sermayenin işçiler üzerindeki iş terör ve cinayetlerini (bırakalım azaltmayı) pervasızca artıracağının ifadesidir. Bu sigortanın biricik işlevi de, işçi katliam ve sakatlanmalarını bile bir kar aracı haline getirmek olacaktır.
 
      Yaygın renkli medyamızın “işçi kaskosu” adını taktığı “iş kazası sigortası”nın iş kazaları için sigortalayacağı işçiler değil patronlar olduğu bilinmelidir. Biz emekçiler öldüğümüzle ve sakatlandığımızla kalırız. Patronlar ise, yol açtıkları iş cinayet ve sakatlanmalarında tazminat ödemek yerine, riski yaymış, tazminatı sigortanın ödemesini sağlayarak, kendilerini sigortalamış olurlar. “Düzenleyici kanun”da, son derece sıklaşan iş cinayetlerinde genellikle sermayenin de tahrip olması gerekçesiyle patronların da sigortadan tazminat alacağı biçimde düzenlemesi, kuvvetle muhtemeldir.
 
     “Sorumluluk sigortasıymış”. Hadi oradan! Bu olsa, olsa, patronları en zorunlu işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini bile alma sorumluluğundan kurtarma sigortasıdır. Tüm patronları anayasal düzeyde işçi sağlığı ve güvenliğinden yükümlü tutmak yerine, patronlar buna harcayacakları pek kıymetli paralarının küçük bir kısmını özel sigorta şirketlerine yatırır, böylece daha çok işçiyi “öldürme” ve çürütme “hakkını” satın almış olurlar. Böylelikle sistem sigorta şirketlerinden tazminatlarını almak için uğraşıp duracak olan emekçilerin yakınlarını ve sakat bıraktığı yüzlerce binlerce emekçiyi de başından atmış olacaktır.  İş mahkemelerinin yerini, bu işi onlardan çok daha ustaca ve çok daha rezilce yapacak (işçilere para ödememek için/ çünkü her iş kazası, meslek hastalığı tazminatı karda azalma anlamına gelecektir) “özel sigorta eksperleri” alacaktır.
 
       İş kazaları ve meslek hastalıkları, bankaların karlılığına bırakılınca ne olacak? Özel sağlık, kaza, afet vd sigortalarında ne oluyorsa o: Özel sigorta şirketleri, daha yüksek iş kazası ve meslek hastalığı riski taşıyan sektör ve işyerlerindeki işçileri sigortalamaktan kaçınacaklar, vb. Hele ki meslek hastalıkları konusunda hiçbir bilimsel tanım ve araştırmanın olmadığı ülkemizde “meslek hastalıkları sigortası” tam bir aldatmaca olacağı kesindir.
 
     Sözün özü özeti: “İş kazası ve meslek hastalığı sigortası”nın arka planı şudur. Zengin egemenlerin emrindeki siyasal iktidarın hızla güven erozyonuna uğradığı bu süreçte, işçilerin kıdem tazminatı hakkını kaldırıp, banka ve yatırım fonlarının iştahasına sunmaya şimdilik ara vermiş olduğu anlaşılıyor. Ancak bankacılık sektörünün yeni “tasarruf” kaynağı arayışlarının bitmediği, ertelenen “kıdem tazminatı fonu” yerine devreye, ondan çok daha büyük bir “iş kazası ve meslek hastalığı sigortası fonu” sokarak karlılık sürecini artırarak devam ettirmek istemektedirler.
 
     Olması gereken iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası, özel banka ve sigorta şirketleri tarafından değil, devlet tarafından yapılan sosyal sigorta olmalıdır. Öldürülen işçilerin yakınlarına ve çalışamaz hale getirilen işçilere “kan parası” tarzında bir tazminat ödenmekle kalınmamalı, ömür boyu sigorta maaşı ödenmelidir. Tazminat hakkı, yalnız öldürülen ya da sakat bırakılan işçileri değil, iş kazası geçiren ya da meslek hastalığına yakalanan tüm işçileri kapsamalı, tüm bu ifadeler ise “ama”sız,”fakat”sız yeni anayasa metininde yer almalıdır. Bunu istiyorsak biz emekçiler yeni anayasa çalışmalarının her aşamasını yakından takip etmeli örgütlü tavrımızı göstermeliyiz.