7 Haziran genel seçimleri tüm baskılama, bombalama ve maniplasyona rağmen HDP’ nin barajı 13’le aşması öyle temelsiz iyimserliklerle yumuşatabilecek, önemsizleştirilebilecek ve ilgisiz kalınabilecek bir başarı değildir.
 
   Savaş koşullarında seçime girip barajın 3 puan üzerine çıkmak ve dahi 18 ilde birinci parti olmak, metropollerde milyonlarca emekçinin oyunu toplamak her baba yiğidin harcı değildi. HDP bunu bileğinin hakkıyla (devletten 1 kuruş yardım almadan kendi dinamikleri,nin sağladığı bütçeyle) başardı.
 
   Seçim sürecine ve sonrasına müdahale için acilen hazırlanan ve devreye sokulduğu bilinen ceberut “İç Güvenlik Yasası’nın,” acımasızca uygulamaya konulduğu bir kampanya dönemini birlikte yaşadık.“Kürt sorunu yoktur” diline dönen inkarcı tekçi anlayış kafası, seçimlere giderken müzakere masasına tekmeyi basmadı mı? Onurlu ve demokratik barış isteyenlere açık savaş ilanı değil miydi bu?
 
   “Kürt sorunu yoktur” diline dönen inkarcı sömürgecilik kafası, seçimlere giderken müzakere masasına tekmeyi basmadı mı? Onurlu ve demokratik barış isteyenlere açık savaş ilanı değil miydi bu? HDP’nin seçim startı vermesinin hemen ardından Ağrı-Diyadin provokasyonuyla, milliyetçi-ırkçı reaksiyonu ve iç savaş atmosferini bütün ülkeye yaymak istedikleri açığa çıkmadı mı? Ve bu komplo, girişimlerinin ardına Adana, Mersin ve 5 Haziran da Diyarbakır miting alanına atılan bommalarla karıştırılmak istenen seçim ortamı yine halkımızın dirayetli duruşu sayesinde boşa çıkartılmadı mı?
 
    Durum böyle de olsa, tekçi cebrut zihniyetin, baskıcı savaş politikalarını kendi amaçları doğrultusunda sürdürmeye, devlet terörünü derinleştirme yolundan sonuç alma çizgisine devam edeceği seçim sonrasının yakıcı gerçekliğidir.. Erdoğan iktidarı kendini buna mecbur eden yola çoktan girmiş durumda, geri dönüşü yok. Seçim sonuçları iktidarın bu yöndeki adımlarını yavaşlatsada bu yavaşlama ilerki günlerin saldırganlığı için kuvvet biriktirmekten öte bir anlam ifade etmemektedir.
 
    Toplumsal ve politik hayatın gerçek ilişkilerine bakılırsa, Erdoğan iktidarı aslında her gün biraz daha meşrutiyetini kaybediyor.. HDP’nin baraj altında bırakılması uğruna göze aldığı ilkesiz, kuralsız, kirli politikalar son tahlilde kendi kuyusunu kazan bir adamın şuursuz uğraşından başka bir şey değil. HDP’nin, barajı yüzde 13 le geçmesi sonun başlangıcıdır. Bu son Erdoğan’ın Başkanlık hayaliyle birlikte Ecdad-ı Osmaniye mezarlığına gömülüşüne değin gidecektir.
 
    7 haziran seçimlerinin en net sonucu Erdoğan’ın yenilgisidir. Tayyip Erdoğan ve çetesinin devletin bütün imkanlarını kullanarak 400 milletvekili hedefiyle yola çıkıp tek başına hükümet dahi kuramayacak ölçüde kayba uğraması yönüyle bu seçim ikinci bir 1983 vak’ası olarak değerlendirilebilir. ( Kenan Evren’in müdahil olduğu seçim anlamında)
 
    Ancak görünen o ki, figüran Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere AKP kadroları abandone olmuş durumdalar. Gerçeği hala algılayamamışa benziyorlar. Hala “vatan, millet, Sakarya” edebiyatı yoluyla birbirlerine gaz verip kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar. 
 
   Buna karşın medyadaki AKP yalakaları işin daha farkında görünüyorlar. AKP’de yaşanabilecek iç kriz ve saflaşmalar sırasında gemiyi muhtemelen ilk terkedecek olanların yaşadıkları şok ve panik daha şimdiden ekranlardan taşıyor. 
 
   Bu seçimin tartışmasız galibi HDP’dir. Barajı aşmaması için devletin ve AKP’nin elinden gelen her türlü alçaklığı yapmasına karşın HDP, umulanın da üstüne çıkarak yüzde 13.1 oranında oy aldı. Rakam olarak bu, 6 milyon 254 bin civarında bir oy anlamına geliyor. Başka bir açıdan şu an 80 milletvekili çıkarmış görünen HDP, oylarını 2011 seçimlerine oranla 2 kattan fazla arttırmış oluyor.
 
      
    Ortaya çıkan tabloya göre hiçbir parti tek başına hükümet kuracak bir çoğunluk sağlayamadı. Gündemdeki olasılıklar içinde bir koalisyon olasılığı şu an daha ağır basmaktadır. MHP’nin belli koşullarla dışardan desteklediği bir AKP azınlık hükümeti ya da bu kez HDP’nin belli koşullar karşılığında dışardan sınırlı bir destek vereceği CHP MHP koalisyonu şeklinde bir azınlık hükümeti olasılıkları daha zayıftır. Ancak emperyalist ve yerli tekelci burjuvazinin gönlünde yatan asıl aslan AKP ile CHP arasında kurulacak bir “büyük koalisyon”dur. Teorik olarak mümkün görünmekle birlikte, CHP’deki duraksamayı geriye doğru bir çözülmeye dönüştürecek bu olasılık pratik olarak zayıf bir olasılıktır. Şu anki tablo 3-4 ay içinde erken bir seçime gitme olasılığını güçlendirmektedir.