AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) toplantısında, kendisine İslam’a hakaret eden kitap vermeye kalkan Hollandalı ırkçı milletvekili Barry Madlener’e, “Onu karikatürü koyduğun yere koy” demiş.. Bağış, oturumda milletvekillerine cevap verirken de Madlener’e “Oğlum bak git” diye sert yapmış.
Egemen Bağış’ın bu tavrı takdire şayan.
Memlekette bir “Oğlum bak git” salgını başlamış. Ben de oğlum Erkmen’den öğrendim. Sosyal medyada, videoları izlenme rekorları kırıyormuş. Uyanık siyasetçiler de hemen kullanıma almış.
Tayyip Erdoğan’ın yakın halkasından olan Egemen Bağış bir de kapalı kapılar ardında çok önemli bir isme  “Oğlum bak git”  demiş; Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar’a..
Hasan Nuri Yaşar, AKP içinde önemli bir isimdi. Parti kurucularından ve eski MKYK üyesi Serap Yahşi Yaşar’ın eşiydi. Hasan Nuri Yaşar, bir dönem Başbakan başdanışmanlığı yaptı, 2011 seçimlerinde AKP’den milletvekili aday adayı oldu. Tayyip Erdoğan da 2011 seçimlerinden sonra  “gönül alma makamı” olarak tahsis ettiği Bakan yardımcılıkları görevlerinden birini Yaşar’a verdi. Hasan Nuri Yaşar, AB Bakan yardımcısıydı. AKP kulislerinde konuşulan o ki;  “Hasan Nuri Yaşar ile Egemen Bağış arasına kara kedi girmiş. Bağış da ‘Oğlum bak git’ deyince ‘Hoca’ istifa etmiş”.
Böylece; Hasan Nuri Yaşar, AKP’de ilk istifa eden Bakan yardımcısı unvanını da aldı.
AKP kulislerinde Hasan Nuri Yaşar için  “Abdullah Gülcü” deniyor. İddia o ki; “Hasan Nuri Yaşar, Abdullah Gül yıpratılıyor”  diyormuş.

***

Kırmızı boks eldivenlerini giyip objektiflerin üzerinden sıkılı yumruklarını gösteren Tayyip Erdoğan, kabine içinde de bazı isimlere dişlerini gıcırdatmaya başladı. Bunların başında da Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay geliyor. Tayyip Erdoğan’ın Çamlıca’ya yapılması düşünülen Cami yüzünden Ertuğrul Günay’ın itirazlarına çok kızdığı söyleniyor. Günay,  “Çamlıca’ya cami yapılmasına ilişkin bir fikir söylendi ama ortada bir proje olmadığını herkes ittifakla söylüyor. Ne belediyeye ne bizim kurullarımıza gelmiş bir düşünce var” şeklinde konuştu. Tayyip Erdoğan ise yakın çevresinden bazı isimlere caminin projesini hazırlattı. Yapılan sunumu da çok beğendi. Erdoğan, Günay’ın itirazlarının hatırlatılması üzerine de “Bırakın onu, ne derse desin” diye tepki gösterdi.
Erdoğan’ın da Ertuğrul Günay’a, “Oğlum bak git” diyebileceği konuşuluyor.

Yeni açılımlara asker bakışı
“CHP-AKP diyalogu”, “Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin de pazarlık masasına oturduğu” ve  “Hükümetin yeni Kürt açılımları”  başlıklarını emekli Tuğgeneral Nejat Eslen ile konuştuk.
Eslen, “ABD’nin inisiyatifi bir taraftan Kılıçdaroğlu üzerinden sürdürülüyor bir taraftan da Barzani ve Talabani üzerinden sürdürülüyor” dedi. Nejat Eslen’in tespitlerine kulak verin;
 “Şu soruyu sormak lazım. Bu başarılı olur mu? Bu başarılı olmaz. Yine bir pazarlık yapılacak. Biz, bölücü Kürtlerin neler istediğini biliyoruz. Öcalan’ın durumu ile ilgili iyileştirme istiyorlar. Kürtçe eğitim istiyorlar, bir de federasyon ve özerklik konusunda tartışmalar yapılıyor. Güneydoğu’da kendi kendini yöneten siyasal bir Kürt oluşumu istiyorlar. Bunlar karşılanabilir mi? Bunların karşılanması zor. Özellikle demokratik özerkliğin karşılanması çok zor. 
Bu sürecin anayasanın yazılmasıyla birlikte gündeme gelmesi de önemli. Batılı güçler, özellikle ABD’nin derin yapıları anayasanın yazılmasının hızlandırılmasını isterken anayasayı sözde Kürt meselesinin çözümü için istiyor. Bunun adına da demokratikleşme diyorlar. Güneydoğu’da derebeylik yapısı kurarsa Türkiye demokratikleşmiş olacak.”  
Nejat Eslen’in çözüm önerilerine gelince;
 “Sözde Kürt meselesini halledebilmek için önce PKK’nın belini kırmak lazım. PKK minimize edilmeden yapılacak her hareket, başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkumdur. AKP’nin sözde Kürt açılımı da bunun yüzünden başarısız oldu. General Rafel ile Edip Başer’in girişimi bunun için başarısız oldu. Bölücü Kürtlere güç veren PKK’nın varlığı ve gücüdür. ’Bölücü Kürtlerin taleplerini karşılarsan, bu meseleyi çözersin’. Bunu kimse yapamaz, bu olmaz. İkincisi de müzakere dersin,  zamana oynarsın. PKK’nın eylem gücü devam ettiği sürece bu böyle devam edecek. Savaşlarda da bu böyledir; barış masasına oturmadan önce düşmanına bir darbe vurman lazım. PKK’ya ciddi bir darbe vurup bunun gücünü kırmadan bu türlü açılımlarla siz karşı tarafı tatmin edemezsiniz. Diyelim ki Kürt dilinde eğitime ’evet’dedik. O zaman PKK dağdan inecek mi? Silahı bırakacak mı?.. Ben hiç zannetmiyorum. O zaman elini verirken kolunu kaptırma riski var.” 
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen Suriye üzerinde son gelişmeleri de değerlendirdi;
 “Türkiye’nin Suriye’deki muhalifleri desteklediği, organize ettiği aşikar. Geniş Orta Doğu coğrafyasında ABD çaresiz. Askeri gücüyle bu coğrafyayı şekillendiremeyeceğini anladı, yumuşak gücüyle içeriden karıştırarak yaptığı bu girişimlerde de umudunu Müslüman Kardeşler’e bağladı. Bu tutarlı bir strateji değil bence. Türkiye de kesinlikle bu tür girişimlerde bulunmamalı. Türkiye oradaki silahlı mücadeleyi yatıştırmaya çalışmalı. Siyasi bir çözüm bulmalı, silahlı muhalif gruplara destek vermek bence doğru değil. Batı medyasında bu silahların Türkiye üzerinden verildiğine dair yazılar okuyoruz. 
Suriye’de Esad’ı destekleyen önemli bir güç var. Rusya’nın Orta Doğu’ya açılan kapısı Suriye. Rusya orada kendine yakın bir rejim ister. Dolayısıyla bu mücadelenin içindedir. İran da bu mücadelenin içerisinde. Çin de Rusya’ya destek veriyor. Türkiye’nin izlediği politika, Çin, İran, Rusya’ya ters düştüğü için, Türkiye açmaza giriyor. Yani Türkiye, ABD’nin yörüngesinde dış politika uyguluyor. ABD’nin dışına çıkarak kendi yörüngesini belirleyemiyor. Clinton da bunu söyledi. Ne dedi: ’Halep’te yapılan yığınak Türkiye için kırmızı çizgidir’. Orta Doğu’da ABD imajı çok kötü. ABD’nin dış politikasına destek çok düşük. Dolayısıyla hem imajı azaldı ABD’nin hem de askeri gücü. ABD bundan sonraki Orta Doğu girişimlerinde doğrudan müdahalede bulunmak istemiyor. Suriye meselesini Türkiye üzerinden halletmek istiyor. Clinton’ın son mesajı da bunu açık seçik gösteriyor. Türkiye bu oyuna gelmemeli. Bu oyunun bir bedeli olur.”