Ayağı kayan öğretmen tramvayın altında kaldı
 
Muş’ta görev yapan ve sömestre tatili için memleketi Konya’ya gelen sınıf öğretmeni Nisanur Derinöz, önceki gece 20.30 sıralarında tramvay hattında yolun karşısına geçmek istediği sırada buzda ayağı kayıp düştü. Yerden kalkamayan Derinöz, Alaattin-Kampüs seferini yapan tramvayın altında kaldı. Çevredekiler tarafından tramvayın altından çıkarılan Derinöz, ambulansla Konya Numune Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan Deriöz’ün sağlık durumu ciddiyetini koruyor.
Bu olay 31 Ocak 2012 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yer aldı.
 
«Ateşi kalemleriyle söndürenler»
 
Ulus devleti, milliyetçiliği, ulusalcılığı ayaklar altına aldıklarını iddia eden, hukuku, adaleti, Türk Milletini,  ettikleri yeminleri, bağlı olmaları gereken ilkeleri de ayaklar altına alan bir iktidarın 10 yılda getirdiği noktaları belirginleştirecek bu haber de çabuk geçiştirilecek. 
Bilim adamlarının, psikologların, din adamlarının, meslek kurluşlarının, gazetecilerin, yazarların emperyalist kalıplar içerisine sokulduğu bir dönemde, onurlu duruşları,  millî hassasiyetleri, dinî duyarlılıkları, insanî çıkışları göremezsiniz.
 
«Sevgili öğretmenim ölmeden engelle bütün kötülükleri güzel duygularınla!»
 
Ak isimli kara düzende, terörıstlerle sürdürülen aşk sahneleri, katillerle kucaklaşmalar, şiddete kaynaklık yapanlara gösterilen dostluklar, Kur’an ve İslâm dışında sergilenen küfür kardeşlikleri, Türk Bayrağı taşımayı, Atatürk’e bağlılığı, Cumhuriyet sevdasını, Türk Milletini bayraklaştıranları suç ve suçlu sayanlar artık içlerindeki kötü duyguları, karşıtlıkları, düşmanlıkları gizleyemiyorlar.
 
«Öz yurdunda özgür değilsin : Onarılamayan güven,
görülemeyen tehlike, bilinmeyen adres, tanınmayan çevre, yabancılaşan insanlar ve askıdaki siyaset geriliyor önüne»
 
Öğretmenin ayağı kayacak, düşecek, siz onu kurtarmak için canınızı feda etmeyi düşünmeyeceksiniz. O yurdunuzda, sizin dostluğunuza güvenerek Konya’da, Niğde’de, Silivri’de rahat rahat yürümek isteyecek vatanının havasını soluyarak, öğretmen kimliğiyle !
O güneşin kendisi için de doğduğunu düşünerek kendisinden gizlice veya açıkça intikam alındığını asla düşünmeyecek. Silivri’deki komutanlarınız gibi.
Ama siz onu ve duygularını asla farketmeyeceksiniz. İslâm’ın neresinde olduğunuzu sorgulamadan hayatınızı sürdüre sürdüre ômrünüzü tüketeceksiniz.
Cezaya dönüştürülen sorgulamalar, uygulamalar, kurgulamalar sizi hiç rahatsız etmeyecek. Yarın bir gün ister AKP’li olun, ister olmayın evinize ne için kimlerin geleceğini düşünmeden siz boşluğa bakar gibi hiçliğin resimlerine bakın. Teröristlerin dostları için davanızdan, ülkünüzden, ilkenizden, ülkenizden vazgeçin… Ülkenizin işgal edilmekte olduğunu farketmenize hiç gerek yok. Deve kuşu gibi kafalarınızi kumların içerisine sokmaya devam edin.
«Diyarbakır’ı emperyalistlere merkez yapmak isteyenlerle ayağı kayan, Nisanur öğretmen mi yoksa Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarı mı ?» bunu hiç düşündünüz mü?
 
«Onların anneliğe, babalığa, öğretmene,  bayrağa, vatana ve millete
kötü bakışlarını sorgulayan yok !»
 
Gençliği sevmeyenler, dışlayanlar, aşağılayanlar
Pankart açtı diye öğrencilere15 yıl hapis cezası veriyorlar
 
Sağlam izleri kalmadı hiçbirinin
Dokundukça can acıtan, kalpleri kanatan
Yeminlerine...
Ev sokakta, yol kalplerde,  vicdan yerlerde, derin...
Sunucusu ben değilim
Ben üretmedim gözyaşlarını
Ahını ben almadım yere düşen öğretmenlerin
 
«Türk ordusu hizadan çıktı , onu hizaya getireceğiz diyen
Emperyalistlere  taşeronluk yapanlar ordumuzu tertiplerle hizaya getirdiler!»
 
Adil yargılama dediler zulmün perdelenmişliklerine
 
Sana bırakmam ben el aynasını
Dudakların titrer
Yılanların üzerinde saraylar
Yalanların içerisinde köpekler havlar
 
Çalınmış hayatlardan bahsediyorlar Silivri kahramanları
Siz ise hâlâ uyumaktasınız
Etrafınızı kuşatırken kavgalar ve yıkımlar
Geriye bakamazsınız
Zaman savrulurken geleceğinizde
Biliyorsunuz ki düşmanlar füze kalkanlarıyla sizi bekler
 
«Ziyaret için Silivri’ye giden yaşlı anaların
Takma dişlerini bile çıkarıyorlar gardiyanlar»
 
Çıkmayacak ölürken ağızlarınızdan kelime-i şehadet
Göreceksiniz bu gafletinizin sonucunda
 
Tükeneceksiniz can çekişirken  ilk hecenizde
Yorgunluk size mahsus
Zalimleri sırtlarınızda taşırken
Hiç gıkınız çıkmayacak
Felaketler size yapışırken
 
«Cezalar güçsüzlerin ve acizlerin işi
Kabalıklar ihanetlerinin dikişi»
 
Doğru dürüst göremeyeceksiniz
Üstünüzde ne var
Altınızda mermilerden yuva kuran karıncalar
 
Korkuluklar ses vermezler
Boşuna uğraşmayın
Selamsızdır kuşlar bile
Çılgın döküntülerin üstünde
Geri geri git
Dağıt dostluklarını
Kapat kapılarını sana yön veren ilkelerin
Söz sahibi olsunlar her yerde ilkelliklerin
 
«Zayıflığın gücü»
 
Sana benzemesin hiçbir şey
Utanç yer elması gibi çamurlu
Ayak altlarında
İki ver bir al büyüttüğün kepazelikleri
Göz lambasından.
 
«Zor kardeşim zor...»
 
Yarım yorum, tam aymazlık
Kırık umut, bire bir
Sana desem «git»
Anılar bağlar, ölürsün gidemezsin
 
«Aydınlıktaki karanlıklar»
 
Düşersin avuç içlerinden
Islak, çıplak, korkak
Bir şişe içerisinden sekersin
Hasır çanta alıngan
Gözucunda herşey...
Zalimler gibi savurgan!
 
«Kovalama ekibi»
 
Yaşadığınız şehirde size ait neyiniz kaldı?
Düşman sandığın içinde
Pusuda...
Hayatî tehlikesi var
Ameliyat masasına yatırılan Türkiye’nin
Dediğim gibi insanlar uykuda
Tarih, ordu millet ve din ayaklar altında
Şeytan emperyalizmin bayrağını sallıyor
Vatanın 33’üncü katında
11’ler 5’i yutmuş
Kötü iyiyi uyutmuş
Sahtekârlar zalimlerin ellerinden tutmuş
Gidiyorlar belirsizliklere!
 
Ankara, 19.03.2013