Şair Yazar Mehmet BAŞ yazdı

İnsan topraktan yaratılmıştır ve eninde sonunda yeniden toprağa karışacaktır. Bir yap boz tahtasını andıran dünya, kainatta var olan muhtelif elementlerin belli bir zaman ve mekanda dağılıp birleşmesiyle oluşan varlıklarla doludur. İşte insanda bir nakış olarak o büyük nakkaşın bir nakşı o büyük ressamın bir resmidir. Varlık kilimine insanlık desenini ilmek ilmek dokuyan kudretli yaratıcı günü geldiğinde verdiği emaneti geri alacaktır.

Bu dünyadaki tüm makamlar ve mevkiler gelip geçicidir. Mezarlıklar nice kudretli ağalarla nice kudretli paşalarla doludur. Alınyazısı insanların omuzlarından tüm rütbeleri sökmüş akıbet bütün parlak yıldızları yokluğun kuyusuna atmıştır.

İnsanların çoğu yaşadıkları hayatın hiç tükenmeyeceğini ellerindeki nimetin hiçbirşekilde ellerinden çıkmayacağını düşünürler. Fakat hayatın bütün tadlarını acılaştıran ölüm genç yaşlı zengin fakir dinlemeden herkesin kapısını çalar. Mezarlıklar dünyadayken yanına rendevusuz gidilemeyen adamlarla doludur. Bu dünya ve içindeki hiçbirşey bir insanın kalbini kırmaya değmez. İnsan zayıf yaratılmış ihtiyaçlar içinde çırpınıp duran bir varlıktır. Yaşaması için sayılamayacak kadar maddi ve manevi sebebin bir araya gelmesi ve uyumlu bir şekilde hareket etmesi gereklidir. İnsanın iki ayağı üzerinde durması bile başlı başına bir mucizedir. Her saniye atan kalbi ve durmadan damarlarında dolaşan kanı insanın her an her saniye yeniden var edildiğinin bir işaretidir. Kainatın içinde bir nokta kadar yer kaplamayan bir gezegenin içinde nokta kadar varlığımızla herşeye tepeden bakıyor kibrimizden kimseyi beğenmiyor herkesi küçük görüyoruz. Gözümüz kendi benimizden başka kimseyi görmüyor. Sanki bütün kainat bizim etrafımızda dönüyor. Aslında tüm bunlar birer similasyondan ibarettir ve zihnimiz bizi aldatmaktadır. Varlığımızın imzasını atmaya çalıştığımız zaman ve mekan isimli iki kağıdın esasında bir sudan farkı yoktur. Yaptığımız herşey su üstüne yazı yazmaktan farksızdır. Elimizde tuttuğumuz düş aynası yazgının taşıyla ansızın kırılırken geriye bir varmış bir yokmuşla başlayan bir masaldan başka birşey kalmayacaktır. Tarih kitapları topraktan saraylarda yaşarken kendi enkazı altında kalıp ölenlerin hikayesi ile doludur. İbretler kitabının her satırında insanı kederden kedere sürükleyecek acılar vardır.

Dünya ve içindeki herşey sönüp gidecek bir gezegenin şimdiden soğumaya başlayan cesedenden başka birşey değildir. İnsan kendi mezarının bir bekçisi insan kendi korkularının bir avutucusudur. Bu fanilik rüzgarında savrulup dururken aşkın ve merhametin teselli pınarına yaslanıp billur gibi akan sularından kana kana içmekten başka bir çaremiz yoktur. Türküsü biten herkesin ansızın aramızdan ayrıldığı şu var oluş konserinde kalbimizi dünyanın bitmeyen nakaratlarına bağlamanın izah edilebilir bir yanı yoktur. Kelamın şaha kalkan atını sükûtun dizginiyle dizginlerken, ezel ve ebedin birleştiği noktada yokluktan varlığı varlıktan yokluğu çıkarana hamd ediyorum. Onun kudret kalemiyle her an yazılmakta olan bir harf olduğumun farkındayım. İrademin ötesinde bütün imkanların imkansızlıkla sınandığı noktada tevekkülden başka bir sığınağım yoktur. O ne güzel bir vekildir.

Editör: TE Bilişim