Yerini yurdunu bilmenin, nereden gelinip nereye doğru gidileceğini öğrenmenin önemi kavrayan toplumlar kendi konumlarını ve gelecekteki durumlarını net bir biçimde görüp negavasyon  cihazlarından daha keskin bir görüşle doğru rota belirleye bilirler.                         Yerleşik tabirle “süreci” Kürt halkının asgari demokratik taleplerinin karşılanması yönünden okuyanlar, şimdilerde gerçek bir hayal kırıklığı yaşıyor. Egemenler ve temsilcilerinin gerçek niyetinin Kürt halkını (sadece onu değil bir bütün olarak çeşitli toplumsal kesimleri) yeni bir beklenti kıskacına almak olduğu, Kürt sorununa yaklaşımda özsel bir değişikliğin sözkonusu olmadığı giderek netleşiyor.
      Bir taraftan “barış süreci” denilirken bir taraftan sayısı yüzleri bulan kalekollar inşa etmek, son olarak Türkiye kentlerinde bulunan askeri gücün büyük oranda Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerimize taşınacağını beyan etmek bunun somut ifadesinden başka bir şey değildir. Rojava’da bizzat hükümetimiz tarafından desteklenen dinci gerici çeteler eliyle uygulanan mezalimse, tüm Kürt halkına verilmiş kanlı bir mesajdır: Ya istediğim gibi olur, çizdiğim sınırları kabul edersiniz ya da çete liderlerinden birinin de dediği gibi “kökünüzü kazırım” demek isteniyor.
     Kısacası Kürt sorunu on yıllarca süren güvenlikçi politikalar revize edilerek yine stabilize edilmek isteniyor. Engel olarak görülen örgütlü demokratik güç de ciddi yapısal zayıflıklarından tutularak çözülmeye çalışılıyor. Tarihte bir kez daha stabilize edebilmek için seferber olunurken, bu sefer güvenlik politikalarının yanına karikatürize edilmiş demokratik kırıntılar, düğmesine basılacak kapitalist kalkınma ve daha da aktivize edilmiş din üçlemesi eklenecek/eklenmek isteniyor! Kürt halkının bugüne kadar tarif edilmez bedellerle katettiği yol, muhatabına ancak ve ancak varolan örgütlü gücün daha ileri bir düzeye taşınmasıyla kabul ettirilebilir! Tüm yaşananlar bu gerçeği bir kez daha kanıtlıyor.
     Fakat bu tehlikeli oyun korkunç sonuçlara gebedir! Her alanda sıkışan hükümet, en hassas konulardan biri olan Kürt sorununda yaşadığı sıkışmayı gerek ülkemizde ve sınır komşularımızın hudutları içerisinde yaşayan kürtler de dahil olmak üzere son derece kirli yöntemleri devreye sokarak aşmaya çalışma gayreti içerisine girmektedir. Kürt halkını istediği sınırlara çekmek için pandoranın kutusunu açmaktan kaçınmayacaktır. Suriyede yaşanan vahşi katliamlar bunun en net göstergesidir.
      Haziran gezi direnişinin yarattığı en önemli toplumsal sonuçlardan biri Kürt halkı karşısındaki şoven tutumun nispeten erimeye başlamasıdır. Kürt siyasetinin İsyan karşısındaki ikircikli tutumuna rağmen Lice de katledilen Medeni’nin onbinler tarafından sahiplenilmesi bunun somut ifadesidir. Şimdi bu gücü daha ileri bir kardeşleşmeye seferber etmek, Kürt halkının demokratik haklarını da kavrıyacak bütünlükte demokratik talepler etrafında mücadele verilmelidir. Bu, tarihsel bir zorunluluktur. Aksi taktirde zincirinden boşalmış bir orantısız güç kullanımını dizginlemek mümkün olmayacaktır. Hem de bunu ileri demokrasi söylemleriyle birlikte yaşayacağız.
     Keza başka işlerle meşgul olabilmesi için Kürtlerin oyalayacak bir şeyler yapılmalıydı! Bunun için aşina olduğumuz yöntemler yine devrede: Egemenlerin yüzü suyu hürmetine Mardin’e açılan havaalanına Kürt halkının gururunu okşayacak bir ismin verilmesi (Şerafettin Elçi); bu havaalanının açılışına katılarak gövde gösterisi yapmak isteyen Tayyip’in “geçerken uğradım” dercesine daha dün hedefe çaktığı Roboskili ailelerle görüşmesi; Suriyenin Kürt bölgesinde PYD lideri Salih Müslim’le içeriği meçhul bir görüşme yapılması hatta işin “Suriye’de Kürtlerin varlığı önemli” gibi hamaset edebiyatına vardırılması ve yeni bir “demokratikleşme paketi”nin (artık paketle ilgili soru da sormayın demokratikleşmesi) hazırlanmak zorunda kalınması bunlardan sadece bir kaçıdır!
    Kounun özü özeti, oyalama, geçiştirme ve günü birlik açılım ve saçılımlarla ne ülkemizde yaşayan Kürt halkı nede komşu ülkelerin sınırları içinde yaşayan Kürtlerin mutlu olmayacağı anlaşılmalıdır. Ülkemiz siyasilerinin şimdilerde oyalama pratiğiyle siyaset dışında tutmayı beklediği Kürtlerin olup biteni öyle kolay kolay sineye çekmeyecekleri gerçeğini görerek siyaset rotası belirlemek ve en  demokratik  temel hak ve özgürlüklerin ülkemiz topraklarında yaşayan tüm yurttaşlarımızın ortak keseni haline getirecek mücadele yöntemlerini kendi zorunluluğunu kitlelere dayatırken yerini yurdunu bilmeyenler bocalama ve şaşkınlıkla olanı biteni  algılamadan uzak şaşırarak sadece seyredebileceklerdir.