Siyasal iktidar sözcüleri Mısır da yaşanan darbe ve devamındaki katliamları değerlendirirken emekçi yığınların bilincini bulanıklaştırmak için “Gezi olayları Mısır’ın Tahrir meydanında yaşananlarla bir ve benzerdir” mealinde açıklamaları son günlerde sıkça yapar oldular!
     Evet, karmaşık bir süreç içindeyiz. Önce bazı köşe taşlarını yerli yerine oturtup vaka incelemesi yapmaz isek “at izi it izine karışır” deyimine uygun durumlar çıkıverir. Birinci köşe taşımız Gezi eylemlerinin kendiliğinden başladığı gerçekliği olup yerli yerine oturtulması gerekir. Ama her “kendiliğinden” eylemde olduğu gibi, Gezi için de onu hazırlayan bir öncesi var olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
    Gezi eylemleri, Gezi'deki ağaçların kesilmesine ve burada yapılmak istenen “Topçu Kışlası” projesine karşı başladı ama asıl olarak polis şiddetine karşı sürdü. Polis şiddeti ilk kez Gezi'de ortaya çıkmadı. Türkiye toplumu, her türden muhalif polis şiddeti ile defalarca acı bir biçimde karşılaştı. Gezi'de aniden büyük kalabalıkların polise karşı sokağa çıkmasının nedeni, bu sürekli aşırı polis şiddetidir. Kolluk gücünün orantısız güç kullanımına karşı kitlesel direniş ikinci köşe taşımız olmalıdır.
    Gezi eylemleri sonuç olarak özgürlük isteğine sahip çıktı, eylemlerin karakterini özgürlük isteği belirledi. Özgürlük talebi üçüncü köşe taşımızdır. Gezi eylemlerine her türden siyasal özne katıldı. “Hükümet istifa” ve “Tayyip istifa” sloganları atıldı. Lakin yerine ne konacağı, neyi istediğini belirtmedi ki bu da dördüncü köşe taşımızdır. İşte şimdi binayı –vakayı- doğru örmeye, tahlil etmeye başlaya biliriz. (Kimilerinin sık sık seçilmiş bir hükümetin istifasını istemenin anti-demokratik talep olduğunu dillendirmesinin reel politikle hiçbir alakası olmayan lafazan bir söylem olması dışında değer taşımadığını da anti parantez belirmiş olayım.)
     Seçilmiş bir hükümetin istifası tabii ki istenebilir, bir hükümet seçildikten sonra önemli ölçüde desteğini kaybedebilir ve sokağa çıkanlar onun istifasını isteyebilir. Demokrasi sadece 4-5 yılda bir sandık başına gidip oy vermek değil. 2 seçim arasında da seçmenler taleplerini şu ya da bu biçimde dile getirebilirler, getirebilmelidirler ve bu demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır.
     Bu nedenlerle, Gezi eylemleri bütünüyle demokratik eylemlerdir. Gezi eylemlerinde demokratik olmayan, eylemcilere karşı kullanılan aşırı şiddettir. Sonuçta o kadar insanın ölmesi, binlerce yaralı, çok sayıda ağır yaralı, bu aşırı şiddetin boyutlarını göstermektedir.
     Mısır'da Mursi hükümeti, Türkiye'deki AK Partisi gibi oyların yarısını almış bir hükümettir. Ne var ki, bu hükümete karşı tarihin en büyük kitle gösterilerinden birisi gerçekleşti (14 milyon insan alanlara çıktı) ve gösterilere katılanlar Mursi'nin ve hükümetin çekilmesini istediler.
     Bu gösteriler meşrudur, demokratiktir. Gösterileri bahane ederek General Sisi'ni gerçekleştirdiği darbe ise elbette ki meşru değildir, olduğu kadarı ile demokrasinin ortadan kaldırılmasıdır.
     Nitekim darbeye karşı çıkan Mursi taraftarlarına, darbe karşıtlarının eylemlerime karşı uygulanan şiddet, insanlık dışıdır ve gayrı meşrudur. Mısır'da bugün olabildiği kadarıyla demokrasi, bütünüyle ayaklar altındadır. Faşist bir yönetim Sudi sermayesiyle kendini hızla inşa etmektedir.
     Özgürlüklerden, demokrasiden, halktan yana olanlar bugün Mısır'daki darbeye karşı çıkmak ve bunu açık açık yapmak durumundadır. Gezi eylemlerine katılanlarla Mısır'da darbeye karşı çıkanlar aynı hedeflere, eğilimlere sahiptir. Özgürlük ve daha çok demokrasi istiyorlar.
    Türkiye'de Gezi eylemlerini darbe girişiminin zeminini oluşturmak olarak görenler, Mısır'da darbe öncesi büyük yığınsal eylemlere katılanları da aynı şekilde eleştirmektedir. Bu doğru değil. Mısır halkı Mübarek'e karşı olduğu kadar Mursi'ye de karşı çıkabilir ve şimdi Mursi'nin gitmesini isteyen çoğunluk darbeye de karşı çıkmaktadır. Bu tutum sahipleri, darbeyi devirdikten sonra da Mursi'nin geri gelmesini de istememektedir. Ne var ki bu, darbecilerin devrilmesinden sonraki ikinci bir mücadele sürecinin sonucunda açıklık kazanacak ikincil önceliği olan bir taleptir.
      Türkiye'de Gezi'ye karşı çıkanlar, Mısır darbesine karşı çıkarken doğru bir iş yapıyorlar ama bir doğru bir yanlışı götürmüyor. Mısır'da doğru tutum, Gezi'ye, Gezi'deki özgürlük isteğine sahip çıkmanın karşısına geçmeyi haklı göstermiyor.
     Aynı şekilde Gezi'de doğru tutum almak, Gezi eylemlerine katılmak ama Mısır darbesine karşı sessiz kalmak da aynı sonuca sahip olduğu gerçekliğini ortadan kaldırmıyor. Gezi'de doğru yapmak, bu son derece kanlı darbeye karşı sessiz kalma durumunun üstünü kapatamaz.
Doğru olan tutum Gezi'de özgürlük mücadelesini yükseltmekti, şimdi de Mısır'da darbeye karşı avaz avaz bağırarak çıkmaktır.