Sözümüz, yüreğimizdeki ıstırabı, gönlümüzdeki feryadı, vecdimizdeki hayali anlatmalı ve maziden kopup gelerek atiyi kucaklayan ülküleri dile getirmeli…

    İzimiz, Türk milliyetçiliği hareketinin yıllardır verdiği mücadeleyi, o mücadelenin tarihten kopup gelen yolculuğunu, nihayet o yolculuğun Kızılelma şuuru ile ufkun ötesini aydınlatan bir güneş olduğunu ifade etmeli…

    Mazimiz,  “benlik” davasından kurtulmak gerektiğini anlatan Atsız’ın  şu satırlarındaki gibi olmalı…

“Kürşad ne büyük ülkeler almış, ne yüksek kanunlar koymuş, ne de yoksul milleti zengin etmiştir. Fakat bununla beraber o cihan tarihinin, hiç şüphesiz birinci kahramanıdır. Tarihin herhangi bir yaprağına sıkışmış birkaç satırlık malûmattan Kür Şad’ın büyük rolünü çıkarabilmek güçtür. Bunun için, büyük şöhretlilerin yanında bazen ünsüzlerin de pek büyük fedakârlıklar yapabileceğini düşünmek lazımdır.”
Ülkümüz,
Erol Güngör’ün “Taşer bizim milletimizin dün yaşadığı gerçeği, bugün de gördüğü büyük rüyayı temsil ediyordu.” bakışında...

Yahut  Ziya Gökalp’in “Ruhlardaki vecdi sonsuz bir dereceye yükseltmek için ulaşılmak istenen çok cazibeli bir hayal;”  dediği coşkusunda…
Ve dahi ruh kökümüzdeki mana derinliğini ilmin ışığı ile bütünleştirerek yeni mütefekkirlere yol verme erdeminde...
Elbette, Atsız’ın tabiri ile , “Milli Ülküleri,”  “İstiklal, birlik ve fütuhat”  şuurunu ayağa kaldıracak derinliğinde olmalı...

Haykırışımız,
Güney Türkistan’ın yiğit sesi M. Sabir Karger’in “Anayurt Marşı'ndan” kulaklarımıza değil  yüreğimizin tam ortasına seslenmeli …

Sonra Doğu Türkistan’dan bir feryat yükselmeli haykırışımıza eşlik eden; Abdurrahim Heyit’ın yanık sesinden ve hürriyet aşkından bahseden..

Araz Elses’in Bozkurt uluyuşu ile yaktığı ağıtlarına kulak vermeli  o çığlık ve “Ya Türkistan neden ağlar?” diyerek Türk Dünyası’nın dertlerini dile getirmeli…

Osman Turan Hoca’nın Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi’nin  kapağındaki “Türk Dünya Nizamının Milli, İslami, İnsani Esasları”  dile gelmeli kalem ile…

Hakeza yeniden diriliş için, birlik ve beraberlik için Başbuğ'un sesine kulak vermeli:

“Huzur-u İlahi’ye yüz akı ile çıkmaktan başka bir endişeye gönlümde yer yoktur.

Hiçbir beşeri kudret önünde eğilmem. Kimsenin merhamet ve insafına şahsen ihtiyacım yoktur.

Sözüm, tenkidim, talebim yalnız hak ve hakikat namınadır; yalnız mülkün temeli olan adalet namınadır, yalnız milletim ve devletim içindir.”

Sözler...
Sesler...
Yazılar...
Eylemler...
Haykırışlar ..
Türk milletinin bekası namına büyük bir sorumluluk duygusuyla dile getirilmeli…

Ve...
Erol Güngör’ün ifadesi yürekteki hakikate tercüman olmalı:

“Milli birliğin fikir temellerini işlemek ve birlik şuurunu kuvvetlendirmek, en büyük vazifemiz olmalıdır.”