Türkiye iç politikasında ben yaptım oldu mantığını yürüten Recep Tayyip Erdoğan, son yaşanan uçak düşürme olayında ve Musul taraflarındaki askeri varlıktan kaynaklı üst üste kontrolsüz çıkışlarla uluslararası politikada da odlu da bitti maşallah mantığı ile hareket etmekte. Rusya uçağını düşürerek kendince yerlerde sürünen Suriye politikasında, alanda söz sahibi olduğunu kanıtlama ve bölgede aktör olma iddiasını sürdürme amacı güden Saray ve şürekâsının son Musul hamlesi ve sonrasındaki geri adımları yeni bir oldu-bittidir.

 

Peki, gerçekten oldubitti mi? Hayır, oldu ama bitmedi. Musul’un Başika bölgesinde iki yıldan fazla bir süreden beri Irak hükümeti ile anlaşmalı olarak Irak askerlerini eğitme amaçlı olduğu söylenen ama gerçekte bölgesel yönetimiyle anlaşmalı ve PKK’ye karşı kurulmuş bir askeri kamp var. 25 Tank, 600 asker ile işgalci kuvvet gibi kampı takviye etmeye ve bölgeye yerleştirmeye çalışan Türkiye, Irak’ın notasını yiyince geri adım atmak zorunda kaldı. İçeride halklarımıza karşı 4. Murat kanunları ile ülke siyaseti yürüten AKP’nin, dışarıda da bunu sürdürme gayreti Rusya’dan sonra Irak’ın duvarına da çarptı.

 

 Irak’la anlaşmalı yalanını ortaya attılar oysa Irak hükümetinin böyle bir girişimden haberi yok. Irak Başbakanı Haydar El Abadi tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin bu adımla “Irak’ın egemenliğini ciddi bir şekilde ihlal ettiği” vurgulanarak “derhal Irak topraklarından çekilme”si gerektiği belirtildi. Savunma Bakanlığı tarafından geri çekilmesi için 48 saat süre verildi. ABD’nin de Türkiye’nin Başika bölgesine bu kadar asker yığınağı yapacağından bilgisi yok ve Pentagon, Irak hükümetinin rızası olmadan ülke içine asker konuşlandırılmasını desteklemediklerini ifade ederek oldubittiyi ifşa etmiş oldu. “Bana göre bunda abartılacak bir şey yok” ifadesinde kendini bulan KDP işbirliğinin deşifre olması ve Güney Kürdistan sınırları dışında olan Musul konusunda Türkiye-KDP ortaklığıyla sınır genişletme çalışmasının yapılması, işin içinde sadece Türkiye’nin inisiyatifi ile bu olayın gerçekleşmediğini, Barzani’nin de parmağının olduğunu gösteriyor.

 

Rusya uçağını düşürerek Suriye politikasında ben hala varım demeye çalışan Türkiye, IŞİD’i korumanın yanı sıra, NATO ile Rusya’yı karşı karşıya getirme soğuk savaş taktiği izledi. Mahalle kabadayısı pozları ile Rusya’ya efelenerek, sınırlarını ihlal ettiğini iddia ederek egemenlik haklarından bahsedip, Irak’ın sınırlarını kalbura çevirmeyi ise kendinde hak görüyor. Bu arada Türkiye, kaos ve kriz içerisinde debelenen ve ABD’nin 2001 işgalinden bu yana düzen kuramadığı Irak’tan nota yiyen tek ülke olarak tarihe de geçmiş bulunuyor.

 

Musul hamlesi, bir oldubittiyle Güney Kürdistan yönetimi ile işbirliği içinde PKK ve YPG’ye karşı yeni bir saldırı hamlesinin girişimidir. Bu açık. Çünkü özellikle Güney Kürdistan sınırları içinde bulunan Şengal’i IŞİD’in işgali ve katliamları sırasında arkasına bile bakmadan kaçan Barzani Peşmergeleri, Şengal’i kurtaran YPG ile restleşme noktasına gelmişti. YPG’nin Şengal’de bulunmasına en az Barzani kadar öfke duyan Türkiye’nin aynı zamanda PKK’ye yönelik saldırı hesaplarına girdiği görülüyor. Zira Türkiye’nin Musul’a 32 km uzaklıkta bulunan Başika’ya bu kadar asker yığınağı yapmasının başka bir anlamı yok. Ne Musul’un IŞİD’in elinden kurtarılması ne de bölgede IŞİD’e karşı bir operasyon yapma niyeti olmayan Türkiye’nin buradaki varlığının nedeni YPG ve PKK’nin daha fazla nüfuz alanı kazanmasının önüne geçmek olduğu öteden beridir biliniyor.

 

Barzani bölgesel yönetimi ne zaman dara düşse Türkiye ile anlaşarak PKK’ye karşı hamle geliştirmektedir. Tarih buna tanıktır. Barzani geçmişte çok kereler Türkiye’nin Kandil’e yönelik saldırılarına Güney’den destek vermiş ve Güney Kürdistan’da faaliyet yürüten PÇDK’ye yönelik saldırılar gerçekleştirmiş, seçimlere girmesini yasaklamıştır.

 

Türkiye’nin Musul hamlesi, Osmanlı kırıntısı hayallerle yatıp kalkan Saray maşallahçılarının, dengesini kaybetmiş ve oldubittilerle kendine alan açmaya çalışan şark kurnazı politikalarının ürünü olmasının yanı sıra, PKK ve YPG’ye karşı Barzani ve IŞİD destekçiliğinin açık ifadesidir. Türkiye’nin geçmiş pratiklerinden de hareketle IŞİD’e karşı mücadele etmeyeceği, ve bölgede Barzani ve Türkiye için ortak düşmanın PKK ve YPG olduğu herkes tarafından bilinen gerçeklerdir.

 

Bu nedenlerle şuurunu kaybetmiş, bölge ülkelerinin hiçbiri ile dostluk içerisinde bir politika yürütmeyen, sırtını ABD’ye, IŞİD’e ve bölgede tek işbirlikçisi Barzani’ye dayayarak halklara karşı düşmanlık üreten odlu da bitti maşallah siyaseti, kendini derin bir yalnızlık kuyusunun içine doğru sürüklemektedir.