Okullarda sözlü kaldırılmış yerine de performans getirilmiş.
Allah velilere kolaylık versin!
Artık sadece akşamları değil hafta sonları da çocukları için seferber olmaya devam edecekler...
Proje ödevleri, uzunca bir süredir zaten vardı.
Öğrenci herhangi bir konuda bazen sanal, bazen de uygulamalı olarak proje hazırlıyor ve bunu büyük bir gururla, okulda, öğretmen ve arkadaşlarının dikkatine sunuyordu...
Projeler bazen haftalık, bazen de dönemlik ya da yıllık oluyor.
Ve hemen hemen her sınıf ve her ders için neredeyse zorunluluk haline geldi.
Çünkü yapan ekstra not alıyor, yapmayan ise ya sınıfta kalıyor ya da en düşük notla sınıf geçiyor.
OKS, YGS, LYS benzeri giriş sınavlarında, okul başarı puanındaki binde birlik bir değişim bile sıralamayı altüst ettiği için yapılan işin ciddiyeti daha da artıyor.
İşte bu yüzden, veliler hatta bu konuda anahtar teslimi proje hazırlayan profesyonel şirketler devreye girmeye başladı. Ama hiçbir şey dışarıdan görüldüğü gibi değil!
Çocuğuyla birlikte daha fazla zaman geçirmek ve ortaklaşa bir şeyler üretmek için masumane duygularla yola çıkan veliler, bir süre sonra patlama noktasına geliyorlar...
Aslında söz konusu projeleri öğrencilerin yapmadığını başta öğretmenler olmak üzere herkes biliyor.
Daha da vahimi, yapılan projeler, bir süre sonra veliler arasında, kim daha görkemlisini yapacak diye yarışa dönüşüyor.
Bu yüzden ilkokul öğrencileri arasında, üniversite bitirme tezi çapında proje getirenler de oluyor...
Örneğin içlerinde kitap yazanlar, mimarlara taş çıkartacak maket hazırlayanlar, dünyadaki açlığa çözüm getirenler, benim diyen modacının altına imza atacağı tasarımlar gerçekleştirenler, güneş enerjisiyle her türlü aleti çalıştıranlar ve daha neler neler...
Keşke bu projeleri bıraksak da öğrencilerin kendileri yapsalar. Belki çok daha basit görünecekler ama sonuçta onların eseri olacak...
Yaratıcılık da dışarıdan takviye ile değil, basit de olsa kendi düşünerek, kendi araştırarak, kendi yaparak gelişir. Amaç da zaten bu. Yoksa velileri seferber etmek değil!..
Üstün yetenekli çocuklarımızın nasıl heba edildiklerini günlerdir yazıyorum. Yaratıcılığın nasıl köreltildiği konusundaki en önemli örnek de verilen proje ödevlerinin veliler tarafından yapılması ve buna seyirci kalınması...

Yetenek ve yaratıcılık?
Türk eğitim sisteminde eğitim kademeleri yükseldikçe öğrencilerin yaratıcılıkları artacağına tam aksine azalıyor.
Sadece o kadarla kalınsa iyi! Cesaretleri de kırılıyor...
Oysa günümüz gençlerinde aranan en temel özelliklerin başında yaratıcılık ve bunları cesaretle ortaya koyma yani sunma geliyor. Ama şimdi biz, bunu da öldürüyoruz...
Daha önce de yazdım. Çocuklara en büyük kötülüğü, iyilik olsun diye hep biz yetişkinler yapıyoruz.
Bunların en başında da, eğitime yön verenler ve anne babalar geliyor...

Konuşan değil, susan...
Ne evde ne de okulda soran, sorgulayan, konuşan ve sürekli icat çıkaran çocuklar istemiyoruz. Oysa her zaman, her koşulda bunun tam aksini söylüyoruz.
Devleti yönetenlerin demeçlerine bakın, hepsi de soran sorgulayan gençler yetiştirilsin istiyorlar ama ağızlarını açtıklarında başlarına neler geldiğini hepimiz görüyoruz.
Evde de durum farklı değil. Özellikle çalışan anne babaların bulunduğu evleri göz önüne getirin. Hele bir de işleri yoğun ve biraz da ekonomik sıkıntı varsa, akşamları yanlarına yaklaşmak mümkün değil. Hele hele üst üste, üç beş soru sorarsanız yandınız.
Okul ve sınıflarda da benzer tablo var! Aynı derste, parmağınızı iki defa kaldırdığınızda bütün gözler size döner, mahalle baskısı başlar ve öğretmen senden başkaları da var diye lafı ağzına tıkayıp moralinizi altüst eder...
Peki o zaman, evde, okulda, sokakta, işyerinde, askerde, katıldığı toplantı ve gösterilerde konuşamayan gençler nerede konuşacaklar, neyi nasıl sorgulayacaklar?..
Özetin özeti: Eğitim ve çocuk yetiştirmede birinci kural, samimiyettir. Eğer o yoksa gerisi hikaye! Ve sanki bizdeki durum da aynen bu...