Turhan YAZICI yazdı
Niğde’nin Trenle İmtihanı
Niğde, tarih boyunca yolların, kervanların ve demir rayların kavşağı olmuş bir şehirdir. Eski gar binası, yılların izini taşıyan duvarlarıyla hâlâ dimdik ayakta durmaktadır; oysa artık rayların üstünden geçip giden trenlerin sesi duyulmaz olmuştur. Bir zamanlar sabahın serinliğinde Karaman Raybüsü’nün düdüğüyle uyanan şehir, gün içinde Erciyes ve Çukurova ekspreslerinin vagon sesleriyle nefes alırdı. Şimdi ise o nefes daralmış, trenler birer birer susmuş, raylar sessizliğe gömülmüştür.
Eskiden Niğde’den dört tren geçerdi; en son Erciyes Ekspresi kalmıştı. O da kaldırılıyor. Toros Ekspresi “yakında devreye girecek” denilmişti; yıllar geçti, hâlâ ses yok. Çukurova Ekspresi’nin “üç ay sonra hizmete gireceği” söylenmişti; o üç ay, yıllara karıştı. Şimdi de Erciyes Ekspresi’nin kaldırılacağı haberi geldi. Yani bir şehir, elinin altındaki en temel ulaşım aracını da kaybetmek üzere.
Raylar duruyor ama tren yok. Bu, yalnızca bir ulaşım meselesi değildir; bu, bir kentin hafızasının silinmesidir. Çünkü tren, sadece insan taşımaz; umut, hasret, ekmek, koku, ses, selam taşır. Tren bir şehri şehre bağlar, insanı insana yaklaştırır.
Elbette yetkililerin açıklamaları vardır: hızlı hat projeleri, yenileme çalışmaları, bakım gereklilikleri… Ancak bu gerekçeler ne kadar teknik olursa olsun, trenin yokluğu halkın hayatında bambaşka bir boşluk yaratıyor. Toros Ekspresi’nin “kısa süreli kapatılması” bir yılı geçti. Çukurova Ekspresi hâlâ dönmedi. TCDD, bazı hatları “geçici” olarak durdurduğunu söylüyor; fakat bu geçicilik, kalıcı olmuş durumda.
Niğde halkı artık haklı olarak soruyor:
“Trenimiz nereye gitti?”
Bu sorunun cevabı sadece idari masalarda değil, şehrin vicdanında da aranmalı. Çünkü bu mesele, sadece bir hattın kapanması değil; bir şehrin hareket kabiliyetinin, sosyo-ekonomik dolaşımının, hatta ruhunun kısıtlanmasıdır. Ulaşım yalnız fiziksel değil, aynı zamanda sosyal bir bağdır. Tren gidince, pazarın canlılığı azalır, üniversiteli memleketine dönemaz, işçi bir sonraki şehre ulaşamaz.
Peki ne yapmalı?
Bir şehir sessiz kalmamalı. Bu bir mesele yalnızca sosyal medyada birkaç paylaşım yaparak değil; toplu dilekçelerle, çağrı merkezlerine yapılan başvurularla, yerel basının gündeminde tutularak çözülür. Niğde’nin muhtarları, sivil toplum kuruluşları, esnaf odaları bu konuda ortak hareket etmelidir. Her vatandaş, bir dilekçe kadar güçlüdür; çünkü dilekçeler çoğaldıkça şehrin sesi duyulur.
Yine de bir ara çözüm mümkündür. Eğer hızlı hat çalışmaları sürüyorsa, hiç olmazsa Yenice hattı arasında Erciyes Ekspresi’nin geçici olarak çalışması sağlanabilir.
Bir başka önemli adım da yerel medyanın devreye girmesidir. Niğde’nin yerel gazeteleri, internet haber siteleri, sosyal medya kanalları bu konuyu gündemde tutmalıdır. Çünkü şehirlerin sesi, ancak yazıyla, haberle, ortak bir çağrıyla büyür. Çok sayıda küçük ses, birleştiğinde büyük bir yankıya dönüşür.
Tren yalnızca raylar üzerinde ilerleyen bir vasıta değildir; tren bir hafıza taşıyıcısıdır. Gar banklarında oturan yaşlıların gözlerinde, çocukların el salladığı pencerelerde, bavuluna memleket toprağından bir parça koyan yolcuların kalbinde yaşar. Tren gidince bu hikâyeler de durur.
Niğde hâlâ rayların şehridir. O raylar, toprağın altında gizli bir damar gibi hâlâ oradadır. O damarı canlı tutmak, sadece teknik bir mesele değil, aynı zamanda sosyal bir sorumluluktur. Bugün yapılması gereken, trenin yeniden dönmesi için ısrar etmek, konuşmak, dile getirmektir.
Çünkü raylar varsa, umut vardır.
Ve bir şehir, kendi umuduna sahip çıkmadıkça hiçbir yerden umut bekleyemez.
Niğde’nin trenle imtihanı, sadece demiryollarının değil, esas bizim sınavımızdır.