Türk Ocakları Ankara Şubesi tarafından yazar Nihal Atsız ve  ve geçtiğimiz gün vefat eden Kerküklü sanatçı Abdurrahman Kızılay anıldı.

Türk Ocakları Ankara Şubesi tarafından yazar Nihal Atsız'ın anısına ölümünün 35. yılında 'Bölücü Faaliyetler ve Milli Bütünlüğümüz' konulu panel düzenlendi. Panele Niğde Üniversitesi Öğretim Üyesi Özcan Yeniçeri’de konuşmacı olarak katıldı.


Gazi Üniversitesi (GÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun panelde açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin önemli bir süreçten geçtiğine dikkati çekerek, bu konuda toplumun tüm bireylerine önemli görevler düştüğünü söyledi. Türkiye'deki siyasi partiler ve Seçim sisteminde yanlışlıklar bulunduğunu savunan Ercilasun, geçen günlerde bir mankenin 'Benim oyumla dağdaki çobanın oyu eşit mi' sorusunun tekrar gündeme geldiğini söyledi.


Ankara, İstanbul ve İzmir'de 100 bin kişinin oyuyla bir milletvekilinin seçilebileceğini belirten Ercilasun, Tunceli'de 12 bin kişinin oyuyla bir milletvekili seçilebildiğini söyledi. Bunun beraberinde bir çok sorun getirdiğini ifade eden Ercilasun, 'Toplumlar arasındaki sıkıntıları gün yüzüne çıkartan bu Seçim sistemi değiştirilmelidir' dedi. Türkiye'de geçmişten bu yana iktidarların 'yasaları uygulanmadığını' iddia eden Ercilasun, sözlerini şöyle sürdürdü:


'Türkiye'de birden fazla kadınla evlenmenin yasak olmasına rağmen buna göz yumuluyor. Türkiye'de aile planlaması ciddi şekilde uygulanmıyor. Uygulansaydı Türkiye bölücülükle bu kadar ciddi karşı karşıya kalmazdı. Türkiye'de siyasi yasaklı kişiler, hala siyaset yapıyorlar. Türkiye'de son dönemlerde sistematik şekilde bölücülük faaliyetleri her geçen gün artıyor. Bunun için topluma önemli görevler düşüyor. Türkiye'de kanunlar uygulansaydı, bölücülük bu kadar yükselmezdi. Bazı parlamenterler ve belediye başkanlarına, bölücülük konuşmalarına rağmen herhangi bir yasak uygulanmıyor.'

AMASYA TAMİMİNİ HATIRLATIYORUM'-


Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı Türkan Hacaloğlu da bugün Türkiye'de her zamankinden daha vahim hadiselerle karşı karşıya kalındığını öne sürdü. 'Cahillik, yoksulluk, kolluk kuvvetlerinin yetersizliği, adaletin çabuklukla ve hakça işletilmemesi gibi yoğun olumsuzluklar içinde bunalan millet çare aramaktadır' diyen Hacaloğlu, bir taraftan da bir kısım medya tarafından birlik, beraberliğin yok edilmesine ve bölücülük tohumlarının ekilmesine çalışıldığını iddia etti.


Türk devletini topla, tüfekle tarih sahnesinden silemeyenlerin bugün çeşitli vaatlerle masa başında 'tuşa getirmeye' çalıştıklarını öne süren Hacaloğlu, 'Buradan bu ülkeyi yönetenlere ve masa başında Türkiye üzerinde Oyun oynamaya çalışanlara Atatürk'ün Amasya tamimini hatırlatarak, ondan ders almalarını tavsiye ediyorum' diye konuştu.


Niğde Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Yeniçeri de son 50 yıldan bu yana Türkiye'deki milli ve manevi kavramlara karşı bir saldırının yaşandığını söyledi. Milli ve manevi değerlerle özdeşleşen Türk toplumunun yapısının değiştirilmeye çalışıldığını öne süren Yeniçeri, bu konuda Türk milletine her zamankinden daha fazla görev düştüğünü söyledi. Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kafalı da Nihal Atsız'ın Türkçülük fikrinin ikinci kuşak temsilcisi olduğunu belirterek, bu uğurda büyük hizmetlerde bulunduğunu kaydetti. Kafalı, Atsız ile yaşadıkları bazı anıları da paylaştı.


Öte yandan, panelde, 12 Aralık Pazar günü hayatını kaybeden Türk Halk Müziği sanatçısı Abdurrahman Kızılay, kendi sesinden 'Altın Hızma' türküsüyle anıldı.
 
Kerkük’lü bir Türk Halk Müziği sanatçısı olan Kızılay, 1974’te Türk vatandaşlığına kabul edildi. Asıl adı Abdurrahman Ömer İbrahim olan Kızılay’a, uzun yıllar Kerkük Kızılayı’nda gönüllü olarak çalıştığı için Kızılay soyadı önerilmiş, kendisi de bu soyadını kabul etmişti.
 
Evli ve 2 çocuk babası Kızılay’ın, bilinen türküleri arasında "Altın Hızma", "Evlerinin Önü Boyalı Direk", "Dağlar Başın Alaydım", "Baba Bugün Dağlar Yeşil Boyandı", "Aynaya Baktım Saç Beyaz Olmuş" yer alıyor.
 
 
Yolların Sonu

Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
itler bile gülecek kimsesizliğimize

Gidiyorum: gönlümde acısı yanıkların...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
Yalnız bir hatırsı kaldı artık yanımda.

Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topuda bir sokak kaltağına.

İster düşün... Kendini ister hayale kaptır...
Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların.

Ey doğunun anlımı serinleten rüzgarı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları.
Düştüğü yer uzakta “DİLEK” adlı bir saray.

O sarayda bulunca Tanrılaşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da “Kür şad” uzatarak elini;
“Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun! ” diyecek.

1932
- Hüseyin Nihal Atsız
 
TÜRKLERİN TÜRKÜSÜ
 
Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
Türk'e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa
Onu kanla söndürür parçalarız, yeneriz.
 
Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.
 
Delinse yer, çökse gök,yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...
 
1931- Hüseyin Nihal Atsız
 
Editör: TE Bilişim