Kore’de şehit olan en yüksek rütbeli asker Borlu  Albay Nuri Pamir’in eşi Meliha ile birbirlerine yazdıkları aşk mektupları yayınlandı. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan 316 Gün “Küçük Kartal”ın Kore Günlüğü kitabı, ilginç bir savaş günlüğü olmasının yanı sıra içindeki aşk ve özlem hikayesi ağır basan duygu yüklü bir kitap.




Türk Silahlı Kuvvetleri Tugay Komutan Yardımcısı olarak Kore’de savaşan Albay Nuri Pamir, 316 gün boyunca bir günlük tuttu ve 5 Haziran 1952’de şehit düşene kadar eşi Meliha ile birbirlerine yüzden fazla mektup yazdılar. Bu mektuplar adeta karı - kocanın birbirlerine duydukları aşkın simgesi gibiydi. Kod adı “Küçük Kartal” olan Pamir, günlük ve mektupları o yıllarda Osmanlıca harflerle yazmıştı. Bir sandık içinde altmış yıldan fazla kapalı duran bu yazılar 2013 yılında okundu, Nuri Pamir’in kızı olan Puna Pamir ve Erhan Çifci’nin tamamlayıcı yazıları ve Nuri Pamir’le birlikte Kore Savaşı’na katılan gazeteci - yazar Refik Erduran’ın ön sözü ile bütünleşerek bu kitaba dönüştürüldü.

Tam 48 yıl sonra gelen mektup

Meliha Hanım’ın eşi şehit olduğu gün yani 5 Haziran’da Nuri Bey’e gönderdiği bir mektup tam 48 yıl sonra bir müzayedede tesadüfen ortaya çıkar. Üstelik mektup o zamana kadar açılmamıştır bile. Mektubu Meliha Hanım’ın süt annelik yaptığı, kendisi bir filatelist yani pul uzmanı olan Ozan Bey bulur ve artık 93 yaşında olan Meliha Hanım’a getirir. Kitapta yer alan bu mektubun girişinde Meliha Hanım şöyle yazmaktadır: “Akşam hiç uyumadım ve uyumadık. Gündüz vakit bulup postaya mektubu veremedim. İsabet olmuş 2 mektubunu birden aldım. Hep Ethem Dede’ye adadığım göbecikleri attım.” Sayfa 306.

 
 

Kore-Alay Karargâhı

16 Eylül 951 Pazar, saat 17.30

Efendimin huzuruna

Meliha sevgili yavrum,

Bugün alay cephesini düşman tarafından tetkik etmek üzere harekât subayım ve emir subayım ile ileriye gitmiş idim. Saat 16.30’da  tugay karargâhına döndüğüm zaman mektubunu bana verdiler. Çoktan beri mektubunu bekliyordum. Burada mektup beklemek şarktaki mektup beklemeye benzemiyor. Başka bir şey. Mektubunu öptüm başıma koydum, sonra kemâl-i itina ile açtım. Evvela süratle okudum, sonra yavaş yavaş okudum. Sonra jipe binerek alay karargâhına geldim.

Saat 17.30 sana mektup yazmaya başladım. Hepinizin sıhhatte olduğunuza sevindim. Ben de hamdolsun sıhhatteyim. Geceleri ancak 4-5 saat uyuyabiliyorum. İşim fevkalade çok. Mütemadiyen faaliyet halindeyiz. Allah’tan, dosta düşmana karşı beni mahcup etmemesini dua ederken aynı zamanda bütün dikkat ve itinamı sarf ederek çalışıyorum. Müddetimin sonunda şan ve şerefle ve sıhhatle sizlere kavuşacağıma eminim. 

Allah’ın izni ile kavuştuğumuz zaman ayrılık günlerinin tahassürü bir saniyede uçup gidecektir. Sevgilim şimdiye kadar sana yazdığım mektupların bu 13’üncüsüdür. 1 İstanbul , 2 Beyrut, 3 Karaçi, 4 Hong Kong, 5 Tokyo, 6 Tokyo, 7-13 Kore’den.

Karaçi’den benim namıma Ethem Boransu ve refikası size yazacaklardı. Zannederim ki bu mektupların hemen hemen hepsini birbiri peşine alacaksın. Mektupta verdiğin havadislerin hemen hemen hepsini biliyorum. Lütfü Güvenç’in terfi edemeyişine çok üzüldüm, hele oğlunun muvaffak olamayarak uğradığı akıbet kim bilir onları ne kadar müteessir etti.

Emekliye ayrılan general ve albayları radyo söylemiş. Tugay karargâhında dinlemişler. Allah’tan hayırlısı. Her işin başı sağlık, sıhhat ve aynı zamanda insanın ailesi ve çocukları ile bir arada olmasıdır. Burada bulunduğum müddetçe kendime ve sıhhatime ve bana teslim edilen vatan evlatlarına itina edeceğime şüphen olmasın. 

Bilirsin ben maiyetimi çok severim ve onlara itina ederim. Hepinizin beni şimdiden çok özlediğinize eminim. Ben de sizleri ne kadar özledim bilseniz. Fakat elden ne gelir. Sayılı günler çabuk geçer. Kavuştuğumuz zaman, birbirimize sarıldığımız zaman geçmiş günler derhal unutulacaktır.

Sevgili Puna’mın beni çok arayacağına kaniim. Ve beni çok sevdiğini de biliyorum. Siz vaziyeti idare edin, o çocuktur, alışır. En nihayet bir senelik ayrılık da Allah’ın izni ile çabuk geçer. Tolon’umun, Puna’mın yanaklarından, senin her yerinden, annemin ellerinden hürmetle, hasretle binlerce muhabbetle öper, hepinizi Allah’a emanet ederek kavuşmak dilerim biricik Meliha’m, sevgili yavrularım.

Daima senin
Nuri Pamir

 
 
10/9/951 Ankara

Sevgili Nuri’ciğim,

5-6 numaralı Tokyo’dan yazılan ve sıhhat haberini bize getiren mektuplarını aldım. Ne kadar sevindiğimi tahmin edersin. Tekrar tekrar okudum. Yorgun, dinlenmeden yazdığın mektuplar bana yine kısa geldi. Daha uzun, daha tafsilatlı olmasını isterdim. Sana olan hasretim belki senden gelecek yazılarla beni biraz oyalayacaktır. Yoksa oralardan vereceğin havadisleri geldiğin zamana mı  saklıyorsun. Evvela ......dan bir kart sonra da bugün çıkartılmış üç resim aldım. Aman sen ne kadar güzel çıkmışsın.

Giderken istasyonda çıkan resimlerden de almıştım. Tanesi 2,5 liradan 20 lira vermiştim. Birçok resim hatıraları toplandı. Daha İstanbul’dan resimler gelmedi. Onlar da gelince herhalde daha da çok olacak. Bugün ayrılalı on beş gün. Günlerin hayırlısı ile tamamlanmasını candan temenni ediyoruz. Gözümde yıl o kadar uzuyor ki. Bizi bıraktığın gibiyiz. Her gün aynı nakarat. Ev işi, yemek yapmak, gündüz misafirler.

Tolon iyi. Puna eski asi hırçın kız. Mamafih seni biraz daha az arıyor. Artık her defa babam diye bahsetmiyor.  Gezmelere biraz başladım. Fakat bir ay her gün dolaşmam. Gelenlere gitmek yine mümkün olmayacak.

Üstünde götürdüğün elbiselerini bırakacağını yazmışsın. Onun cebinde senin duan iğneli idi. Onu yanına aldırmanı ve her gün giyeceğin elbisene iliştirmeni rica ederim. Bugün Tahsin Paşa’nın Amerika’ya gittiğini duydum. Hakikat mı?.. Bize hediyeler alıp yollayacağını yazıyorsun. Bu kadar erken zahmetlere kendini sokma ne lüzum var. Yalnız aklıma gelmişken yazayım. Bize inci alacağın zaman “Müslümanlar Cemaati” reisi Vahap Bey’le beraber al. Onlar sana daha iyi yardım ederler. Allah seni muhafaza eylesin. Seninle beraber sana emanet edilenleri de.

Allah vere de göndereceğin şeyleri değiştirmeseler. Tamamen bize gelebilse. Bizden ziyade kendini düşün sevgilim. Ve koruyucun daima büyük Allah’tır. Fakat sen de tedbirde kusur eyleme. Fievket Paşalar İstanbul’a nakil ettiler. Paşa şimdilik izin almış. Sonra da İstanbul’a tayin edilecekmiş.

Seni ne kadar çok seviyormuşum. Fiimdi Tolon yatağıma oturup aman babamı ne kadar özledim diye bağırıyor, geceleri hiç çıkmak arzu etmiyor. Erkenden yatıyor. Fiimdi aklı fikri bahriye elbisesinde. 

Ahmet sık sık uğruyor. Baldız ikmalini verememiş. Menşure Hanım gelmişti. Fahri Bey soruşturmuş. Ancak iyi ve pekiyi olanlar mektebe kabul edilirken kanuna aykırı bir şekilde ikmali olan talebeyi alamaz demiş. Demek nasibi yokmuş. Ben de bu sene mümkün olursa bir vazife bulmalarını söyledim. 18 yaşında okumayan çocuk baba omzuna yüklenmez dedim.

 

Sana Cemal Bey çok güzel bir kutu hediye getirmiş. Ondan bahsetmedin. Yoksa görmedin mi? Ahmet söyledi. Tolon da, ben kutuların yanına koydum dedi. Fırsat bulup parayı götüremedik. Tolon’la beraber gideceğiz. Hem ben Kore’ye gidecek subaylarla konuşup sana bir şey göndereceğim. Keşke bir miktar daha sigara alsa idin değil mi? Sigaraları kimlere verdin.

Sevgilim ayrılığın ilk bayramı. Yarın arife. Üzgün olduğumu tahmin edersin. Allah gelecek bayramı beraber geçirmek nasip eylesin, Seni yuvamızdan eksik etmesin. Bizlere bağışlasın. Canım Nuri’ciğim. Seni ne kadar çok seviyorum. 23. senemizde yine ayrıldık. İnşallah bundan sonra Allah bizi ayrı yaşatmaz.

Nuri’ciğim Puna’ya Amerika’ya bebek ısmarlama. O küçük değil, kucak dolduracak kocaman bebek istiyor. Olmazsa İstanbul’dan alırız. Tolon, Puna hasret ve hürmetle ellerini öperler. Annem yanaklarını. Yüzbaşı Muzaffer hürmetlerini yolladı. Ben de seni yüzlerce binlerce defa öper, Allah’a emanet ederim sevgilim. Fian şerefle bize Allah kavuştursun.

Senin,
Meliha Pamir

316 Gün “Küçük Kartal”ın Kore Günlüğü
Hazırlayanlar: Puna Pamir – Erhan Çifci
322 Sayfa, 29 TL
Yapı Kredi Yayınları

Kaynak:cnntürk.com

Editör: TE Bilişim