Kılavuz ayrıca şu görüşlere yer verdi:
“Ülkemizin,içeriden ve dışarıdan bir kaosa sürüklenmek istendiğine şahit oluyoruz. Kurumlarımız yıpratılıp değerlerimiz yok edilmeye çalışılırken kendisini milletine, milletinin kaderine bağlamış; onunla gülüp onunla ağlamış bir hareketin yerelden genele mesuliyet duygusu ile hareket etme mecburiyeti vardır. Bu mesuliyet anlayışı “kapımızın önünü süpürmek “şuurundan hareket ile üzerimize düşen görevi en güzel şekilde yapma, şeklinde olmalıdır. Eğer küçük hesaplar içine düşülürse kaybeden ülkemizin geleceği olur.
Bizim meseleleri değerlendirişimiz milletimizin istikbaline dönük olur. O zaman ülkücülerin “Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır.” İfadesi doğrultusunda bir tavır sergileyerek hem hareketin hem de milletimizin birliği adına bir sorumlulukla tavır sergilemesi gerekmektedir. Bu hareket tarzı Hakkın hatırını ali tutarak, “İman etmedikçe cennete gidemezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olmazsınız.” İkazına uygun olmalıdır.
Eğer bu anlayışla hareket edilmezse zor günler geçiren ülkemizde oportünistlerin, ya bir ikbal ya da bir servet kuvvetinin esiri olanlara gün doğar. Onun için adalet ve ahlak anlayışına ihtiyaç olduğu unutulmadan milletimizin ruh cephesinde kurtuluş savaşını gerçekleştirmeliyiz. Çünkü “yarınki Türkiye’nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek,sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri olacaktır.”