İslâm'da muhatap ve sorumluluk kişiseldir, kurumsal ve toplumsal değil. İnsanların oluşturdukları yapılar; devlet, il, ilçe, dernek, vakıf, sendika...gibi oluşumlar, sosyal yapı içinde yaşayan insanın ürettikleridir. Onun için bu gibi kurumların dokunulmazlığı veya sorumlulukları kurumsallıkları üzerinden değildir.

Buraları oluşturan insanların, o insanlara yetkiyi veren diğer insanlar tarafından oluşturulan denetim kanallarıyla gerçekleştirilir / gerçekleştirilmelidir. Buradaki sorumluluklar, sorumluluğu üstlenenler ve onların denetimini yapanlar (yönetim şeklinin oluşturulması, yöneten ve yönetilenlerin sorumluluklarının tesbiti anlamında) üzerinde ortak paydada kesişir. İşte burada tüm bireyler yaptıkları eylemlerin karşılığıyla, karşılanırlar.  İnsanlar, bireysel ve toplumsal gelişimi / yücelişi veya kaosu kendi elleriyle hazırlarlar. Bu nedenle bireysel sorumluluk ve şahsiyet İslâm inancında esas olandır.
İslâm sorumluluk sahibi bireylerden oluşan aynı zamanda adaletli bir toplumu ön görür. Ki onlar hayır, iyilik üretir ve fitneye, fesada karşı sürekli uyanık olurlar. İşte İslâm, inananına, müminine bu sorumluluğu sürekli taşıma bilincini verir (Hıcr 15/99). Bu anlamda insanın ürettiklerinin hiçbir kutsallıkları yoktur, değişebilir, korunabilir, yenilenebilir.

Tüm başarıların altında bireysel tercihlerin yattığı unutulmamalıdır. Kurumsal ve toplumsal başarılar veya çöküşler, bu yapıları oluşturan bireylerin tavırlarının ortak bir ürünüdür (Kehf 18/29). Bireyselliği, bireysel ödüllendirme veya bireysel sorumluluğu ortadan kaldıran her türlü anlayış (Bakara 2/256), insanlığa ve gelişmeye açılmış bir savaş olduğu unutulmamalıdır.

Karşılaşacağımız ödüllendirme veya  cezalandırmaların karşılığı, bireysel tercihlerimizin sonucudur (Kehf 18/49). Kişilerin bireyselliklerini ortadan kaldıran her türlü anlayış ve uygulama insanlığı “sürü görme” anlayışının şeytani bir uzantısıdır (Enam 6/104).

İnsanlar yaratılışında var olan bireyselliklerinin ve bunun sonucu kendilerini ifade edebilme temel haklarının korunması ve geliştirilmesi, bunun önündeki her türlü engelin ortadan kaldırılması, saygıdeğer bir çaba ve gayret olduğu iyi bilinmelidir.

Bireysellik, kişinin aklına geleni yapması değil; bireysel, inançsal, toplumsal, kamusal, evrensel haklarının ve sorumluluklarının farkında olmasıdır.

Savaş ÖREN
Niğde Kur’an Evi Derneği Başkanı