Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye topraklarının 571 bin kilometrekaresinde (Fransa’nın yüzölçümü 547 bin kilometrekare) çok şiddetli, şiddetli ve orta derecede erozyon görüldüğünü bildirerek, “Yılda 1,4 milyar ton toprağımız su ve rüzgâr etkisiyle taşınıyor. Sadece tarım arazilerimizdeki toprak kaybı yıllık 500 milyon ton” dedi.


Bayraktar, Erozyonla Mücadele Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada, mineral bakımından oldukça zengin, tarıma elverişli olan alüvyal toprakların oluşumunda etken olduğu için doğal erozyonun gerekli olduğunu, fakat insanoğlunun çeşitli sebeplerle çevresine müdahale ederek hızlı erozyona yol açtığını belirtti.

Hızlı erozyonun çok uzun sürede oluşan, üretimi mümkün olmayan, değerli ve yaşam için gerekli toprakları yok eden, çağın en büyük sorunu haline geldiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Üretimini yapamadığımız, kıt bir kaynak olan toprağın; sadece 1 santimetrelik tabakasının oluşabilmesi için 100 ila 1000 yıl geçmesi gerekiyorken, bozulması ve tahrip edilmesi çok kısa bir zaman içinde olabilmektedir.

Çeşitli raporlara göre her sene dünya genelinde; 24 milyar ton toprak kaybı yaşanmaktadır. Bu kadar toprakla ABD’deki bütün ekili alanların yüzeyi kaplanabilir. Özellikle kurak, yarı kurak ve az yağış alan bölgelerde toprağın aşırı kullanımı, aşırı otlatma, hatalı sulama yöntemleri, ormanların tahribi ve ekolojik dengenin bozulmasıyla meydana gelen iklim değişiklikleri çölleşmeye neden olmaktadır. Dünya üzerinde çölleşme; toplam kara alanlarının yüzde 30’una zarar vermektedir. Erozyon ve çölleşme birbirini tetikleyen unsurlar olması sebebiyle; erozyonun meydana geldiği topraklarda çölleşme diğer adıyla toprak bozunumu da artmaktadır.”

Türkiye topraklarında da şiddetli erozyon yaşandığı bilgisini veren Bayraktar, topografya koşulları itibarıyla Türkiye topraklarının erozyona uğrama tehlikesinin üst seviyelerde olduğunu ifade etti. Toplam arazi varlığının yüzde 55’inin 1000 metreden yüksek alanlarda, yüzde 10’luk kesiminin ise 2000 metreden yüksek alanlarda bulunduğunu belirten Bayraktar,  “Ülkemizin alçak alanlarındaki arazilerde yüzeysel erozyon, rakımı yüksek alanlarda ise oluk ve oyuntu erozyonu mevcuttur. Diğer yandan iklimsel olarak; kurak ve yarı kurak rejime sahip olması, arazi kullanımında yapılan hatalar, bitki örtüsünde meydana gelen değişiklikler erozyonun başlıca nedenleri arasındadır” dedi.

 

-Fransa’dan daha büyük alan erozyon tehdidi altında-

 

Bayraktar, yapılan araştırmalara göre; Türkiye’deki erozyon rakamları üzerinde önemle düşünülmesi, bir an önce gerekli müdahalelerin yapılması ve çalışmaların sürdürülmesinin zorunluluğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

“Yapılan çalışmalarda ülkemiz topraklarının yüzde 53’ü şiddetli ve çok şiddetli derecede, yüzde 20’si orta derecede ve yüzde 14’ü ise hafif derecede erozyondan etkilenmekte, yılda 1,4 milyar ton toprağımız su ve rüzgâr etkisiyle taşınıyor. Ayrıca toprakta tutulabilecek yıllık yaklaşık 50 milyar metreküp yağış tutulmamakta ve deniz ve göllere akmaktadır. Bu rakam dünyanın en büyük barajlarından biri olan Atatürk barajında tutulan suya yaklaşmaktadır. Ülkemiz topraklarının 571 bin kilometresinde, ki Fransa’nın yüzölçümü 547 bin kilometrekaredir, çok şiddetli, şiddetli ve orta derecede erozyon görülmektedir. Erozyon dâhil hiçbir sorunu bulunmayan arazi miktarı yaklaşık 50 bin kilometrekaredir ve bu alan topraklarımızın sadece yüzde 6,5’ini oluşturmaktadır. İşlenen tarım alanlarının yüzde 59’u (164 bin kilometrekare), çayır-mera alanlarının yüzde 64’ü (128 bin kilometrekare), orman-maki alanlarının ise yüzde 54’ü (126 bin kilometrekare) çeşitli derecelerde erozyona maruz kalmaktadır. Türkiye' de akarsularla birlikte birim alandan taşınan toprak, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla düzeydedir. Türkiye’de meydana gelen erozyonun yüzde 99’u su kaynaklı, kalan yüzde 1’lik oran ise rüzgâr etkisiyle olmaktadır. Sadece tarım arazilerimizdeki toprak kaybı yıllık 500 milyon ton civarındadır. Her yıl 500 milyon ton toprağın su ve rüzgâr erozyonu sebebiyle deniz, göl ve barajlara taşınması; işlemeli tarım yapılabilecek 20-25 santimetre kalınlığında ve 200 bin hektar alanın yok olması demektir. Erozyonla her yıl kaybedilen toprakta 600 bin ton buğday ya da 1,4 milyon ton mısır yetiştirilebilir. Kaybedilen bu toprak miktarını diğer bir şekilde ifade etmek gerekirse; toplam ekili ve dikili alanlarımızın yaklaşık olarak yüzde 1’i, aynı zamanda ekilen alanlarımızın (tahıllar ve diğer bitkisel ürünler) yüzde 1,2’si, dikili alanlarımızın (uzun ömürlü bitkiler) yüzde 6,5’ine eşittir.”

Bayraktar, erozyon sonucu taşınan verimli toprakların, tarım arazileri, çayır mera alanlarının azalması gibi nedenlerden bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretiminde kayıplar ve/veya verim azalmalarına, diğer taraftan baraj göllerini doldurarak, ekonomik ömürlerinin kısalmasına neden olduğunu belirtti.

Erozyonun, bitki örtüsünü olumsuz yönde etkileyerek, toprak kayması, çığ ve sel taşkınları gibi afetlerin çoğalmasına yol açtığını bildiren Bayraktar, “Erozyonun sürekli olduğu alanlarda gerekli önlemler bir an önce alınmadığı takdirde; verimli üst tabakanın ortadan kalkması sebebiyle özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde çöl görünümde, organik maddesi neredeyse hiç kalmamış, biyoçeşitliliği tamamen ortadan kalkmış, bitki yetiştirilmesi mümkün olmayacak alanlar oluşacaktır” dedi.

        

         -Erozyon sosyoekonomik çevreye de zarar veriyor-

 

Erozyonun fiziki ve biyolojik çevreye etkileri yanında bir de sosyoekonomik çevreye vermiş olduğu zararların bulunduğuna dikkat çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Tarım alanlarının azalması, çayır-mera alanlarının giderek daralması ve nüfusun sürekli artması, tarımla uğraşan insanların geçim sıkıntıları çekmesi nedeniyle göç meydana gelmektedir. Ayrıca toprak verimlerinin düşmesiyle, birim alandan alınacak ürün azalmakta ve çiftçiyi daha fazla gübre kullanmak zorunda bırakmaktadır. Fazla gübreleme ve sulama hem ürün maliyetlerinin yükselmesine, hem de toprakların erken bozunmalarına neden olmaktadır. Diğer yandan çayır mera alanlarının azalması hayvansal üretimi zora sokmakta, yemlerin pahalı olması nedeniyle üretim maliyetini artırmakta, ülkemizin et ihtiyacı ithalatla karşılanmaktadır. Büyük oranda istihdam sağlayan tarımın gerilemesi, istihdamı azaltmakta, büyük kentlere göç artmaktadır. Bu durum işsizlik, geçim sıkıntısı gibi sosyal, ekonomik ve siyasal sorunlara yol açmaktadır.”

 

-Neler yapılmalı-

 

         Şemsi Bayraktar, yanlış ve amaç dışı arazi kullanımının önüne geçmenin, arazi toplulaştırmasına gereken önemi vermenin ve uygulamanın, fazla sulama ve gübreleme gibi yanlış tarımsal uygulamaları önlenmenin, çayır-mera alanlarında erken ve uzun otlatmalardan kaçınmanın, tarımsal olarak erozyonla mücadelede ilk sıralarda yer aldığı bilgisini verdi. TZOB Genel Başkanı, meyilli arazilerde eğimin dikine sürüm yapmak, nadasa bırakılan alanların uygun ürünlerle ekim nöbetine sokulması, toprak işlemede doğru zaman ve oranda yapılması gibi kültürel önlemler de alınabileceğini hatırlattı.

         Yamaç alanlarda, sekileme, teraslama, örme çitler gibi yapılarla erozyonun önüne geçilebileceğini belirten Bayraktar, şunlar kaydetti:

“Tahrip edilmiş ormanlık ve çalılıkların bir an önce yeniden ağaçlandırılması ve bitki örtüsüne kavuşturulması, meraların ıslahı için gerekli çalışmaların yapılması gereklidir.

Ülkemizdeki her birey; toprak erozyonunun ciddi derecede ilerlediğini kabul etmeli, erozyonun ne kadar önemli bir çevre sorunu olduğunu ve önlemlerin alınmadığında ne gibi sonuçlar doğuracağının bilincinde olmalıdır. Erozyonun sadece kırsal kesimde yaşayan insanların sorunu olmadığını, toplum ve geleceğini için hassas bir denge oluşturduğu bilinmelidir. İnsanın gelecek kuşaklara bırakacağı en büyük miras; yaşanabilir bir çevredir. Erozyon ve çölleşmeyi mücadele ile ilgili yapılan çalışmalara bireysel ya da sivil toplum kuruluşları çatısı altında destek vermelidir. Unutulmalıdır ki; insan çevresini değiştirmeye kendinden başlamalıdır.”

 

-Ziraat Odaları hatıra ormanları kurulacak-

 

Erozyonu engelleyen en önemli unsurun ağaçlandırma olduğunu vurgulayan Bayraktar, ağaçlandırmaya çok önem verdikleri, bu çerçevede,  14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile  “Ağaçlandırma Seferberliği Kapsamında Yapılacak Ortak Çalışmalara İlişkin” protokol imzaladıklarını hatırlattı.

Ağaçlandırma seferberliği kapsamında 81 ilin tamamında Ziraat Odaları marifetiyle ‘Ziraat Odaları Hatıra Ormanları’ kuracaklarını bildiren Bayraktar, şu bilgiyi verdi:

“5 milyon çiftçimizin ağaç dikmesini sağlayacağız. Tarım arazilerinde yol kenarı ağaçlandırmaları, zararlılarla biyolojik mücadele, rüzgar perdeleri oluşturma, erozyonu önleme ile ağaç ve orman sevgisi konusunda çiftçilerin bilinçlendirmesi amacıyla eğitim programları düzenleyeceğiz. Her bir hatıra ormanına asgari dikilecek 2 bin adet fidanın bedelini ziraat odalarımız ödeyecek. Bakanlık da, isteyen çiftçiye, Ziraat Odaları aracılığıyla ücretsiz fidan verecek.”

 

Editör: TE Bilişim