Konu ciddi mi ciddi. Lakin girişi güzel bir kurgulanmış fıkra ile yapıp, kıssadan hisse yazıma öyle başlamak istiyorum. Fıkra şöyle:
 
      “Geçmiş zaman ağalık ve köylülüğün kol gezdiği dönemlerde köylerden birinin ağası zalim mi zalim, gaddar mı gaddarmış. Bu ceberutluğun en önemli nedenlerinden biri tek evladının “akıl noksanlığı” olduğu bilinir, lakin öfkesini üzerine çekmemek için köylü tarafından dillendirilmez, aksine ağadan gizli “deli oğlan” sohbetlere eğlencelik edilirmiş. İşte bu ceberut ağanın oğlu köylüsünü gördüğünde “Neler olacak, neler olacak! Neler olacakta neler olacak!” Diye beline bağladığı tenekeyi çalarak bir türkü tuttururmuş.
 
     Köy ahalisi “deli oğlanı” yanına çağırıp: "Deli oğlan hayırdır. Neler olacak?"Diye sorarmış; Deli oğlan cevap verirmiş:
 
    "Ağa Babamın gaddarlığına hasta anam dayanamaz bu gün yarın ölür. Ağa babam genç avrat alır. Ağa babam iş güç peşindeyken cici anam bana kalır." Deyip tenekesine vura, vura “neler olacak neler olacak” nakaratını söyleyerek uzaklaşırmış.
 
      Köylü "tövbe yarabbi" deyip gülüşerek eğlenirmiş. Günler aylar geçmiş bizim deli oğlanın türküsü biraz değişip ağıta dönmüş. “Neler olduuu, neler olduuu. Neler oldu da neler olduuu?” Diye meleyip, tenekesini çalarken iki gözü iki çeşmede ağlarmış. Köy ahalisi “Deli oğlan hayırdır neler oldu?”Sorusunu yöneltince, Deli oğlanın gözünden yaşlar akıtarak şöyle anlattığı duyulurmuş: “Zalim ve ceberut ağa babam vara yoğa sinirden çat diye çatlayarak beklenmedik bir şekilde ölüverdi. Üzerinden koca baskısı kalkan hastalıklı anamın yüzüne kan, dizine dermen geldi, bunca malı mülkü kadın başıma ve şu deli oğlanla bakıp çevirmem mümkün değil diyerekten çoban yanaşmalardan 20 yaşında sırım gibi bir delikanlıyı kendine koca aldı.Şimdi cici babam hem anamı hem beni …… anadınız mı a köylüler neler olduu, neler olduuu.?”
 
      Eğitimde teknoloji devrimi bekleyip neler olacak diyenler, zorunlu eğitimin 4 yıla indirileceğini görünce “neler oldu, neler oldu” diye ağlamaya başladılar. TÜSİAD sözcüleri, Güler Sabancılar, eğitim vakıf ve dernekleri koro halinde “kız çocukları, erken evlilik” vb söylemlerle “ideolojik” eleştirilerde bulunmaya başladılar.
 
     Türkiye'de siyasal-toplumsal gelişmeler öylesine yoğun yaşanıyor ki, arkasında farklı politik hesapların yattığı hamlelerin biri bitmeden diğeri başlıyor, takip etmekte zorlanmamak elde değil. Saldırıların tümü stratejik bir planın parçası ve hiçbiri diğerinden daha az önemli değil. Güncel gibi görünenler geleceğe bağlanıyor, bugün yaşadıklarımızın deşifrasyonu geçmişte atılan kimi adımların bugünle olan bağlantısını netleştiriyor.
 
     “Zorunlu eğitimi 4+4+4+ ile12 yıla çıkarıyoruz” söylemleri de bu türden bir saldırganlığın “eğitim”deki versiyonu.(MEB 18.Şurasında bakanlığın güdümündeki delegelerin önergesiyle tavsiye niteliğinde 1+4+4+4=13 yıl formülü şura kararı olarak ekseriyetle kabul edilmişti.) “Fatih Projesi”nin ardından “eğitimde reform” olarak şimdi de bu zoka pazarlanmaya çalışılıyor. Ardında yatan sinsi planı görmek için çok derinlere inmek, tasarının gerekçesini falan incelemek gerekmez. Her şey gün gibi açık! Devletleşen AK Partisi Hükümeti, gelecek on yılları ideolojik, siyasal, örgütsel ve kadrosal olarak garantiye almak için “Eğitim şart!” düsturunu kendince biçimlendiriyor. Uzun vadeli sonuçları ihmal etmeme hesabıyla siyasal adımları içinde en önemsediklerinin birinin daha içini “okul”la -çocuk yaşta öğrencilerle, geleceğin gençliğiyle- dolduruyor. “Dindar nesil yetiştireceğiz!” diyen Erdoğan da, “kinine sahip çıkan nesil yetiştireceğiz” diyen “eğitim” abidelileri de bize aslında bunu söylüyor.

     AK Partisinin 8 yıllık zorunlu eğitimin dönüştürülmesini öngören yasa tasarısı “rövanş” olarak görmek ardındaki gerçekliği küçümsemek olur kanaatindeyim. Eğitimde hangi ihtiyaca yanıt verdiği (vermesi planlandığı) konusunda akla yatkın, ikna edici hiçbir somut gerekçe sunamayan tasarı sahipleri yapılan eleştirileri de “ideolojik olduğunu dillendirerek kendi ideolojik tasarımlarını gizlemeye çalışıyorlar. AK Partisi Hükümeti'nce uluslararası sermayenin küresel ihtiyaçları çerçevesinde ve kendi kitle tabanının istemleri doğrultusunda şekillendirilen eğitim sistematiği geniş emekçi yığınlarının çocuklarının devlet okullarında okuma süresini resmen 4 yıla indiriyor
 
.      İşçi, emekçi çocuklarının, paralı eğitimin çarkları arasına itilmesine, eğitim hizmetlerinin varsılla-yoksul erişimindeki makasın giderek açılmasına, eğitimin içeriğinin ve eğitim-öğretim müfredatının giderek yozlaşmasına sessiz kalanlar, anadilde, bilimsel ve demokratik bir eğitim süreci talep edenlere “kelaynak kuşu” muamelesi çekenler şimdilerde “neler oldu, neler oldu” diye demeç üstüne demeç veriyor. Evet, tasarı, zorunlu eğitimin süresini 12 yıla çıkarmıyor, aksine 8 yıllık süreyi 4 yıla indiriyor. İlk “4 yıllık zorunlu eğitim”den sonra kız çocukları eğitimin, dolayısıyla sosyalleşmenin dışına düşeceği net olarak bilinmektedir. Okul ortamının kazandırdığı/kazandıracağı sosyal pedagojik etkilerden, dünyaya farklı açılardan ve ufuklardan bakabilme olanağından uzak kalacaklar. Tam da siyasal iktidarın istediği gibi evlerinde oturup, kendisi gibi çocuklar yetiştirerek ömürlerini süreceklerdir.
 
     Tasarıda ikinci 4 yıllık kademe, “mesleğe yönlendirme” diye adlandırılmış. Toplumda zaten büyük oranda hâkim olan cinsiyetçi bakış nedeniyle kız çocukları -yönlendirilseler yönlendirilseler- “elişi, el becerileri, çocuk bakımı, ev ekonomisi ve yönetimi” gibi dallara yönlendirileceği bilinmelidir. Erkek çocuklar ise, “meslek seçimi” adı altında işverenlerin ara eleman ordusunu oluşturan çocuk işçiliği ve çıraklık boyunduruğuna sokulacaktır. Mesleki eğitim programına Bakanlar Kurulu karar verecek demek, çıraklık eğitimi yaşı 14’ten 11’e düşüreceğiz ama şimdiden diyemiyoruz demektir!
 
    11 yaşındaki bir çocuğun hayatıyla ilgili belirlemeleri, kendisi değil, ailesi değil, Bakanlar Kurulu yapacak! Mesleki eğitimde hangi çocuğun hangi meslek alanına yönlendirileceğine Bakanlar Kurulu karar verecek! Sermayenin hangi alanda ne kadar eleman ihtiyacı varsa anında karşılanacak. Ucuz işgücü üzerinden servetine servet katanların gözü aydın! Ucuz çocuk emeği sömürüsü konusunda onlara yeni bir “yasal” kapı daha açılmış oluyor.
 
      Mesleğe yönlenmek istemezse, ilk 4 yılın ardından İmam Hatiplere geçişi bırak, çeşitli kursları takip ederek (kuran kursları da dâhil) ikinci 4 yılı bitirmiş olarak diplomaya hak kazana bilecekler.
 
     Kısacası gün be gün devlet okullarındaki nitelikli eğitimi örseleyenler, 4+4+4 sistematiğiyle devlet okullarında nitelikli eğitimi tümden rafa kaldırıp, kendi ideolojilerine uygun insan tipolojisini yaratmak için yeni, yeni mevziler kazanıyorlar.