Günümüzün kapitalist yaşam tarzına inat bin yıllar öncesinden süzülüp gelen Sümer atasözü bu günkü yazımızın başlığı. Kısacık sohbetimiz esnasında bu kadim Sümer atasözünü hatırlamamıza vesile olan Melih Ağabeye (Ortodonti Uzmanı Dr. Melih Sürmeli) hem atasözünden hem de memleketi İskenderun da göstermiş olduğu misafirperverlikten dolayı candan teşekkürlerimi iletmeliyim.

     Rutin Cumartesilerimizden biri olarak kayıtlarımıza geçecekken tanışıp arkadaş, sonrasında “dost” olduğumuz 1990 yıllardan beri gülecenliğini her daim koruyan Levent Kuyumcunun  implant için İskenderun a gideceğim gece bir buçuğa bilet aldım” sözleriyle başlayan hızlı bir değerlendirmeden sonra aldığı bileti iptal ettirerek 13 Şubat günü “plansız” güney seferimiz başlamış oldu.

      Çocukluk yaşlarımızda içimize yerleşmiş diş hekimi ürküleri ekseninde tatlı bir sohbetle Pozantı Gülek üzerinden Adana ya nasıl vardığımızı anlamadık bile. Plansız, programsız çıkışımız nedeniyle yarım saat kadar süren bir kararsızlıktan sonra akşam yemeği için Ahmet ve Mustafa Ağbayram kardeşlerin babadan devraldıkları ustalıkla ve günümüze yakışan şıklıkla dizayn ettikleri ve 46 yıldır kesintisiz ocak başı olarak hizmet verdikleri Ceyhan Kebap Salonun da karar kıldık.

     Cumartesi akşam yoğunluğu olmasına rağmen ağabeyi Ahmet Usta gelene denk ocak başında yanımızdan ayrılmayan Adana Ocak başı kültürünün eşsiz örneklerini personelini tatlı sert yönlendirerek akşam yemeğimizi şölene dönüştüren Mustafa kardeşimize gerekse mekâna geldikten sonra Cumartesi akşamı doluluğuna rağmen yanımızdan bir an dahi ayrılmadan içeri bizim için geçip elleriyle “humuslu pastırma” hazırlayıp ikram eden, bahçe kısmında odun ateşi közünde hazırlanmış kahvelerimizi nane likörü eşliğinde yudumlayıp sohbet ederken ve çıkışa kadar eşlik edip kucaklaşıp vedalaşırken ki sıcaklığı görülmeye değer Ahmet Ağbayram’a kocaman teşekkürler.

      Gelelim şölene dönüştürülen soframıza; kıyma (Adana da –Adana Kebaba- kıyma denir.) başta olmak üzere ocakta ızgara edilen tüm lezzetlerden birer “gıdım” tattık. Hepsi bir birinden lezzetli “ot” tabakları, meze çeşitleri ile şımartılmamıza rağmen “kıyma” ve “pastırmalı humus” favori lezzetimiz oldu. Personelden bizle sürekli ilgilenen Bayram ve Mazlum a Şef tavırlı Cemal kardeşimize (çatık kaş) özelliklede mekânın saygınlığına saygınlık katan kasada teknik işlerle meşgulmüş gibi görünen lakin kadın aklı ve elinin her yere değdiğini de hissettiren Mustafa ve Ahmet Ağbayram’ın göz bebeği olan kız kardeşlerine de teşekkür etmeliyim.

      Meraklısına 0322 457 26 40/ 458 69 90 Namık Kemal Mah. Müacitler cad. No 102/A Seyhan Adana Kişi başı 40-45 lira gibi bir fiyata Ocak başı lezzetlerini ve güler yüzlü hizmeti ala biliyorsunuz. Cuma Cumartesi ve Pazar akşamları telefonla önceden yerinizi –ocak başı için- rezervasyon ettirmenizde yarar yer bulmak na mümkün.

     Yolcu yolunda gerek diskuruna uyarak otobandan İskenderun a doğru ilerledik. Bir saat yirmi dakika süren kısa bir seyirle İskenderun a ulaştık. Levent’in “Göksel ben implant sonrası her halde bir şey yiyip içmeyeceğim buraların Künefesi meşhur gelmişken tadalım” demesiyle birer “gıdım” künefe az biraz kelle paça dur sabahınan ciğerle kahvaltı edelim diye üst düzey gurme muhabbeti yaparken Melih Ağabeyin telefonla yönlendirmesiyle İskenderun Petek Pastanesin de sabah kahvaltısı için (sonrasında branşa dönüştü)  saat 08.30 gibi bir araya gelmemizle gurme muhabbetini bıraktık.

     Pastane ikinci dünya savaşının en ateşli günlerine açılmış. (1942) Kurucusu Hemşinli Hasan Usta Pastacılığı Rusya da öğrenip Tahran da pastane açan biri. Hünerleri Rıza Şah Pehlevi ye dek ulaşıp, Şah’ın sarayında hizmet verip geçirilen yedi yılın ardından Hemşin Pastanesi ve Fırını adı altında İskenderun’un ilk pastanesi olarak açılmış. İlk somun ekmeğini oğlu Tevfik Usta sayesinde tatmış İskenderunlular. Şuan ailenin  dördüncü kuşağı tarafından işletilmekte olmasına rağmen Su böreği (baklava yufkasıyla) tatlıları diğer şehirleri bırakın yurtdışına bile ihraç edilmekte olan bir lezzet durağı olduğunu söyleyeyim yeter.

     Melih Ağabeyin sıcak sohbeti ile zenginleşen mekândan kahvaltımızı edip ayrılıyoruz. Sürmeli Özel Diş Polikliniğine giderken yaptığımız sohbette verdiği bilgilerden 35 yılı aşan meslek yaşantısı deneyim ve birikimleriyle Aydın Didim de bir poliklinik açacağını, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde geçirdiği onlarca yılın birikimi olan hasta yoğunluğunun katlanmayacağı boyutlara ulaştığını öğreniyoruz.

     Baba ocağı olan buradaki (Melih Ağabey aslen Samandağlı) muayenehaneyi genç ve yetenekli iki meslektaşına bıraktığını,  babasından devraldığı muayenehaneyi aynı ad altında bu arkadaşlarının devam ettireceğini, kendinin Didim deki polikliniğinde günlük iki üç hasta, (dost, arkadaş) kabul ederek daha dingin bir yaşam süreceğini belirtti. Didim de buluşmak üzere vedalaşıp (Levent’in dişler Didim de 4-5 ay sonra takılacak) kendini ve ailesini Niğde ye beklediğimizi de belirterek Niğde yoluna koyuluyoruz.

     Uzun sözün özeti, bu hafta sonu rutinimizi bozanlardan Allah razı olsun. Sağlık ve sıhhatleri daim, mutlulukları mutluluğumuz olsun derim.