AKP’li yandaşlar halk oylaması arifesinde nerden ‘ekmek’ çıkartırız diye kara kara düşünürken yorumcuları sonunda Perinçek’e kadar geldiler.

Zaten Devlet Bahçeli’nin soğuk savaş günlerinden kalma öfkesiyle Perinçek’i grup toplantılarında manşete çekmesi de çok manidardı.

Başörtüsünden otuz yıldır ekmek yiyorlar, ordu-darbe tartışmasından otuz yıldır ekmek yiyorlar, bir zaman da ‘bunlar ırkçı faşist’ deyip ‘megri megri’den ekmek yemeye çalıştılar’ olmadı, yiye yiye tükendi.

28 Şubat günlerinden bir şey kaldı mı hala ekmeğini yer miyiz diye iki-üç gündür Hürriyet’e vuruyorlar, ancak ‘taraf’ olan yok.

AKP ‘bunlar dinsiz’, ‘bunlar darbeci’, ‘bunlar bacımın başörtüsüne karşı’, ‘bunlar ırkçı faşist’ diyecek bir bahane arıyor, ama, yok işte, ambar tükendi. 

Siyasi manipülasyon raflarında kullanılabilecek her şeyden sineğin kanadından yağ çıkartır gibi inciğine cinciğine dibine kadar kullandılar.

Manipülasyon algı kumpas oyunları derken ülkenin bekası elden gitti, yalan iftira, pisliklerinin kokusundan burnumuz koptu düştü.

Halkımız artık bu ‘numaraları’ yemiyor!

Bu suni tartışmalar ‘doygunluk’a ulaştı ve taştı, öyle taştı ki, ortada ne ordu ne emniyet ne hukuk ne güvenlik kaldı.

Artık Türkiye’ye yeni bir ‘hikaye’ lazım, onu da bulacak projelendirecek zeka üretim AKP medyasında hiç yok.

Yapacakları ve bildikleri tek şey Tek Parti döneminde vay onu yaptılar vay bunu yaptılar iftiralarıdır, ki, bu konuda ihanetin dibini bulup ülkenin çivisini çıkarttılar.

Sonunda Abdülhamit dizisi yapıp Kıbrıs’ı İngilizler’e kiralayıp veren Abdülhamit’ten İngiliz elçiye Osmanlı tokatı dahi attırdılar..

Bu bahaneyle, başka bir şey söyleyeceğim, modern çağ keşifler ve icadlar çağıdır.

Ve modern çağ bu icadların açtığı yepyeni imkanların çağıdır.

Şöyle, mikroskop, teleskop, çelik, beton, radyo dalgaları, manyetik alanlar, buharlı gemiler, motorlar, kimya, fizikte büyük fırtınalar esti.

Diyelim daha önce görülmeyen yüksek fırınlarda yepyeni çelik alaşımları işte bu devasa gökdelenlerin önünü açtı, diyelim otomobil lastiği, diyelim dokuma tezgahları, diyelim motorlar, yepyeni ‘imkanların’ önünü açtı.

Mesela 60’lı yıllarda saza elektrik bağlanması, elektro gitar, yepyeni bir ses dünyasının önünü açtı, bir çığır açtı, onlarca grup dünya çapında şöhret oldu.

Diyelim ‘internet’, Microsoft, Yahoo, Facebook, Amazon.com gibi büyük online satış mağazaları beş-on yıl gibi kısa zamanda milyarca dolar kazandılar.

İnternetin aşırı hızla büyümesinin getirdiği olağanüstü imkanları hala konuşuyoruz. 

Tarihte hiçbir şey bu kadar hızlı büyümedi. 

Büyük, büyüleyici imkanların ortaya çıkması sonra sönümlenmesi açısından bu internet macerasına, diğer icadların yarattığı büyük piyasaların bir küçük özeti olması açısından, yakından bakalım.

İnternetin ışık hızıyla büyümesi, yeniliğin, olağanüstü coşkusunu içinde taşıyordu. Mesela bilgisayar başındaki yeni patronlar ve yazılımcılar ‘tembellik’i unutuyordu. Şu işi yarına bırakalım, şunu sonra yaparız diyemiyorlardı. 

Hızın motoruna girmişlerdi, geceleri de çalışıyorlar ve cumartesi pazarlar artık tatil olmaktan çıkmıştı. 

İnternet yeniliğinin hızı zeki insanları da yukarı çıkartıyordu, çünkü, bilgisayar belli bir zeka taşımayanı eliyordu.

Zeka coşkuyla buluştu, tarihin en büyük fırtınası esmeye başladı, ve internet dünyaya yaklaşmakta olan göktaşlarından daha hızlı dünyamıza girdi, mavi gezegende on yıl içinde kapısını çalmadık ev bırakmadı.

Bir kehribarın (reçinenin) içinde fosil gibi sıkışıp kalmış en uzak kültürler bile internetle bir anda dünyayla tanıştı. 

Fiziksel varlığı olmayan ‘sanal dünya’, yani sanki sanal kelimesinin içine bir dünya girmişti.

Ancak uyuşturucu tüccarlarının sahip olabileceği büyük servetlere otuzlu yaşlarda genç insanlar kavuşmuştu, bir farkla, legal olarak.

Ancak dünyalılar adına şu ‘dahiliği’ tashih etmek zorundayız, Facebook, Microsoft kurucuları bu genç insanlar ya da 60’lı yıllarda ortaya çıkan Beats, Rolling Stones gibi gruplar ve solistleri ‘dahi’ mi değil mi tartışmalıyız.

Dahilerin dahiliği sönümlenmez, mesela Mozart ilk gençlik yıllarında gösterdiği dehayı uzun yıllar peş peşe eserleriyle gösterebildi, mesela Mustafa Kemal savaş yıllarındaki dehalığını siyaset yıllarında da devrimleriyle gösterebildi.

Bir yeni icad ve keşfin açtığı imkanlarla her meslek ve bilimsel alanda büyük öncüler büyük fırtınalar estirir.

Ancak bu öncülere deha diyebilmemiz için ilerleyen yaşlarında ya da fırtına doygunluk ve kıvamına ulaştığında aynı yüksek becerileri göstermeleri gerekir.

Hızla konumuza dönelim, 1980’li yıllarda tüm dünyada yepyeni bir sağ liberal politikalar, küreselleşme - özelleştirme ve (güya) liberal özgürlükler diyerek yola çıktı, bütün dünyada bir büyük fırtına koptu.

Ülkemizde bu fırtınanın öncüsü Özal hükümetleri oldu, ancak, parsayı toplayan Fetö ve Tayyip Erdoğan oldu.

Liberal ve muhafazakar ‘ılımlı islamcılık’ tezi Orta-Doğu’ya göktaşlarından hızlı girdi, diktatörlükler yıkılıyor dünyayla, AB’yle sermayeyle barışık ve her etnik ve mezhebe sonsuz özgürlükler vaat eden yepyeni bir ‘ideoloji’ dünyamıza olanca hızıyla girdi.

Bu hızdan Fetöcüler nasiplerini aldı, yüz milyar doları aşan himmet servetlerinin sahipleri oldular, orduyu, emniyeti ele geçirdiler. Bu hızdan AKP nasibini bol bol aldı, kaç defadır dağ taş, köy bayır oyları silme aldı…Ve tarihlerin görmeyeceği korkunç bir iktidar gücünün sahibi oldular.

Radyonun evlerimize girdiği o büyük fırtına günleri hatırlıyorum, TV’lerin evlerimize girdiği o büyük fırtınalı günleri hatırlıyorum, internetin estirdiği büyük değişim ve fırtınayı hepiniz gördünüz.

Keşiflerin icadların ve ideolojilerin ‘ortaya çıkış’ zamanları vardır.

Mikrofonun ortaya çıkışı, altmışlı yıllar, elektriğin saza bağlanması.

Size yepyeni ‘imkanlar’ açar.

Siz kendinizi ‘dahi’ sanırsınız.

Siz dünyayı ben yarattım dersiniz.

Siz, ben dünyanın en zeki adamı en güçlü adamıyım, dersiniz.

Ancak her icad her keşif her ideolojik yenilik bir doyma noktasına gelir ve dinmiş fırtına sizi getirir bir çöplüğün kenarına bırakıverir.

Hadi dersin Beats grubuna, o şarkılardan bir tane daha yaz da görelim.

Hadi dersin Özal’a babalar gibi satarım diyordun, satılacak hiçbir şey kalmadı, sat da görelim.

Hadi dersin AKP’ye dolar dostunuz Suudlar İsrail’le ortaklık kurmuş bile, Mursi gitmiş Sisi gelmiş bile, Fethullah Gülen dersen hain şeytan olmuş bile.

(Güya) liberallerin hapislerde çürümüş bile.

Fırtına dinmiş, hikaye bitmiş, kel görünmüş, maskeler düşmüş ve enkaz bütün gerçekliğiyle görünmüştür.

Her yeniliğin yarattığı büyük heyecanlar coşkusunu yitirmiş hayran kitlelerini kafası karışık ortada bırakmıştır.

Artık eski şarkıları habire döndürmekten ülkenin hukuk ve beka ve güvenlik plakları teypleri yalama olmuş, kırılmış, dağılmıştır.

Artık ellerinde asli gerçek fıtratları kör yobaz inatları dışında hiçbir şey kalmamıştır.

Nerde o vizyonlar karizmalar dersiniz?

Kudurarak en çok sevdikleri ‘suçlama’ ‘itham’ ‘iftira’ tartışmalarının zevkleri dahi kalmamıştır.

Bizleri yurttaşları Cumhuriyet’i Hukuk’u yalanlarla suçlarken gözlerinden taşan o vahşi şehvetleri kaybolmuştur.

İnsanlığın en temel ihtiyaçları güvenlik ve hukuk harabeye dönmüş, manşetlerin günlük pop tartışmalarının selinde boğulmaya çoktan başlamışlardır.

Oysa ‘ırkımın’ güzelliği dürümdür, döner ekmektir, ısırarak kopartarak yemek, bu milletin hayata ve dünyaya meydan okuyan capcanlı diri en güzel iştahıdır.

Saray sofraları, dişlerini çürüttü hırslarını şehvetlerini söndürdü, tarikat yurtlarında çocuk tecavüzleri, devlet eliyle ölmüş hayvanları halka yedirmeler, yalan, talan, yağma bataklığına saplanıp kaldılar.

O, inancımızı yaşamak istiyorum diyen ‘masum’ ideolojinin içinden kıyamet savaşları başlatan canavarlar çıktı, dönün yirmi yıl önceye, dürümü o döner ekmeği ısırarak yiyen, o hırs dolu sivri dişlerinden, eser kalmadı.

Odatv.com