2012 Yılının son çeyreğinden başlayarak 2013 yılına devredilen zamlara dayanmak bu ücretlerle mümkün değil! İktidar sahipleri ülkemizi her geçen gün derin bir pahalılığın içine sürüklemekte. Halka daha fazla baskı ve sömürüden başka bir şey sunmayan egemenler her zaman olduğu gibi yine emekçilerin aşına, işine göz koymakta, insanca yaşam koşullarını ellerinden almaktadır. Daha fazla sömürü ve kar peşinde koşan sermayenin talepleri ile emekçilerin sırtındaki yük her geçen gün katlanmaktadır. Siyasal iktidarların eli ile dayatılan bu uygulamalar, elektriğe, doğalgaza, ulaşıma yapılan zamlarla birlikte artık tahammül edilmesi mümkün olmayan bir noktaya geldiği bilinmelidir.


    İktidar ülke içinde halkı hızla yoksullaştırırken aynı anda “Bölgesel aktörlük” adı altında Suriye’ye dönük emperyalist müdahalelerin “koçbaşı” olmayı üstlenmiş ve yoksulluğumuzun yanına savaş tehdidini de getirme başarısını göstermiştir. Nato güvenlik konsepti bahane edilerek, gizli üsler, askeri kamplar ve silah yardımları ile müdahale adımlarının hızlandırıldığı yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Fiili bir savaşın içine girerek Suriye’de masum insanların ölümünde taraf haline getirilmemiz bir yana, ABD’nin emirleri ile hızla Ortadoğu “bataklığına” itilerek, insani faturasının yüz yıllar boyu ödenmeyecek, coğrafyamızda yaşayan halkları bir birine düşman edecek kanlı bir geleceğin hızla inşa edilmekte olduğu tespiti yapsak yeridir.


     AK Partisi, ülkeyi teslim ettiği yoksulluk ve geleceksizlik ufkunu geniş tutarak ve elbette  statükosunu güçlendirerek için şimdi 2023 hedefleri yanında 2071 hedefleriyle emekçi kitlelerin gözünü boyamak istiyor. İleri demokrasi adı altında giderek daha fazla “tek adamlaşan” bir rejim inşa ediliyor, tüm muhalif kesimlere dönük operasyonlarla Türkiye bir “açık hava hapishanesine” çevriliyor.

     Uluslararası sermayenin rant merkezi haline dönüştürülen ülkemizde, yüksek savaş harcamalarının da etkisiyle bütçede oluşan açıklar, zamlar ve yeni vergilerle emekçi yoksul kitlelerin cebinden karşılanmaya çalışıldığı artık net bir biçimde görülüyor.

     Genelde tüm sermeye hükümetleri, özelde AK Partisi hükümeti cari açığı azaltmak için her seferinde faturayı biz işçi ve emekçilere çıkardığını biliyoruz. Bu faturanın içinde zamlar önemli bir kalem olarak düzenli bir biçimde artarak yer almaktadır. Bu nedenle vergiler ve tüm alanlarda zam artışları hızlanması kaçınılmazdır. İşçi ve emekçilerden alınan dolaylı dolaysız vergiler son on yılda devasa oranda arttığı unutulmamalıdır.

     Kapitalist sistemde her şeyin seyrini belirleyen sınıf mücadelesidir. Zamlardan elde edilen gelirlerden, toplanan vergilerden hangi sınıfın ne kadar pay alacağını belirleyecek olan temel öğe sınıflar mücadelesidir. AK Partisinin zamlar konusundaki pervasızlığının kaynağı işçi ve emekçilerin zamların kaynağı olan kapitalizme karşı mücadele noktasında yeterli bir örgütlülük ve güç yaratamamış olması gerçekliğidir. Bu nedenle ekonomik krizin faturası her daim emekçilere ödetilebiliyor. Bu nedenle toplanan vergilerin aslan payı emekçilerden alına biliyor.

    İşçi ve emekçilerin birleştiği ve örgütlü bir güç olarak hareket ettiği koşullarda siyasal iktidarlar zamlar konusunda pervasız davranmaktan kaçınmaya mahkûm olacaktır. Yaşanan tarihsel süreç, dünyada ve Türkiye’de sermaye iktidarlarının, işçi sınıfının örgütlü gücü karşısında sosyal harcamaları arttırmak, bütçeden eğitime, sağlığa, ulaşıma vb. daha fazla pay ayırmak zorunda kaldığını göstermektedir.

    Emek mücadelesi zayıflamaya başlayınca sermaye devleti kaşıkla verdiğini kepçeyle almakta gecikmemektedir. Nitekim egemenlerin “devrim” korkusuyla uyguladığı “sosyal devlet” politikasını “devrim” korkusu ortadan kalkınca hızla değiştirmiş, uyguladığı neo-liberal politikalarla emekçilerin sosyal ve ekonomik haklarına saldırmış, ekonomik ve sosyal yıkımda önemli bir araç olan zamlarda sınır tanımamıştır.

      Kapitalist düzende emekçilerin ürettiği artı-değere el koyarak onun ürettiği değerleri sömürmenin yetmediği anlaşıldığı için, zamlar ve vergiler yoluyla emekçilerin eline geçen sefalet ücretlerinden azami kesintilere gidilerek yoksulluğumuz yaygınlaşarak artırılmaktadır.

     Gerçek çözüm, tüm sorunların ve dolayısıyla zamların da kaynağı olan kapitalizme karşı mücadeleyi büyütmektir. Ancak o zaman emekçiler zamların yıkıcı sonuçlarından kurtulabilirler. Elde edilen tüm kaynaklar savaş için değil emekçilerin parasız eğitim, sağlık, konut, ulaşım gibi ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılabilir. Siyasal iktidarların zam ve vergi yağmuruna karşı işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlenmek, mücadeleyi büyütmek ve alanlara çıkmaktan gayri çaresi yoktur.