Zaman il Milli eğitim Müdürlüklerinden başlayarak 2012–2013 eğitim öğretim dönemini değerlendirme zamanı. Kimse malım “çürük, bozuk” diye pazara çıkmaz. Bunlarınki de o hesap. Basının önüne “cilalanmış” rakamlarla çıkarak “yüzümüzün akıyla” verilemeyecek bir hesaplarının olmadığını, şuradan alıp, şuraya getirdiklerini, SBS kaldırıp, dershaneleri kapatacaklarını, 60 yaş uygulamasını ve serbest kıyafet uygulamalarını okullar bünyesinde kurulacak komisyonlara havale ettiklerini anlata, anlata bitiremiyorlar.

      Bakanlık ve İl Milli Eğitim Müdürleri kendi cephesinden anlatıyor anlatmasına da eğitim iş kolunda örgütlü sendikalardan ses, seda yok. Varsa da çok cılız. İlimiz Niğde Milli Eğitim Müdürü geçtiğimiz haftalarda yerel basını karşısına alıp “bir yıllık icraatlarını” anlatıyor. Yerel basında sekiz sütuna manşetten ve tam sayfa yer buluyor, lakin ilimizde örgütlü sendikalardan “tık” yok.

     Sustuklarına göre Niğde İl Milli Eğitim Müdürlüğünün “promosyon dağıtımı” dahil yatığı tüm  “icraatları” onaylıyorlar ve kabul ediyorlar diye düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı dün (Çarşamba) günü tüm ulusal haber kanallarının yayınlarını keserek canlı yayınladığı açıklamalarının ardından da eğitim iş kolunda örgütlü sendika genel merkezlerinden yazılı açıklamalar dışında ses, seda yok! Her halde sendikalar 28 Haziran 2013 itibarıyla tatile girip, kapılarına kilit vurdular.

      Evet, eğitim sisteminin yıllardır biriken sorunları kalıcı çözüm beklerken, Milli Eğitim Bakanlığı attığı her adımda eğitimde yaşanan sorunların daha da derinleşmesinden başka bir iş yapmıyor. Dün (Çarşamba) Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı`nın, Başkent Öğretmen evi`nde yaptığı basın toplantısında söyledikleri, Bakanlığın eğitim sorunlara bakışında en küçük bir değişiklik olmadığını, eğitim sistemine yönelik eleştiri ve önerileri yok sayarak, dayatmacı tutumun ısrarla sürdürüldüğünü göstermesi açısından çok vahimdir.

       Bakan Avcı, gazetecilerle yaptığı görüşmede, kamuoyu ile paylaştığı MEB Strateji Raporu üzerindeki çalışmaların sürdüğünü, eğitimde ticarileştirmenin ve “satıcı-müşteri” ilişkilerinin yaygınlaşması anlamına gelen “eğitimde kalite” üzerinde çalıştıklarını belirtmiştir. Anlayacağınız eğitimim ticarileştirilmesin de “durmak yok, yola devam.”

      Bakan Avcı, yıllardır sürekli tekrarladıkları, ancak neyi nasıl yapacaklarını muhtemelen kendilerinin de bilmediği dershanelerin kapanması ve SBS`nin kalkması ile ilgili konularda da daha önceki açıklamalarını tekrarlamış, sınav odaklı eğitimin kaçınılmaz bir sonucu olan özel dershane sistemini kaldırma adı altında, dershaneleri hükümet desteği ile özel okul haline getirerek, eğitimdeki ticarileştirme adımlarına tam gaz devam edeceklerini belirtmiştir.   

      Milli Eğitim Bakanı’nın eğitim sistemi açısından bir diğer tartışma konusu olan yönetici atamalarında “sözlü sınav” konusunda ısrarcı olduklarını açıklaması, MEB`deki siyasi kadrolaşmanın hız kesmeden devam edeceğini itiraf etmesi demektir. Bu sözlerin anlamı, eğitim yöneticisi olabilmek için sadece sınavı kazanmanın yeterli olmaması, İdari yargını en üst kurumu olan Danıştay’ın daha önce “objektif olmayacağı” gerekçesiyle iptal ettiği “sözlü sınav” üzerinden yeniden siyasi ve cemaat referanslarının belirleyici olduğu bir döneme girildiğini kamaraların karşısın da apaçık söyleye biliyor.

      2012–2013 yılı eğitim-öğretim döneminde eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin yarattığı olumsuzlukların Bakanlığa sunulan resmi raporlarla da tespit edilmesine rağmen, özellikle 60–66 aylık çocukların ilkokula kaydedilmesinde ısrar edilmesini “sistemin oturduğu” iddiasıyla savunması dikkat çekicidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın böyle bir inatlaşmaya girmesi, okulöncesi çağda olması gerekirken ilkokula kaydedilen çocukların geleceği açısından telafisi mümkün olmayan hasarlar ortaya çıkaracağı tüm pedagogların ortak görüşü olmasına rağmen uygulamaya “okullarda kurulacak komisyonlar” üzerinden devam edileceğini söylemek bakanlığın hangi yolda yürüdüğünün en net göstergesidir.

     Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim biliminin en temel ilkelerine resmen meydan okumakta, yaşanan onca olumsuzluğa rağmen 4+4+4 dayatmasından geri adım atmayacağını bir kez daha ilan ederek, kendi halkının çocuklarına en büyük işkenceyi yapmaktan geri durmayacağını belirtmiş oluyor. Bakan Avcı’nın ve il Milli Eğitim Müdürlerinin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalar, MEB’in eğitimin sorunlarını çözmek gibi bir derdi olmadığını, eğitim politikalarına yönelik eleştirilere kulaklarını tamamen tıkadığını ve eğitimde yaşanan sorunlara çözüm noktasın da “yapboz tahtası” yönteminin tüm hatlarıyla uygulamaya konulduğunu öğreniyor fakat sendikaların suskunluğunu anlamlandırmıyorum.