VENEZUELA HALKI’IN CHAVEZ’E OLAN TUTKUSU VE BOLİVAR’IN İZİNDEN YÜRÜMEK!
 
 
Günler baharın doğayı canlandırışına inat ağır ölüm haberlerini bir biri ardına getirmekte. Venezuela Devlet Başkanı ve halk önderi Chavez’in iki yıldır kansere karşı verdiği mücadeleden yorgun düşen bedeninin tedaviyi kaldırmadığı 20 gün önce Küba‘dan ülkesine gönderilmesiyle kamuoyunca duyulmuş ve “ölüm” haberi beklenmeye başlanmıştı.
       Beklenen gerçekleşti Bir dönemin sembolü Chavez yaşamını yitirdi.  Sadece Venezuela halkı değil, Latin Amerika halkları yastalar. Her siyasal sembolü dönemin ekonomik siyasal sosyal konjonktürü sembolleştirir. Karizmatik kişiliğin, kimi yeteneklere sahip olmanın da payı vardır var olmasına bu sonuçta fakat liderin kişilik özelliklerinden de önce onu liderleştiren koşullara bakmak gerekmektedir. Çünkü kendisine kıta çapında güven duyuluyorsa, özellikle işçiler, emekçiler, ezilen yerli halklar içinde büyük bir sevgi uyandırıyorsa, kanserden ölme ihtimaline karşın üçüncü kez devlet başkanlığına seçiliyorsa bunun “platonik” bir ilişki olduğunu, karizması ile ilgili olduğu gibi yüzeysel tahlillerle açıklanamaz.
      Venezüella’da Chavez’i, diğer ülkelerde benzer halkçı isimleri iktidara taşıyan dinamik, neoliberal politikaların keskinleştirdiği çelişkiler zemininde patlak veren kitle tepkileridir. Bir zamanların askeri darbeler ve diktatörlükler kıtası Latin Amerika’yı ilerici yönetimlerin sosyal liberal uygulamalarıyla öne çıkaran dinamik kitlelerin eyleme dönüşen tepkileridir. O tarihsel koşullarda Emperyalizm ve uzantısı oligarşilerle dünya halkları arasındaki çelişkilerin o tarihsel koşullarda kendini yeni biçim ve içerikte ortaya koymasıdır. Ancak, ilerici bir karakter ve işleve sahip olmakla birlikte bu yönelimlerin hiçbiri bakın kalın harflerle yazıyorum “sosyalist” nitelikte değildir.
      Lakin emperyalist tekeller  Chavez ve benzeri yönetimlere en başından karşı olmuş,kar marjlarının azalmasına dahi tahammülsüz olduklarını her defasında göstermişlerdir. Hatta  Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez Küba’da kanserle yaşam mücadelesi verirken bile Atlantik’in her iki tarafında, Asya’da, Afrika’da ve dünyanın dört bir yanında, emperyalistlerin hegemonyasındaki genel akım medya, basın O’nun hükümetiyle  ve uyguladığı “halkçı” politikalarla uğraşmaktan geri durmamıştır.
      Chavez karşıtı “Batılı ekonomistler” Venezüella ekonomisinin “sürdürülebilir” (siz sömürülebilir olmadığını yada daha az sömürülebileceği anlamında okuyun) olmadığını insanların kafalarına kazıyacak derecede tekrarlıyorlar ve petrol gelirleri bittiğinde ekonominin de biteceğini iddia ediyorlardı. Venezuela petrol rezervlerinin dünyanın en büyüğü olduğu konusunda cahil olan bu ekonomistler, petrol gelirlerinin sosyal yatırımlara aktarılmasını, ya bir kayıp ya da beyhude bir çaba olarak düşünüyorlar. Ancak Bolivarcı Venezüela, Chavez liderliğinde son 13 yıl boyunca, önceki hükümetlerin 40 yıldır unutmuş olduğu tarımsal ve endüstriyel altyapıyı inşa etti ve dünya ekonomisi 2008′den bu yana krizin girdabına iyice yaklaşırken Venezuela ekonomisi hala küresel mali kriz öncesindeki gibi güçlü olduğunu özellikle görmezden geldiler.
     Sadece kendi ülkesinde değil, Latin Amerika’nın bütününde radikal bir değişime liderlik etti Hugo Chavez. Bölgedeki ilerici değişim dalgası, Bankosur, CELAC, ALBA, Petrosur, Petrocaribe, UNASUR, MERCOSUR ve Telesur gibi siyasi ve ekonomik entegrasyonu sağlayacak örgütler aracılığıyla ilk kez gerçekten bağımsız bir Latin Amerika’yı yaratmak için altyapıyı inşa etmeye başladı.
     Bütün Latin Amerika için de bir örnek oluşturan Chavez iktidarı, Küba’nın etrafındaki ablukanın kırılmasında ve Bolivya’da halkçı bir hükümetin işbaşına gelmesinde belirleyici rol oynadı.
     Yukarıda anlatılan şeylerin hayalini daha genç yaşlarda kurmaya başlamıştı Hugo Chavez. 1971’de Venezuela ordusuna girmeye karar verdi ve Venezuela Askeri Bilimler Akademisi’nden mezun olduktan sonra, yasa dışı devrimci örgütlerle ilişkide olan kardeşi Adan sayesinde devrimci fikirlerle tanıştı. Latin Amerika’nın kurtarıcısı olarak tarihe geçen Simon Bolivar, Şili’li sosyalist lider Salvador Allende, Fidel Castro ve Che Guevara’nın fikirlerini benimsedi. Ordu mensubuyken giriştiği başarısız darbe sonucu geniş yığınlar tarafından tanındı.
     Hapishaneden çıktıktan sonra hedefini gerçekleştirmek için arayışlarını sürdüren Chavez, Beşinci Cumhuriyet Hareketi isimli partiyi kurdu. 1998 yılındaki devlet başkanlığı seçimlerini yüzde 56 oy oranıyla kazanan ve 2000 yılındaki erken seçimlerde yeniden seçilen Chavez, 2002 yılında ordunun gerçekleştirdiği bir darbe sonucu 2 günlüğüne görevden alındı. Halkın darbeye karşı sokaklara çıkması üzerine iki günlük aradan sonra yeniden yönetimi eline alan Hugo Chavez, 2006 ve 2012 yılındaki seçimlerde de açık ara birinci gelmeyi başardı.
      Göreve geldiği 1998 yılından bu yana, sosyalist politikaları benimseyeceğini gizlemeyen Chavez, topraksız köylülerden kentlerdeki dar gelirlilerin, yoksulların, öğrencilerin, kadınların ve daha birçok kesimin umudu olduğu kadar, elit kesimlerin baş düşmanı haline geldi. 2011 yılında yakalandığı kanser hastalığından sonra dört ameliyat geçiren Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, 6 Mart günü yerel saatle 16.25’de hayata gözlerini yumdu.      
      Arkasında bıraktığı miras onu, dünya halklarının kalbinde yaşatmaya devam edecektir. Chavez liderliğindeki Venezuela’nın dünya halklarına mirası “El pueblo unido jamas sera vencido” (Birleşmiş halk asla yenilmeyecektir) Tüm Latin Amerika halklarına baş sağlığı dileklerimi iletirken, Simon Bolivar dan Şili’li sosyalist lider Salvador Allende’ye, Arjantin’li Che Guevara dan yaşanan efsane Fidel’e kadar çıkarttıkları devrimci önderlerinin ardı sıra yürüme azimlerini saygıyla selamlarım.