Genel akım medyanın bu günkü (27/05/2013) ekonomi sayfalarında sekiz sutuna manşet olarak verilen “Avrupa ülkelerinin siyasi liderlerini uyumakla ve derinleşen ekonomik krize  müdahale etmemekle” itham edilen Angela Merkel’inden, David Cameron’a, Enrico Letta,dan,Mariano Rajoy’a ve François Hollande ye varana dek “uçuruma yürüyorlar” tasviriyle resmedilen “Avrupa liderleri” gerçekten uyuyorlar mı yoksa ülkelerindeki emekçilerin haklarını gasp etfmek için harıl harıl  çalışıyorlar mı gelin yakından bakalım.
    Tüm Avrupa’yı etkileyen ekonomik kriz gerçekten giderek derinleşiyor. Euro bölgesinin ikinci büyük ekonomisi François Hollande  yönetimindeki Fransa da krizdeki ülkeler kervanına katıldığını açıklamak zorundA kaldı. Angela Merkel yönetimindeki Almanya ekonomisi, yılın ilk çeyreğinde tahminlerin altında bir büyüme gösterirken, Enrico Letta’ın Nisan ayında devraldığı İtalya ekonomisi beklenenden daha fazla daraldı. David Cameron yönetimindeki  İngiltere de resesyondaki (durgunluk) ülkeler arasında.
     Avrupa Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde, ekonomik büyümeye ivme kazandırmak amacıyla, faiz oranlarını tarihin en düşük seviyesi olan yüzde 0.5’e çekti.Fransa dört yılda üçüncü kez resesyonda Fransa ekonomisi 2013’ün ilk üç aylık diliminde yüzde % 0.2 küçüldü. 2012 yılının son üç ayında da aynı oranda küçülme yaşanmıştı. (Bir ülke iki çeyrek dönem üst üste gerileme gösterirse resesyona girmiş kabul ediliyor) Fransa böylece son dört yılda üçüncü kez resesyona girmiş oldu. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en ağır resesyonu 2009’da yaşayan Fransa’nın, 2012’de de resesyondan çıkamadığı dillendiriliyordu.
     François Hollande yönetimindeki Avro bölgesinin ikinci büyük ekonomisi üretimde uzun süredir ilerleme kaydedilmiyor. Yatırımları beş çeyrek dönemdir geriliyor, ihracatı düşüyor. Alım gücü 1984’ten bu yana en düşük seviyeye ulaşarak % 0.9 geriledi. Bu yıl gayri safi milli hasılanın % 3.9’una denk düşen bütçe açığının 2014’te % 4.2’ye çıkacağı tahmin ediliyor. İşsizlik rakamları ise % 10.6 ile rekor seviyeye ulaştığını hemen hemen tüm gazetelerin ekonomi sayfalarından okumak mümkün. 
      François Hollande’in Fransası böylede Angela Merkel yönetimindeki avro bölgesinin en büyük ekonomisi Almanya farklı mı? Euro bölgesindeki kriz, Avrupa Birliği’nin en güçlü ekonomisi Almanya’nın ihracatını da etkilemeye başladı. Talep düştü, ihracat geçen seneye oranla % 1.5, ithalat % 6,9 oranında geriledi. Alman İstatistik Dairesi tarafından geçtiğimiz hafta açıklanan rapor, Almanya’nın 2013’ün ilk çeyreğinde sadece % 0.1 büyüdüğünü ortaya koydu. Oysa % 0.3 seviyesinde bir büyüme bekleniyordu. Rapor ülke ekonomisinin bir önceki yıla kıyasla % 1.4 küçüldüğünü gösteriyor. 
      Yayınlan ekonomik bültenleri dikkatli okuyanların gözünden kaçmayan gerçeklik şudur.AB tarihinin en uzun resesyonunu yaşamakya ve öyle kolay kolay da çıkacağa benzemiyor.Avrupa Birliği tarafından açıklanan veriler, 17 üyeli Euro bölgesinin bu yılı da resesyonda geçireceğini, ekonominin % 0.4 küçüleceğini göstermekte.
     Avrupa Birliği’nin büyük ekonomilerinden biri olan Enrico Letta İtalya sı da 2011 yılının ortalarından bu yana resesyonda. 2012 yılında 8.6 milyon işçi ve emekçi yoksulluk sınırının altında yaşarken, bu sayı 2013’te 14 milyona fırladı. Gençler arasında işsizlik ise % 40’larda seyrediyor. Emekçilerin alım gücü geçtiğimiz yıla göre % 4.8 oranında düştü.
    David Cameron’un İngiltere’sinde ise gayrısafi yurt içi hâsılada yüz yıl içinde tanık olduğu en derin ve uzun süreli düşüşü yaşıyor. Raporlara göre, Avrupa Birliği’nde işgücünün % 12.2’sine denk düşen 26 milyon insan işsiz. (Geçtiğimiz yıl bu oran % 11.4 idi) Bunların altı milyonu İspanya’da, beş milyonu ise Fransa’da bulunuyor. İşsizlik oranının Yunanistan ve İspanya’da % 27’ye tırmanacağı tahmin ediliyor. Gençler arasındaki işsizlik ise İspanya’da % 57, Yunanistan’da % 64 olarak açıklandı. 
     Sözün özü özeti ; Derinleşen kriz zenginler ve yoksullar arasında uçurumu sürekli büyütürken, işçi ve emekçilerden vergi adı altında alınan trilyonlar sorunlu bankalara aktarılıyor. Bunun sonucu oluşan devlet borçlarının faturası, sosyal yardımlar, eğitim, sağlık ve emeklilik maaşlarında yapılan kesintilerle katitalizmin hüküm sürsdüğü her yerde olduğu gibi avro bölgesindeki işçi ve emekçilere dayatılıyor.Ücretler düşürülüyor, emekçiler güvencesiz işlerde çalışmaya zorlanıyor, kitleler yoksulluk ve sefalete sürükleniyor.
    Bu koşullar geniş yığınlarda mevcut ekonomik sisteme duyulan güveni yok ediyor, alttan alta öfkeyi besliyor. Yunanistan, İspanya ve Portekiz’deki işçi sınıfı ve emekçi kitleler genel grevler ve protestolar yoluyla kapitalist-emperyalist sisteme karşı koymayı sürdürüyorlar.Bu günlerde Fransa başta olmak üzere bir çok avrupa ülkesini mücadelenin sıcaklığı ile yeniden tanışıp,alanlara dökülecek ve daha fazla hak kaybına uğramamak için karşı duruşlarını örgütlü bir biçimde göstereceğini hep birlikte yaşayıp göreceğiz.