Sayın Başbakanımız Erdoğan, Kars'ta yapılan “insanlık anıtı” heykelini “ucube” olarak tanımladı ve gereğinin yapılması talimatını verdi. Artık heykel sanatında da “bilirkişi” olan bir Başbakana sahibiz. Bu bilirkişilik, dokunduğu her şeyi vasatın altında bir sıradanlığa dönüştürüyor. Fakat bu sorun değil. Türkiye'de güç ve iktidar sahibi olan herkes bilirkişidir! Bu uzmanlık ehliyetlerini bilgi ve becerilerinden değil, güç ve iktidarlarından alırlar. Bu nedenle her şey sıradanlıkla, vasatlıkla maluldür.
           Sayın Başbakanımız Erdoğan da iktidar gücünü artırdıkça daha fazla padişah gibi davranıyor. Her şeyin uzmanı, “daniskası” olmayı sürdürüyor. Türkiye'nin kültür, sanat vasatlığına şimdi Erdoğan'ın ve AKP'nin muhafazakar ölçütleri yön veriyor. Sadece kültür ve sanatta mı? Toplumsal yaşamın bütün alanlarında partisi  AKP ‘nin muhafazakarlığı kendisini dayatıyor.
          Bakın AKP'nin “ideolojik” muhafazakarlığı başka nasıl ucubeler açığa çıkarıyor? Hükümetin yeni çıkardığı yasayla alkollü içki satışının yaşı 24'e çıkarılırken, silah alma yaşı 18'e düşürüldü. Bir başka örnek ise Osmanlı haremi tartışmasıdır. Osmanlı Yönetimi özentili AKP muhafazakarlığı padişahların hareminin tv dizisi olması açılımını bile kabullenemedi.
 
       Yayınlanmaya başlayan( her Çarşamba akşamı severekte izlediğimiz bir dizi) etrafında kıyametler koparılıyor. “Dört kıtaya hükmeden” atalarının haremleri ve şatafatlı saray yaşamları tartışılamaz. Osmanlı padişahlarının şatafatlı saray yaşamları da anladık ki hükümetimizin koruması altındadır.
           Bilirkişi Sayın Başbakan'ın heykele “ucube” diyerek yıkılması talimatı vermesiyle, bir zamanlar tarihi Buda heykellerinin yıkılmasına gösterilen tepkiye, “Taş kırıyoruz. Ne var bunda” diyen Afgan Taliban yönetiminin zihniyeti arasında bir fark var mı bilemiyorum? Kaldı ki, AKP yöneticilerinin heykellerle sorunu yeni değil. Melih Gökçek'te Hitit Güneşi heykelini Ankara'nın sembolü olmaktan çıkarmaya çalışırken, bir başka heykel için de, “Tükürürüm böyle sanatın içine” dememiş miydi? Kimi “içine tükürüyor”, kimi “ucube” ilan ediyor. Fakat adalet ve kalkınma Partisinin heykellerle ve sanatla sorunu bir türlü bitmiyor. Oysa ucube tavrının söylemi bile siyasi ucubedir. Sayın Başbakana “insanlık anıtı” nı ucube ilan ettiren, 2011 Haziran seçim hesaplarıdır. Aynı Başbakanımız, başka bir zaman da bu anıtı pek ala, “sanat şaheseri” de ilan edip, demokratik açılım için bu türden “sanatsal” eserler çoğaltılmadır diye bilirdi!
          Başbakanımızın heykelle sorunu, yaklaşan seçimler öncesinde milliyetçilik kozunu elinde tutmakla ilgilidir. Seçim çalışmalarının startını Ani Harabeleri'nde veren MHP'nin kozlarını elinden almak istiyor. Ermenistan sınırında “tehcir” tartışmalarına barışçıl bir mesaj veren “İnsanlık Anıtı” heykelinin “ucube” ilan edilmesi, milliyetçilik yarışında siyasi partilerimizden MHP'ye koz vermeme hamlesidir. Artık biliyoruz, heykel “ucube”, Türkiye'nin demokrasisi “ileri”dir. Fakat o “ileri demokrasi”nin her tarafı maalesef ucubelikle doludur. Gerçek ucube, ileri demokrasi diye yutturulan bu demokrasinin kendisidir. Nereye elinizi atsanız o “ucube” demokrasinin farklı bir boyutuyla karşılaşırsınız. Yargı bürokrasisi ile hükümetin birbirini,hatta anayasa mahkemesiyle diğer yüksek yargı kurumlarının bir birini suçladıkları, Hizbullahçıları yeni görevlere hazır vaziyette dışarı çıkaran 102. madde değişikliğine ne demeli? Bundan daha iyi bir demokrasi “ucubesi” olabilir mi?
         Siyasi iktidarların “ucube” demokrasisinin kendisine yönelen muhalefete en küçük bir tahammülü bile yoktur. Gençlerin sıradan (yumurta atmaları) bir demokratik protestosunu zorbalıkla bastırır, gençleri “terörizm”le suçlar. HES' lere karşı mücadele yürüten çevre gönüllülerini bile terörizmle suçlamakta bir sakınca görmez. YÖK'ü ve devletin diğer kurumlarını kendi himayesi altına almayı demokrasi olarak yutturur.
         Sayın Başbakanımız Recep T. Erdoğan, İnsanlık Anıtı heykeli için “yıkın” talimatı vermekte bir sakınca görmüyor.Hemen söyleyeyim asıl yıkılması gereken bir şey varsa egemenlerin topluma dayattığı bu “ucube” demokrasidir.