Yağlı ve Karakucak güreş müsabakalarına başlamadan önce “cazgırlar” “perdahlama” adı verilen tanıtımla güreşe tutuşacak müsabıkları izleyicilere duyurur. Genellikle “iki er çıktı meydane ikisi de bir birinden merdane” sözleriyle başlayan “perdahlamalar” güreşçileri ve izleyicileri havaya sokar “çayırdaki”  zorlu mücadeleye de farklı bir tat sağlarlar. Yazının başlığı her ne kadar “üç yiğit çıktı meydana” da olsa açıklanan adayların ikisi bir Selahattin Demirtaş etmez. Çünkü aralarında sıklet farkı var!
      Evet, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin adayları açıklandı. AK Paetisi’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan, CHP-MHP’ninki Ekmeleddin İhsanoğlu ve HDP’nin adayı ise Selahattin Demirtş. Yani “çayırda” üç müsabık var. Üç adayın ve üç anlayışın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacağı ve kimlerin kime oy vereceği konusunda gazete köşelerinden, TV ekranlarından herkes kendi meşrebince yorum yapıyor.
     E bende kendi meşrebimce “perdahlama” yapayım. Öncelikle Recep Tayyip Erdoğan ve Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aynı toplumsal tabana ve siyasi anlayışa hitap ettiklerini hem kişisel geçmişleri hem de siyasette tuttukları yer bakımından söylemeliyim.. Zaten CHP-MHP ikilisinin de İhsanoğlu’nu tercih etmelerinin sebebi, AKP’nin toplumsal tabanına hitap eden bir aday olmasıdır. Gerçekten öyle mi, göreceğiz ya da “muhafazakâr kitle aslı dururken neden bir kopyasını tercih etsin” sorusunun cevabını 10 Ağustos’ta alacağız.
    “Büyük uzlaşı” adayı olarak sahneye sürülen İhsanoğlu’nun, CHP’ye şimdiye kadar şu veya bu şekilde oy vermiş başta Aleviler olmak üzere, ezilen toplumsal kesimlere seçenek olamayacağı açık. Bunu gören ve şimdiye kadar bu kesimlerin CHP’ye oy vermeleri gerektiği üzerine bolca laf eden Hüseyin Aygün ve “sol” görünümlü kimi çevrelerin halleri de içler acısı.
       Yerel seçimlerde, “AKP zayıflasın da ne olursa olsun” diyerek MHP ile zımni ve açık anlaşmalara giren CHP, artık bir yılana karşı diğer bir yılanın koynuna girmeye razı hale gelmiştir. Peki, CHP-MHP büyük uzlaşısının eşitlik, kardeşlik, demokrasi, inanç özgürlüğü ve barış isteyen geniş emekçi, ezilen kesimler için, CHP içerisinde bu talepleri öne süren milletvekilleri ile aydın, yazar-çizerler için Selahattin Demirtaş’a rağmen tercih edilebilir hangi argümanı vardır?
       Bu sayılanların hiçbirini hiçbir zaman kesitinde üzerinde taşımamış, mücadelesini vermemiş ve vermemeye de yeminli Erdoğan kopyası İhsanoğlu’nun, hayatının büyük bölümünü canı pahasına bu sayılan alanlarda mücadeleye adamış, gaz, tazyikli su, cop yemiş ve halen de bu mücadelenin en önünde duran Selahattin Demirtaş ile kıyaslanacak yanı var mıdır? Elbette yoktur.
      HDP’nin temsil ettiği barış, demokrasi ve özgürlük cephesinde birlik oluşturma ve halkların mücadelesinde büyük başarılar elde etme fırsatı varken, bunu, kaygılarla elinin tersiyle itmek apaçık bir yanlıştır. Halkların umut ve beklentilerini, hala büyük bir aymazlıkla klasik devletçi, Türk-İslam anlayışına, ırkçı-milliyetçi antidemokratik bir aday ve onun arkasında saf tutan CHP-MHP siyasetine yedeklemek, bunun çağrısını yapmak, gelecekte altından kalkılması zor bir vebal almaktır.
     CHP’li Aygün’ün ifadesiyle “emek, demokrasi, laiklik, halkların kardeşliği ve cumhuriyet eksenli bir ortak aday ihtimali artık kalmadı” demek, Selahattin Demirtaş’ın bu özellikleri taşımadığını söylemek anlamına gelir ki, buna kendilerinin de inanmadığı açıktır. Esas sorun, onların söylemekten çekindiği şey, Selahattin Demirtaş’ın Kürt demokratik siyasi hareketinden gelen bir birey olmasıdır. Kürt olması otomatik olarak, Türkleri kapsayamamak anlamına gelirmiş gibi bir zihniyetin ürünü olan bu bakış, sağlıksızdır. Sosyal şovenizmle zehirlenmektir. Söyleyenin de Kürt olması bunu değiştirmez.
      Alevilerin Kürt halkıyla tarihi ortaktır ve egemenler ezmekte, yok saymakta, inkâr etmekte bu iki halk arasında hiç ayrım yapmadılar. Bu nedenle, Selahattin Demirtaş ve HDP aleyhine söz söyleyenlerin hiç olmazsa tutarlı olup, halka baldıran zehiri içmeyi öğütlemek yerine, halkların çıkarına dönük taleplerin mücadelesine saygı göstermeleri beklenir. Yerel seçimlerde “tatava yapma bas geç” diyenlere halk, bu sefer “tatava yapmayın, oylar Selahattin’e” diyecekler. Çünkü mücadele dinamiği ve halkların birleşik örgütlenmesinin ifadesini bulduğu birleştirici unsur olarak tek aday Selahattin Demirtaş’tır.
      Öncesini bir yana bırakalım, AKP iktidarı boyunca Alevileri şeriat korkusuyla yedekleyerek, büyük oy rantı devşiren CHP, cumhurbaşkanlığı seçiminde adeta çuvallamıştır. Türk-İslamcı bir figürle kendilerinden oy istenmesi, Alevilere yapılan bir hakarettir. CHP’de iplerin kimin elinde olduğu bu “büyük uzlaşı” nedeniyle daha açık görülmüştür.
      Şimdi karar verme zamanıdır. CHP’ye her ne saikle olursa olsun, kendi ezilmişlikleri ve toplumsal konumları nedeniyle oy veren, demokrasi, özgürlük, barış, adalet, eşitlik, kardeşlik beklentisi taşıyan herkesin, her kesimin açık gerçekle yüzleşmesi, seçimini ve geleceğini, halkı din ile demokrasi ile aldatanlardan yana değil, samimiyet ve sadelikle örülü, halkların aydınlık geleceğinin temsilcilerinden yana belirlemeleri gerekmektedir.
     Ezilenlerin, hangi gizli odalardaki anlaşmalardan kotarıldığı belli olmayan, Erdoğan’ın ucuz kopyası niteliğinde, özgürlük ve demokrasi ile yakından uzaktan ilgisi olmamış bir adaya mı, yoksa, halklarımızın birleşik iradesi ve mücadelesinin en sade yansıması olan adaya mı oy vereceklerini, önümüzdeki günlerde göreceğiz.
     Özcesi, emek, özgürlük, eşitlik, adalet, barış ve demokrasi kaygısı taşıyanların tercih etmekte hiçbir çekince görmeyecekleri tek aday, Selahattin Demirtaş’tır. Diğer iki adayın bu yöndeki ağırlıklarının toplamı Demirtaş’ın “sıkletine” ulaşamaz.