Bir AK Parti klasiği haline gelen “torba yasa” uygulamasının son örneği plan bütçe komisyonundan geçirilerek TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlandı. Başlangıçta 3 -üç- maddelik olan tasarı komisyonda 106 –yüz altı- Genel Kurulda ise 165 –yüz altmış beş- maddeye çıkartılarak kelimenin tam anlamıyla “torba yasa” oldu.

      TBMM Bütçe Plan Komisyonunda görüşülürken takip ettiğim kadarıyla “Torba Yasa da”, yok yok! Bu yasa, kamuoyuna ve taşeron işçilerine “müjdeli” haber başlıklarıyla yansıtıldı. SOMA da yaşanan kitlesel iş cinayetinin toplumda yarattığı infialin sönümletilmesi için hazırlanan 3 maddelik tasarı, hükümetin ve sermayenin ihtiyaç listesini de içerecek şekilde önce 106 maddeye sonrada 165 maddeye çıkarıldı. Torbada ne var? Sorusuna yanıtım nettir. Torbada hile ve biz emekçilere üzeri çikolata ile kaplanmış zehir var.

      Burada, torbada yer alan tüm yasa maddeleri yerine iki temel nokta üzerinde duracağım.

İlki, maden yasası diye adlandırılan ve iyileştirme olarak sunulan maden işçilerinin ve taşeron yasasında yapılmak istenen bazı değişiklikler.

      Maden işçilerinin çalışma koşullarını düzeltme iddiası var. Madenlerde yer altında 36 saat çalıştırma, yer üstünde de 9 saat olmak üzere toplam 45 saat zorunluluğu getiriliyor. Öbür yandan taşeron uygulamasının kapsamını genişletiliyor. Şimdiye kadar asıl işlerde taşeron işçi çalıştırma yasaya uygun olmadığı için hileli olarak işçi çalıştırılıyordu. Son düzenleme ile asıl işlerde de taşeron çalıştırılabilecek. Taşeron, asıl işverenin işçilerine ödenen emsal ücretin ödenmesi durumunda sürekli olarak taşeron işçi çalıştırabilecek. Böylece, yasaya aykırı ve muvazaalı alt işveren ilişkisi “emsal ücret” ödenerek taşeron sisteminin sürekliliği sağlanacaktır. Taşeron işçiye müjde dedikleri şey, ömür boyu taşeron çalıştırmadır.

      Özellikle kamuda taşeron uygulamaları sonucu kadroya alınmayan işçiler, bundan böyle dava açsa bile kadroya alınmayacak, taşerona bağlı işçi olarak çalışmaya devam edecek. Kamuda çalışan taşeron işçilerin büyük çoğunluğu zaten asıl işverene bağlı çalışıyordu. Taşeronun buradaki en önemli rolü, işçilerin parasının taşeron tarafından ödenmesi oluyor. Taşeron ücretleri ne kadar fazla düşürürse ve daha fazla saat çalıştırırsa o kadar cebe indirmiş olmasından ibaret. Tasarının asıl amacı, kamu alanında taşeron sistemini yaygınlaştırarak kalıcı hale getirmesidir. Tasarının 2. Maddesi ile kamu idaresine ait bir işyerinde “yeterli nitelikte veya sayıda personel olmaması durumunda” hizmet alımı ihalesine çıkma hakkı tanınıyor.

       Müjde olarak sunulan diğer bir şey, taşeron işçilere yıllık ücretli izin ve kıdem tazminatı hakkının tanınacağına ilişkindir. Bunlar zaten yasada var olan fakat uygulanmayan hükümler. Bu hükümleri uygulamakla yükümlü bir iktidar bunu müjde olarak sunma “başarısı” gösteriyor!

       İkinci ve en önemli değişikliklerden bir diğeri, kamu emekçilerinin yaşam ve çalışma koşullarının temelden değiştirilmesini hedeflemektedir. Şimdiye kadar kamu emekçileri sürgün, görevden alma ve görevden atma durumunda dava açabiliyor, açtığı davayı kazandığında görevine yeniden dönebiliyordu. Şimdi yasada değişiklik, bunun önünü kapatmaya çalışıyor. Kamuda çalışanlar haksız yere görevden alınmaları durumda iki yıl süreyle dava açamayacaklar. İki yıllık süre zarfında atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak. Yargı kararı olsa bile yargı kararlarını uygulamayacak kamu görevlileri hakkında işlem yapılamayacak.

       Daha önce örneklerini yaşadığımız yürütmeyi durdurma kararları tarihe karışmış oluyor. Örneğin, Gezi Parkı ve Taksim Çevre düzenlemesini yargı iptal etti. Fakat hükümet, yargı kararını uygulamayacak ve yargı kararları ile iptal edilen özelleştirme kararları uygulanmayacak. Yargının aldığı kararları uygulamayan kamu görevlileri hakkında işlem yapılamayacak. Diyelim ki, şu an Yatağan Termik Santrali’nde çalışan işçiler, özelleştirmenin durdurulması için dava açtı ve kazandılar. Açtıkları davayı kazansalar bile bunu uygulamayan görevliler yargıdan muaf tutulacak. Aslında, AK Parti iktidarı kendi çıkarları için atacağı tüm adımları ve uygulamaları yargı kararlarının kapsamı dışına çıkarmış oluyor. Tam bir keyfiyet ve sınırsız yetkiyi doğrudan elinde toplamış oluyor.
      Meclis tatile girmeden yasalaşması kesin gibi görünen tasarı eğer bu haliyle yasalaşırsa AK Parti iktidarı çalışma yaşamıyla ilgili her türlü baskı, zulüm ve zorbalığına yasal çerçeve çizmiş olacak. Burada madencilerin çalışma koşulları ile ilgili düzenlemeyi kendine zırh edinerek tüm emekçilere karşı açılmış savaşla karşı karşıyayız. Aslında AK Parti iktidarı, şimdiye kadar yerine getirdiği uygulamalara yasallık kazandırmıştır. Fiili olanı yasal çerçeveye büründürmüş olacaktır.

      Torba yasada ifadesini bulan tüm bu uygulamalara karşı Cumhurbaşkanlığı seçimleri, İsrail’in Gazze de Filistinlilere yönelik saldırıları, IŞİD’in Rojava ya yönelik savaş hali gibi yakıcı gündemlerin gölgesinde kalmaması için bütüncül bir örgütlü mücadele yükseltilmelidir.