Özkan ailesi adına evimizin direği,büyüğümüz, Özkan ailesinin son Çınarlarından amcamSedat Özkan’ın Cenaze merasiminde (18 Eylül 2013 Çarşamba),   bu acılı zor günümüzde bizleri yalnızbırakmayarakhiçbirfedakârlıktan kaçınmayan  bizleri ya, telefon ederek,mesaj çekerek,Cenaze merasimine bizzat katılarak,taziye Kuran’ına dinlemeye gelerek taziyede ve baş sağlığında bulunan;
Başta Bahçeli Belediye Başkanı Sayın Zafer Tokgöz’e, Sayın Av. Ahmet Oğuz Özmen’e, Niğde Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Fahri Eker’e, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Niğde Başkanı Sayın Yılmaz Yıldız’a Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl ve İlçe yöneticileri yoldaşlarıma, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Niğde Meclisi Yürütme Kurulu Üyeleri başta olmak üzere tüm meclis bileşeni dostlarıma, Sayın Levent Kuyumcu’ya Sayın Enver Şimşek’e Sayın Ahmet Deniz’e Sayın Hüseyin Demirbaş’a, Sayın Hikmet Demirbaş’a, Sayın Osman Demirbaş başta olmak üzere Niğde den Kasabamız Bahçeli’ye gelerek defin törenine katılan tüm arkadaşlarıma şahsım ve ailem adına acımızı paylaşarak azalttıkları için teşekkür ederim.
       Amcam Sedat Özkan 1940 doğumlu olup ailemizin yaşayan en yaşlı erkeği, son çınarıydı.17 Eylül 2013 Salı günü saat 17 sularında hayata gözlerini kapayarak aramızdan ayrıldı. Nüktedanlığı, ince esprileri, ailede geçmiş yaşanmışlıklarla ilgili canlı tanıklığı olmuş olayları aktarmadaki doyumsuz sohbetleriyle, en zorlu anlarda “Hızır” gibi yetişmeleriyle, uzun yılar emek yoğun çalışmalarıyla yaptığı “tüccarlık” mesleğindeki “sözünün senet” olmasıyla, Kasabamız Bahçeli başta olmak üzere Bor ve Niğde Eşrafınca da  “gerçek iyi insandı”  sıfatını tamamıyla hak eden Amcam Sedat Özkan’ı son yolculuğuna uğurlarken ve sonrasında evinde taziyeleri kabul ederken ki sohbetlere yukarıda sıraladığım özellikleriyle saygıyla ve rahmetle anılır olması acımızı biraz olsun azaltmaya vesile oldu.
      Sedat Özkan’la “amca –yeğen” ilişkisinden daha öte daha derin bir bağ ile dostluk ilişkim vardı. Bunda 15’li yaşlarımda başlayan ve hemen hemen her yaz devam eden “bozucu ve istifçi” kır işçiliği için “mal” aldığı bahçelerde “yevmiyeci” olarak çalışmam, çalışma sonrasındaki dinlenme saatlerinde yapılan uzun nüktedan sohbetlerin katkısını yadsıyamam.
      Ülkemizin Iğdır’dan İzmit Maşukiye’ye Mut’tan Samsun Çarşamba’ya kadar olan sathında Armut’dan Kayısı ya, Erik’ten Elma’ya kendi deyimiyle “memleketin ne kadar çürük zerzevatı varsa alıp satmaya” talip olmuş ve bu kaygan iş kolunda “sözü senettir” unvanını alacak denli sağlam iş yapan “Sedat Emmim” aldığı malların bahçesahiplerine de çalıştırdığı benim gibi onlarca yevmiyecisinin de ücretlerini noksansız ve zamanında ödemesiyle diğer “tüccarlardan” ayrılarak kendi farkındalığını ve saygınlığını yaratmış bir insandı.
      70’li yılların ilk çeyreğinde Almanya’ya işçi olarak gitmiş.Duesseldorf’ta (Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin başkentidir.) bir yılı aşkın çalıştıktan sonra “güneşi görmek mümkün değil, görünen güneşte dalımı ısıtmıyor” ve “elin gev uruna alın terimi satacağıma memleketin -çürük çarığını- satar ekmek paramı çıkartırım” öz güveniyle “gurbetçilik” kariyerine iradi olarak son verip memlekete dönüp, “Tüccarlık” kariyerine başlıyor.
Tüccarlıktaki başlangıç sermayesi bu gurbetçilik deneyiminde biriktirdiği “Marklar” oluşturduğu için kendine “işçi tüccar ya da amele patron” demeyi yeğlerdi. Sıklıkla söylediği “bizim tüccarlık bahçe sahiplerine ve yevmiyecilere yarar, ucundan bize ekmek parası kalırsa ne ala kalmazsa da adımız dürüst tüccar ya namımız bile bize yeter.”
Cümleleriyle özetlediği iş disiplini ve kar hırsı gözetmeyen çalışma azmiyle, tevazuuyla harmanladığı yaşam şekliyle, günümüzün Hoca Nasrettin’i denilecek denli nüktedanlığıyla Amcam Sedat Özkan iyi insandı.
       Işıklar içerisinde yatsın.