Yüksel Özer (TOKGÖZ)'u 29.09.2011 Perşembe günü kaybettik. Bin bir zorlukla, meşakkatle ve onurluca yaşanan 75 yılın ardından hayata veda eden Yüksel Annenin yaşam sevgisi ve mücadele azmine ömrünün son 22 yılı bire bir tanıklık ettim.

         Tanıklığımın son on bir yılı, Yüksel Annenin haftada üç kez bağlandığı diyaliz makinesi, makineye bağlı yaşamın getirdiği tıbbi zorunluluklar ve sekerler onun yaşama tutunma, çevresine moral verme ve hayatı sevme azminde hiç gedik açmadığına tanıklıktır.
         Kasabamız Bahçeli ve Kemerhisar sakinlerinin "Terzi Yüksel" ablası, teyzesi olarak tanıdığı Yüksel Özer (Tokgöz) gerçekten de uzun yıllar Kemerhisar ve Bahçeli’deki genç kız ve kadınların “Bayramlık, Düğün’lük” elbiselerinin dikimlerinde el işi göz nuru ürünler vererek ve sabahlara dek çalışarak bu sıfatı hak etmiş idi.
 
        Dünyaya getirdiği 6 evladını büyütme, yetiştirme, okumalarını sağlama, düğün dernek kurarak baş göz etme gibi tüm maddi ve manevi değerleri çocuklarına sağlarken terziliğindeki yetkinliğine, çalışma azmine ve sabrındaki güce güveniyordu. Tanıdığım Yüksel Ana kelimenin tam anlamıyla bir "Devlet Anaydı”. Bahçeli Yunak Mahallesindeki evinin önünden geçen ve kendisinden talepte bulunan tüm insanlara yardımcı olmak, yol yorgunluklarını "bir tas ayranla" almak sağlıklı günlerdeki gündelik yaşantısının bir parçasıydı.
 
        Her ölüm kendi boşluğunu ve acısını yaratır derler. Yüksel Annenin ölümlüde elbette ailesi, çocukları, akrabaları ve onu tanıyanlar için doldurulamayacak bir boşluk ve acı bırakacak. Defin töreni sırasında bu acımızı paylaşmak, Yüksel Annenin sevgi boşluğunu biraz olsun doldurmak için toplanan yüzlerce insana, çocuklarının mesai arkadaşlarına gösterdikleri dayanışmadan ötürü kamuoyu önünde teşekkür ederim.
 
       Gerek kızlarının çalıştığı SGK Niğde ve Bor Müdürlüğü yönetici ve çalışanları, gerek oğlu Mahmut Tokgöz'ün çalıştığı Bor Şeker Fb. Çalışanları,  Şeker İş Bor Şube yöneticileri ve üyeleri, gerekse damatlarının mesai arkadaşlarıyla örgütlü olduğu sendikaların üye ve yöneticileriyle topluca hazır bulundukları cenaze töreni anından bu gün (Pazar) öğle saatlerine kadar devam eden ve hala devam etmekte olan taziye ziyaretlerindeki yoğunluk Yüksel Annenin oluşturduğu  sevgi halesinin ne derece de geniş olduğunu göstermesi bir yana,  doğurup, büyütüp yetiştirdiği bir birinden kıymetli altı evladını topluma iyi insanlar olarak kazandırmasının da göstergesiydi.
 
         Başta da belirtiğim gibi bu satırların yazarının Yüksel Annenin yaşamının son 22 yılına bire bir tanıklığı vardır. Özellikle de kronik böbrek yetmezliği tanısı konulup, diyaliz hastası olarak yaşamını sürdürdüğü son on bir yılın tüm önemli yolculuklarını beraber yaparken ana-oğul dertleşmelerinde veya hasta hanelerde geçirilen onlarca cerrahi operasyonların nekahat dönemlerindeki refakatlerim de yapmış olduğumuz tüm uzun  sohbetlerin son cümlesi; " cenabım Mevla son yolculuğumu da sana nasip eder sen uğralarsın inşallah." Olurdu.         
 
        Dilediği gibi de oldu.
 
        Niğde Devlet Hasta hanesi Gassal Ünitesinde Niğde Belediyesi cenaze nakil aracına konularak son yolculuğuna çıkarken onlarca kişinin kendiliğinden açılarak bana nasıl yol verdiğini, cenaze aracının tabutluk bölümümdeki kapısının nasıl açılıp ta başucuna tek başıma oturduğumu da hatırlamıyorum. Bahçeli Yunak Mahallesindeki evinden öğlen namazı bitiminde  alınarak Bahçeli Belediyesince genel işler içinde kullanılan küçük bir kamyonet kasasına konan sal tahtasının baş ucuna nasıl çıktığımı da, Kemerhisar Mezarlığında kılınan cenaze namazının ardından aile mezarlığına kadar aile bireyleri, akrabaları, dost ve hemşerileri tarafından omuzlarda taşınan sal tahtasının en önünde, ortasında yada arkasında ama hep tutarak kabrine getirişimizi de, dini ritüellere uygun kabre yerleştirip tüm acıları ve dertleri bırakarak ebedi uykusunda dinleneceği yorganını yani kara toprağı üzerine ötüp son dualarımızı edişimizi de o an için tam ayırtına varamadan yaşadım.
 
        Ta ki 3-4 saat sonra eşimin "annemin mezarını görmek istiyorum" talebi üzerine tekrar Kemerhisar Mezarlığına varıp kabri başında saygıyla dururken dudaklarımdan şu kelimelerle birlikte gözyaşlarım kendiliğinden dökülüverdi.
 
      “Dileğin kabul oldu. Son yolculuğunu da benimle yaptın. Mekânın cennet olsun. Cennet anaların ayaklarının altındaysa en çok senin gibi anaların ayaklarının atına yakışır. Rahat uyu."