Tayyip Erdoğan, İmralı’ya Abdullah Öcalan ile görüşmeye gidecek ikinci BDP heyeti konusunda“Dağdaki terörist ile kucaklaşanı İmralı’ya göndermeyiz” dedi.
Dağdaki teröristlerle kucaklaşanları nereye göndermiyor?
Mekke’ye mi, Kâbe’ye mi?
Hayır, dağdaki teröristlerle kucaklaşanları, dağdaki teröristlerin başına göndermiyor!
Dağdaki teröristlerle kucaklaşma fırsatı bulamayanlara, dağdaki teröristlerin başı ile kucaklaşma imkânı veriyor..
Bu da siyasi açıklama oluyor!
***
Fakat ne diyor parti sözcüsü Hüseyin Çelik? Amerikan Büyükelçisi Ricciardone’nin sözlerine gösterdiği “Haddini bilsin” şeklindeki tepkiye ilişkin bir soru üzerine, “Biz öyle ilk aklımıza geleni söyleyen bir hükümet, iktidar, parti değiliz. Netice itibarıyla parti sözcüsüyüm. Ben parti adına böyle bir açıklama yaptığım zaman kimlerle neyi konuşmuş olabileceğimi herhalde tahmin etmeniz lazım. Onun için burada herhangi bir tereddüt yok” diyor.
Demek istiyor ki, “Ben açıklama yapmadan önce Tayyip Erdoğan ile konuştum, benden Amerikan Büyükelçisi’ne sert tepki göstermemi istedi..”
İyi ama, Amerikan Büyükelçisi’nin muhatabı parti sözcüsü değil ki? Büyükelçi’nin muhatabı, Dışişleri Bakanı, dolayısıyla hükümettir..
Bari açıklamayı Ahmet Davutoğlu’na yaptırsaydı Tayyip Bey.. Her konuda parti sözcüsü konuşamaz ki!
***
Hüseyin Çelik, konuşmasının devamında, yüksek yargı organlarının temyiz mahkemesinde birleştirilmesi konusundaki soruyu cevaplandırırken de “Az önce ne söyledim. Biz öyle ilk aklımıza geleni söyleyen bir hükümet, iktidar, parti değiliz. Bu tür çalışmalar, bir plan, bir yol haritası, bir proje dahilinde sürdürülmektedir. Projede ne yazılıysa onlar yerine getiriliyor” yolunda sözler söyledi.
İşte bu konuda Hüseyin Çelik, çok doğru konuştu. Aslında AKP’nin ne yapacağı, 2001’de parti programında ilân edildi. Orada, bugüne kadar yapılanların hemen hepsi var. Fakat meselenin üzücü tarafı, AKP programında, vaat olarak ortaya konulan reformlar, Amerika’yı da yöneten Dış İlişkiler Konseyi’nden; kısa ismiyle CFR’den gönderilen bir muhtırada yazılıydı. Yani AKP’nin yol haritası, daha parti kurulmadan, ABD’den gönderilmişti. Yol haritasında yerel yönetimlere otonomi vermek de vardı ama bunu programa açık açık değil üstü kapalı şekilde yazmışlardı..
Bu durumda, neden Tayyip Erdoğan’ın değil de Hüseyin Çelik’in kendilerine yol haritası veren bir ülkenin büyükelçisine yönelik sert konuşmalar yaptığı ortaya çıkıyor.. Bunun sebebi, Türk kamuoyunu, “Bakınız AKP iktidarı ABD Büyükelçisi’ne bile ‘haddini bil’diyor” şeklinde etkilemektir. Hem adamların emirlerini yerine getireceksiniz, hem de büyükelçilerini fırçalar gibi yapacaksınız..
***
Peki özetle ne diyordu o muhtırada?
Muhtırada, “Mr. Erdoğan, küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız…” deniliyordu..
2001’den beri bu belgeyi en az 300 defa gündeme getirdim. Küresel Haçlı Seferi kitabımda 3.5 sayfalık İngilizce orijinalini de yayınladım. Tayyip Erdoğan yalanlayamadı. Çünkü belge gerçekti..
BDP’leri teröristlerin başı ile kucaklaştırmak da işte bu muhtıranın gereğidir..