Daha önce değişik bir saik ile dile getirdiğim Serdengeçti’yi yad etmenin tam sırası olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türk milleti karar arefesindedir. Biz yazalım kim nasıl anlamak istiyorsa öyle anlasın.
         Anadolu insanı yüreği ile yaşamıştır sevdasını, imanını ve her neyi yaşamışsa yaşadıklarını. Yakın tarihimizin en müşahhas örneği de Osman Yüksel Serdengeçti’dir. İşte onun dilinden onun yaşadıkları….
Osman Yüksel Serdengeçti milletvekili seçilince bir arkadaşına “Ben oraları bilmem, gel beraber gidelim.” Demiş. Meclisin girişindeki dönerli kapıdan önce arkadaşı geçmiş, bir müddet ilerlemiş, lakin arkasından ayak sesi gelmediğini hissedince dönüp bakmış ki; döner kapı ile birlikte Osman Yüksel de dönüp duruyor. Tutup kolundan çekerek kapıdan kurtarmış. Abi hayrola ne dönüp duruyorsun?” dediğinde aldığı cevap meclisin duvarına yazılacak kadar veciz:
         -Sorma, döneklik meclisin kapısında başladı. Allah içerde bize yardım etsin.
         Bir Serdengeçti klasiği daha:
Osman Yüksel milletvekili olduğu dönemlerde bir mesele ile alakalı meclis kürsüsünde konuşurken bazı milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak protesto eder ve konuşmasını engellemeye çalışırlar. Bunun üzerine Osman Yüksel SERDENGEÇTİ” Bu meclisin yarısı hıyar.”deyip kürsüden iner. Bunun üzerine bazı vekiller, “meclisin şahs-ı manevisine hakaret söz konusudur. Lütfen sözünü geri al”, diye itirazda bulunurlar. Bunun üzerine Serdengeçti yeniden kürsüye gelip şöyle der:
         -Tamam sözümü geri alıyorum. Bu meclisin yarısı hıyar değil.
         Ya şuna ne dersiniz?
         AP milletvekili olduğu dönemde Süleyman Demirel sık sık “Osman Yüksel varken Muhalefete ne gerek var.” Dermiş. Hatta hiç kravat takmadığı için sitem eder, oturumlara katılmasını istirham edermiş. Serdengeçti de kravatsız milletin vekili olduğunu beyan edermiş, bir defa kravat takmış onu da boynunu değil beline bağlamış.
Boş işler dediği bir oturumda gübre meselesi konuşuluyormuş. Demirel meselenin çözümünü milletvekillerine sormuş. Herkes bir şeyler söylemiş. En son Serdengeçti söz isteyince herkes hayret ve ilgiyle ona doğru dönmüş, işte Serdengeçti’nin çözümü:
         Sayın genel başkan bu işin çözümü çok kolay. Şu ön sıralarda oturan yiyip de çıkarmayan vekilleri tarlalarda şöyle bir dolandırıp def-i hacet yaptırın gübre meselesi hallolur.
         Osman Yüksel Serdengeçti’ye “Senin hastalığının adı ne?”diye sormuşlar. O da; “Vallahi araba markası gibi bir şey. İnsanın benim de bir parkinsonum olsa diyesi geliyor.”demiş.
         Hastalandığı zaman kendini ziyarete gelen Alparslan Türkeş’e “Bak Türkeş, senin en sadık müridin benim, sen “Ey Türk titre ve kendine dön.” dedin. Ben de titremeye başladım.”demiş.
         Hey koca Serdengeçti hey! Parkinson hastalığına yakalandığı zaman,”Kalk be ne yatıyorsun?”diyenlere “Bir zamanlar dünyayı karıştırıyordum, şimdi çayımı bile karıştıramıyorum.” Diyor ve 10 Kasım’da hayata gözlerini yumuyor.
         4 yıl mebus 10 yıl hapis yatan, “Allah’sıza, vatansıza, bayraksıza karşı SERDENGEÇTİ” dergisini çıkaran; her çıkardığı sayıdan sonra “Nasıl olsa tutuklayacaklar.” deyip emniyete giden ve her gittiğinde de hakikaten tutuklanan; hapse giderken de “Açın Kapıları Osman Yüksel Geliyor.” diyen Serdengeçtilere, dalkavukluğun, iki yüzlülüğün, menfaatperestliğin ayyukaya çıktığı günümüzde ne de çok ihtiyacımız var.
         Ne dersiniz? Öyleyse söz sizde…