AKP yöneticileri nerede tedbir aldık dedilerse,
Orada sorunlar zirveye çıktı, acılar çığ gibi büyüdü,
Ölümler, özürlenmeler, yangınlar, çökmeler, intiharlar birbirlerini takip etti,
Olanlardan, olaylardan hiç ders almadılar, hatalar, görüntüler devam ettirildi...
 
AKP yöneticileri nerede tedbir aldık dedilerse...
Orada sorunlar zirveye çıktı, acılar çığ gibi büyüdü,
Göz baka baka kirletildi herşey, hukuk, adalet, eğitim, sağlık, güvenlik çökertildi…
Düşmanlık, bölücülük, ayırımcılık «açılım» diye diye sistemleştirildi!
 
 
Devlet gücü kötü amaçlar için kullanıldı
 
Yüzde yüz haklı olan tekel işçilerine sendikalar sahip çıkmadı.
Sivil toplum örgütleri, halktan uzak ters istikamette çalışıyorlar!
Sömürge aydınları ve çıkarcı liberaller milletten kopuk bir şekilde köşe kapma yarışındalar.
Devlet gücü halkı aldatmak, etkisizleştirmek, sürüleştirmek ve sindirmek  için kullanılıyor!
AKP’ye ve AKP öncesi dönemde Refah, Milli Selamet gibi partilere de destek verdiği bilinen gazeteci, yazar Ahmet Hakan geçtiğimiz günlerde gece yarısı evinden alınarak Esat  karakoluna götürüldü. Bitmiş yani karara bağlanmış bir dava bahane edilerek taciz yapıldı. Yani «biz,  bize en yakınlarımızı dahi istediğimiz an sudan bahanelerle evine baskın yaparak karakola götürür, anasından emdiği sütü burnundan fitil fitil getiririz... Bizim hukuksuzluklarımızı, yolsuzluklarımızı, suçlarımızı, kusurlarımızı dillendiren kim olursa olun biz anasını ağlatırız» demek istiyorlar. Ben daha önce bu konuyu bir kaç yazımda dillendirmiştim. Yani AKP’liler AKP’ye yakın olanlar, yakınlık duyanlar, kendi partilerinden koparak AKP yandaşlığı yapanlar (sözde ülkücü, yada CHP’liler) için yakında kötü günlerin başlayacağını haksızların zirveye çıkarılacağını belirtmiştim. AKP yöneticilerinin temelde kendilerini iktidara taşıyan 12 Eylül’cü generallerden asla hesap soramayacaklarını da açıklamıştım.
Sadece bunlar mı? AKP milletvekillerinin telefonlarının dinlendiğini, bu konuda «ellerinde kendilerine ait elimizde sırlarınız var» diye hiç tanımadıkları insanlar tarafından, şantaj ve ölümle tehdit edildiklerini bizzat bunları yaşayanlar tarafından tarafıma aktarıldığını duyurmuştum. Bugünlerde önceden açıkladığım bu konuların gerçekliği Türkiye’de konuşulmaya başlandı.
 
Önce bir çok kesime bizim yanımızda yer alın kendinizi güvende hissedin duyurusu yapılıyor, ya da susturma karşılığında önemli görevler verileceği vaadlerinde bulunuluyor.
Halk iradesi, demokrasi, huzur, güven, insanlık, hukuk, adalet AKP ile tartışılır hale getirildi.
AKP «ayrılıklar» ve «aykırılıklar» üzerine kurulmuş bir partidir. AKP, Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a ters düşen, onun millî çizgisinden kopan insanlar tarafından emperyalist desteklerle ortaya çıkarılmıştır. AKP dünyaya dini yozlaştıran, dindar ve vatansever insanları töhmet altına sokan, yalanı, dışa bağımlılığı, Türk sIlahlı Kuvvetlerine düşmanlığı siyaset haline getiren bir parti olarak yansımaktadır.
 
Altı ay içerisinde gurbette Türkiye’den izin sonrası Avrupa ülkelerine dönen değişik şehir, kasaba ve köylerimizden yüzlerce vatandaşımızla görüştüm. «Türkiye’de durumlar nasıl? İnsanlarımız mutlu ve huzurlular mı? En çok ne konuşuluyor ?» şeklinde değişik sorular sordum.  Aldığım cevaplar çok düşündürücü... Bana verilen cevapları  yerinde araştırmak ve doğruluğunu tespit etmek hiç zor değil... Bakın cevaplara : «Yolda çarpılmadan yürümek, soyulmadan evlerimize gitmek mümkün değil...», «hırsızlık, cinayet, yaralama olaylarında büyük artış var... Türkiye AKP’den önce böyle değildi...», «AKP ilçe yöneticileri TSK’nın işini bitirdik diyorlar», «AKP’li vatandaşlarımız, yakında MHP’liler ve CHP’liler de terörist diye tutuklanacaklar, diyorlar...» «Kasabamızda AKP’liler terörist diye tutuklanma sırası Genel Kurmay Başkanlarına ve kuvvet komutanlarına geldi.»  «Atatürk’çülerin başlarına çuval geçirdik... Yakında kendi ordumuzu kuracağız...» «Kemal’in ordusunun pili bitti... diyorlar.» Sadece bunlar mı, yüzlerce millî birliğimizi, onurumuzu, hatta bayrağımızı, İstiklâl marşımızı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni hedef alan konuşmaların açık açık konuşulduğu ifade ediliyor.  Küçük çocukların televizyon yayınlarından etkilenerek yolda asker ve subay gördükleri zaman korkarak “terörist  geliyor, Ergenekoncu geliyor...“ diye annelerinin ve babaların arkalarına saklandıkları, ifade edildi.  «Bu konuşmalar karşısında siz ne düşünüyorsunuz?» soruma da ayrı ayrı hepsinin verdiği cevap, «kabul edilemez, çok tehlikeli ifadeler...» «çok üzgünüz, AKP devleti bölüyor...», «İnsanlar AKP’li ve AKP’li olmayanlar diye kesin bir şekilde ikiye bölünmüşler... », «AKP hükümeti hizmet yerine başka işlerle uğraşıyor...», «millet aç yatıyor... çocuklar perişan,  eşitsizlik yaygınlaşıyor... adalete, devlete güven kalkmış, din yozlaştırılıyor, insanlar Peygamberimizden, Allah’tan kopmuşlar, para için her şey yapılıyor!», «insanlarımızın dizi filmlerle televizyonlara esir hale getirilmişler, beyinler yıkanıyor...»
Bu ciddi konular devleti savunanlarca bu noktalara gelmeden önce tespit edilerek gerekli işlemler başlatılmalıydı.
 
«Onlar gelecekte manevi bir ışıkla karşılaştıkları zaman geldikleri yerlere dahi dönemeyecekler…»
 
Adam kulağını Hürriyet Mahallesi’nin, Demokrasi Sokağı’nda bulunan bir evin kapısına dayamış bir taraftan da not defterine bir şeyler yazıyordu. Oradan geçmekte olan yaşlı bir kişi ona yaklaşarak sordu :  Evlât senin ismin ne?
Adam önce doğruldu sonra cevap verdi : Mustafa...
Yaşlı adam :  Demek adın Mustafa... Ne güzel isim... Pekiyi ne yapıyorsun bu kapının önünde?
Adam : İçerdeki konuşmaları dinliyorum?
Yaşlı adam :   Bak Mustafa, beni iyi dinle... Senin ismin Mustafa değil mi?  Mustafa... Yani yüce Peygamberimizin ismini taşıyorsun... Bu güzel isminle günah işliyorsun... Kapı dinlemek, insanların kendi aralarında yaptıkları konuşmaları gizlice izlemek insanî de değil, hukukî de değil...
Adam :  Ama amca şu an iktidardakiler de silahlı kuvvetlerimizin komutanları dahil, bir çok kişinin konuşmalarını dinliyorlar, bunu yandaş gazetelerle dünyaya duyuruyorlar. Bu işi yapanların veya yaptıranların bir çoğunun isimleri de Mustafa, Recep, Abdullah, İsmail, Hüseyin, Ali... Yani bunlar dört dörtlük Müslümanlarmış gibi de havalarını atıyorlar... Arkalarında, yanlarında hacılar ve hocalar da var... Üstüne üstlük kendilerini imam hatipli gibi gösteriyorlar!
Yaşlı adam :   Düşünmeden başkalarının yaptığı işi yapanlar suç işlerler, istenmeyen hadiselerle karşılaşırlar...
O sırada kapı açıldı... Ev sahibi yaşlı bayan onlara : Bir problem mi var? Televizyon açıktı. Can kulağıyla haberleri ve yorumları dinliyordum. Burada benim evimin önde sizin ne işiniz var?
Mustafa : Demek istiyorsun ki evinizde senden başka hiç kimse yok?
Yaşlı bayan : Evet evladım ben yalnız yaşıyorum. Şu Ergenekon dedikleri iftira davası var ya... Oğlum subaydı. Dindar, vatansever, bir çok ödül ve takdirname sahibi idi. Telefon konuşmalarını dinleyen teröristler onu tutukladılar... Beyim buna dayanamadı, on gün önce kalp krizi geçirdi ve öldü.
Mustafa yaşlı adama dönerek :  «Beni gönderenlerin Ergenekon’cunun dedikleri bu evde ben televizyon konuşmalarını dinlemişim, aldığım notların hepsi de boşa gitti. Ev sahibi de yazık yaşlı, dertli bir kadınmış... » diyerek oradan uzaklaştı.
 
Halkın bilgilenme hakkı ellerinden alındı!
 
Yandaş gazete ve televizyonlar, adaletten, halktan, Hak’tan ve değerlerden uzaklaşarak iktidar mensuplarının kusurlarını kapatma görevlerini yapıyorlar.
Yandaş yazarlar Recep Tayyip Erdoğan’ın «kusurlarla, suçlarla örülü faaliyetlerini» ambalajlayarak, süsleyerek «halka hizmet» gibi takdim etme yarışındalar...
Halkı yanıltma, beyinleri yıkama kuruluşları «organizasyonları» emperyalistlerle işbirliği yaparak ihaneti derinleştiriyorlar.
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yöneticileri gazete ve televizyonları yandaşlaştırmakla kalmadılar... Muhalefetsiz bir Türkiye oluşturmak için de kollarını sıvadılar...
 
AKP Cumhuriyet tarihinin en başarısız hükümetidir
 
Türkiye’nin 1950’den itibaren AKP iktidarı dönemine kadar büyüme hızı yıllık ortalama %4,5 idi.  AKP iktidarında yani 8 yıllık dönemde ise yıllık ortalama büyüme hızı ise sadece  %1,2...
Cari açıkta, dış ticaret açığında, uyuşturucu kullanımında, sosyal dokuyu bozan olaylarda, suç işleme oranında, yolsuzlukta, yoksullukta, işsizlikte Türkiye AKP iktidarı ile rekor kırıyor.
AKP gelecekte en hoşgörüsüz,  en çok kadrolaşan, en fazla kamplaşmalara sebep olan, en çok ayırımcılık yapan bir parti olarak anılacak!
Türkiye, «dünya devletleri basın özgürlüğü sıralamasında138. sırada...» Şu an Türkiye’de 62 gazeteci tutuklu, Gazeteciler için açılan dava sayısı ise 2300...
25.02.2011 tarihinde Sözcü Gazetesi’nde yer alan  Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşma yapacağı Düseldorf’ta AKP propagandası için1265 reklam panosu kiralanması ve 365 000 Euro (800 000 TL) harcanması sizi hiç düşündürmüyor mu? Bunları görerek, bu çöküşü bilerek AKP’yi desteklemeye devam edecek misiniz?
 
Neden halk yeterli tepkiyi gösteremiyor?
 
¤  Halk masa başı anketleriyle yanıltılıyor. Bir çoğu anket yapanlardan kuşkulanarak AKP karşıtlığından tutuklanabiliriz korkusuyla seçimde AKP’yi destekleyeceklerini ifade ediyorlar. Yani bugünkü ortamda AKP’nin estirdiği korkutma rüzgârları, anketleri de adil olmaktan çıkarıyor.
 
¤  Gidin bir müessese açın, yüksek ücret vereceğinizi ilan edin, yüksek ücret verileceğini duyarak havalanan memurların devlet dairelerinden kendi istekleriyle istifa etmelerini sağlayın... İki üç ay sonra da açtığınız şirketleri kapatın. Yüksek ücret düşkünü zavallıları sessiz sedasız sokağa bırakın... Kapanışınız öylesine sessiz ve süratli olsun ki hiç birisi hak arama gibi yola başvuramasın... Siz bu oyunları, adalet, dindarlık, demokrasi, vicdan diye yapın!  Nasıl olsa sayenizde hiç kimse sesini çıkaramıyor?!
 
İnsanlarımız ekserisi emperyalist güdümlü askeri darbelerle sindirildi.  Baskılar, korkular, devletin her darbe sonucunda yeniden şekillenmesiyle ortaya çıkan hukuksuzluklar,  bilinerek oluşturulan adaletsizlikler, ekonomik çöküntüler, işkenceler, zulümler,  halkın kendi içlerine dönmelerine, mücadele güçlerini kaybetmelerine sebep oldu.
Ben 31 yıldır Avrupa’dayım.   Türkiye’de oluşturulan siyasi şartlanmışlığın bir benzerini herhangi bir Avrupa ülkesinde bugüne kadar görmedim... Türkiye’deki siyasî hasımlığın, karşıtlığın, çatışmanın yurt dışındaki Türk’lere kadar uzandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani gurbette de paramparçayız.
Eğitilmemiş «üniversite mezunu olmak yeterli değil»,  dini,  hayatı, siyaseti, dünyayı, endüstrileşmeyi ve teknolojiyi birlikte irdelemeyen insanlar kendi geleceklerini de seviyeli hale getiremezler. 
İşte emperyalistler ve Türkiye’deki siyaset bizim bu hallerimizden istifade ederek dilediklerini yapabiliyorlar, diledikleri şekilde at koşturabiliyorlar, din ve duygu sömürüsünü rahatlıkla yapabiliyorlar.
 
Erdem sahibi, şuurlu, inançlı, ülkelerine bağlı, kendi iradeleriyle hareket edebilen insanlar asla aldanmazlar. Tarihteki tertipleri, masumiyetler üzerinde oynanan oyunları, ihanetleri, savaşları, tecavüzleri, kalleşlikleri, cinayetleri bilerek, hatırlayarak geleceğini şekillendirmek her Türk insanının görevidir !
 
Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın sözlerine dikkatlerinizi çekiyorum : «Vatan tehlikededir. Türkiye AKP iktidarından kurtarılmalıdır !»
 
Ankara, 01.03.2011