"Buhâri ve Müslim’de anlatıldığına göre bir adam Peygamberimize (s.a.v) gelerek dedi ki: Ey Allah’ın Peygamberi! Ben çok aç ve fakir düştüm. Bunun üzerine Peygamberimiz birini, adamın evine durumu öğrenmesi için gönderdi. Hanımı:” Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, yanımda sudan başka bir şey yoktur” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz :” Bu adamı kim bu gece misafir ederse Allah ona merhamet etsin” buyurdu. Ensar’dan Ebu Talha isimli sahabe kalkıp, “Ben, ey Allah’ın Peygamberi” dedi ve adamı evine götürdü. Hanımına dedi ki: “Bu, Peygamberimizin misafiridir. Hiçbir şeyi bundan esirgeme ve ikram et” Kadın: “Bende, çocukların yiyeceğinden başka bir şey yok” dedi. Adam: “Onları bir şeyle avut ve uyut. Misafirimiz içeri girdiğinde, bizim yemek yediğimizi ona göster, sonra lambayı düzeltmek için kalk ve söndür” dedi. Kadın bunları yaptı. Oturdular, misafir yedi, onlar geceyi aç geçirdiler. Sabah olunca adam Peygamberimize gitti, Peygamberimiz ona bakınca gülümsedi. Sonra, “Bu gece misafirinize yaptığınızı Allah çok beğendi” dedi ve Yüce Allah, “...Kendileri zaruret içerisinde bulunsalar bile, onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr Suresi, 9.ayet) anlamındaki âyeti indirdi." (Safvetü't-Tefâsir, 6.cilt, s. 390)
 Gerçek Müslüman yukarıdaki durumda olduğu gibi kendisinden önce diğer Müslüman kardeşlerini düşünür. Onlara elinden gelen her yardımı yapar. Hakkı olmadığı halde dini, araç yaparak para kazanma ve makam, mevki elde etme gibi şahsi çıkarları için kullanmaz.
 Peygamber Efendimiz, ticaret kervanları olan Mekke’nin zengin kadınlarından Hz. Hatice ile evlenmişti. İslamın ilk yıllarında bu zenginliği İslam için harcadılar. Peygamberimiz İslam sayesinde herhangi bir mal ve zenginlik elde etmedi. Vefat ettiği zaman da zorunlu olarak kullandığı eşyaların dışında geriye bir miras bırakmadı.
 Günümüzde Müslümanların zor durumda olmalarının bir nedeni de bazılarının Müslümanlığı bir rant kapısı olarak düşünmeleridir.
 Peygamberimiz yine bir sözünde: “Ahir zamanda insanların namaz ve orucundan önce dinarlarla (parayla) ilişkilerine bakın” buyurmuştur. Elbette namaz kılmak, oruç tutmak Müslümanlık görevimizdir ve önemli ibadetlerdir. Ama bu ibadetleri gösteriş için yapmak, bu ibadetleri araç yaparak iktisadi ve ticari gelir elde etmek asla doğru değildir.
 Peygamberimizin vefatından sonra halife olan yani Müslümanların devlet başkanı olan Hz.Ebu Bekir de bütün mal varlığını İslam için harcamıştır.
 Başta İstanbul olmak üzere Anadolu’da ve dünyanın birçok yerinde sahabe mezarları vardır. Bu insanlar o günün imkansızlıkları içinde kilometrelerce uzun çölleri aşarak Allah’ın dinini yaymışlardır. Bunda, bu insanların şahsi kazançları var mıydı?