Ortadoğu’da çocuk olmak, korkmaktır…
Masallarda şeytan…
Cin…
Zebaniler…
Korkutmak için anlatılır masallar, titrersin…
Bir çocuk bir gece yalvarmıştı annesine:
“Bana bir masal anlat anne… İçinde kurtlar da olsun kuzular da… Ama kurtlar kuzuları yemesin… ”
Ortadoğu’da çocuk olmak, ağlamaktır…
Ağlamadan sütünü vermezler çocuklara…
Ağlamadan kucak…
Ağlamadan şeker…
Ağlamadan ayakkabı…
Ağlamadan telden oyuncak araba da yok…
Ortadoğu çocuklarını en iyi anlatan şeydir, ağlamak…
Onun için zaten:
Editör yazarken ağladı…
Spiker anlatırken ağladı…
Bakanlar konuşurken ağladı…
Kuzen gece aradı:
“Başbakan televizyonda ağlıyor…”
(Keşke çocuklarımızı dar sokaklarda döverek öldürenlere ödül vermek yerine, onlar için de ağlasaydı…)
Ortadoğu’da çocuk olmak…
Bir kara cehaletin tam ortasında doğmaktır…
Güya “iman” uğruna birbirini kesecek kadar ilkel… Allah’ın yarattığı insanı öldürerek Allah’a hizmet ettiğini sanacak kadar aptal… Kendisi gibi düşünmeyenleri yok ederek ibadet ettiğini sanacak kadar ahmak kalabalıkların çocuğu olmaktır…
Dinin; paraya, altına, dolara, iktidara, kana, gözyaşına dönüştürüldüğü bir coğrafyada dünyaya göz açmaktır, Ortadoğu’da çocuk olmak…
Ve o resim…
Gözlerini kapatmıştı hepsi…
Çok korktuklarından belki, yummuşlar küçük avuçlarını…
Ortadoğu’da çocuk olmak, ölmektir…