Yalçın Akdoğan, “Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir” demişti.
Bunun üzerine Adalet Bakanı: “Bir konuda bir yanlış yaptık diye illa o yanlışın peşinden gidecek halimiz yok. Yanlış yaptığında, erdemli olan o yanlıştan dönmesini bilendir.”
AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı açıklamanın, hukuka bağlı kalınıp kalınmadığına ilişkin endişeleri içerdiğini ancak yapılan yasal düzenlemelerle yeniden yargılamanın önünün açıldığını söyledi. Elitaş, Hürriyet gazetesine yaptığı değerlendirmede, “İnsanların mağduriyetini önlemek için gerekirse yeniden düzenleme yaparız” dedi.
Bütün bu söylem ve gelişmeler üzerine MGK’da Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in Başbakanla rüşvet operasyonu üzerine konuşurken “Askerlerin evlerine belgeler bırakıldı. Komutanlara da aynı kumpas kuruldu” dediği gazete manşetlerine yansımıştır.
Bütün bu gelişmeler üzerine Başdanışman Akdoğan sözlerine dönüştürmek daha da muğlaklaştırmak zorunda kalmıştır. Diyor ki Akdoğan, “Bizim ifadelerimizde spesifik olarak bir dava veya soruşturmaya yönelik bir iddia veya farklı bir bilgi bulunmamaktadır.”
Çok açıktır ki, milli orduya kumpas kurulduysa bu kumpas Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve 28 Şubat davaları üzerinden kurulmuştur. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Kardak kayalıklarına çıkan komutanlar, Kıbrıs’ta Erenköy savunmasının komutanı Engin Alan bu davalar sonucu hapishaneye tıkılmış bulunmaktadır.
Akdoğan’ın sözünü ettiği kumpas bu davalar vasıtasıyla yapılmıştır. Hangi davada kumpasın daha organize ve etkin olduğu ayrıca irdelenebilir Ancak “milli orduya kumpas” kurulduğu, iktidarın tepe isimleri tarafından itiraf edildikten sonra bunun gereğini yapmak iktidarın en acil görevidir.
Zira aynı kumpasın milli istihbarata karşı kurulduğuna inanan iktidarın, kendisine göre bu kumpası etkisiz kılmak için MİT Müsteşarı’nın yargılanmasıyla ilgili bir yasa çıkarttığının farkındadır. Yine iktidarın kumpas kurulduğunu söylediği milli bankayla ilgili canhıraş savunmasının hangi boyutta olduğunu da son gelişmeler ortaya koymuş bulunmaktadır.
Milli orduya karşı kurulan kumpasa karşı AKP iktidarı kör, sağır ve dilsiz davranmıştır. Dahası Başbakan Erdoğan ortaya çıkıp ‘davanın savcısı olduğunu’ söylemiştir. AKP, bu davaları siyasallaştıran bir tutum da takınmıştır.
Kaldı ki milli orduya kumpas AKP’nin izni, denetimi, gözetimi ve katkısı olmadan kurulamaz. Demek ki milli orduya karşı bir kumpas kurulmuştur ve AKP de bu suçun failidir. AKP, ya bu kumpas hesabına geldiği için olana bitene göz yummuştur ya da kumpası doğrudan kendisi yapmıştır! AKP’li başdanışmana göre ortada orduya karşı kurulmuş bir kumpas vardı, bilinmesine karşı AKP sessiz kalarak hatta destekleyerek orduya karşı işlenen kumpas suçuna ortak olmuştur. AKP açıkça milli orduya kumpas kurmaktan zan altındadır!
Orduya kurulan kumpası telafi etmek, kumpas kurulurken seyreden, destekleyen ya da savunan AKP’ye düşmektedir. Bu kumpas sonucunda birçok asker mağdur edilmişlerdir. Bu kumpaslar adaletin değil siyasetin gereği olarak gerçekleştirilmiştir. Kurulan kumpas da gerçekte hukuki değil siyasidir. Hukuk kullanılarak asker ve bu arada siyaset dizayn edilmiştir. Vahim iddialar, intikam duygusu ve iftiralarla bir çok şerefli insan suçlanmış, mağdur edilmiştir.
Gelinen aşamada kumpas itiraf edilmiştir. O halde bunun telafisi de bir an önce yapılmalıdır. Kumpas sonucu mağdur edilmiş olan insanların bu mağduriyetlerinin acilen giderilmesi gerekmektedir.
Milli orduya düşmandan daha büyük zarar veren bu kumpası, sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırmak bir vatan görevidir. Görev herkesten daha çok bu kumpasın sorumlusu olan AKP’ye düşmektedir.