İnsan ve yaşama dair pek çok şey yazılıp söylenmesine rağmen kurgulanmış fıkra tadında hikâyeler okurlarını şaşırtmaya, yeni bir keyifle okumalarımızı artırmaya vesile oluyor. Aşağıda aktaracağım kurgulanmış fıkra tadındaki hikâyeyi ilk ağabeyim Gürsel Özkan’ aktarımıyla okumuş ve çok etkilenmiştim. Hem memleketi Niğde’mizden çalıştığı il olan Bursa’ya koca bir selam göndermek hem de naklettiği “Niğdeli Baba” hikâyesini okurlarla paylaşmak istedim. Yazı sonundaki dizeler ağabeyim Gürsel Özkan’a ait olup ben deniz için kaleme alınmıştır. Ayıptır söylemesi.
    Girizgâhı yine uzattık gelelim hikâyemize:
 “ İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Niğde'deki babasına telefon etmiş;
- ''Baba, merhaba Ben Lale''.- ''Ooooo Güzel kızım benim. N'abersin bakalim?''
- ''Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla''.
- ''Hayırdır? Bi sorun'mu var?' Kız ağlamaya başlar babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemek üzeredir.
- ''N'ooldu kızım? Anlatsana.”
- ''Murat evi terk etti. Boşanmak istiyormuş''.
- ''Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin ‘de boşanıyorsun''.
- ''Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ‘ya ben onunla evlendim''
- ''iyi halt ettin, zilli neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın''.
- ''Boşanalım ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış''.
- ''Tüüü. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?''.
- ''Ama babacığım O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını''.
- ''Peki, Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı öğleden sonra Bankaya gidip çekersin sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotografları''.
- ''Sağ ol baba. Eeee şey bide kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var''
    Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur;
- ''Kürtaj ‘mı? Bide hamile ‘mi kaldın o çocuktan sen?''.
- ''Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı... Zaten o yüzden ayrılıyoruz ‘ya!.
   Niğdeli babamız bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır;
- ''Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allahım nedir bu başımıza gelenler okulu bitirir bitirmez Niğde’ye dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını''.
- ''İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü’, Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürür;
- ''Okuldan ‘mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli? Eh ulan sen hele bi gel buraya ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırtmayacağım, sana ilk gelen talipliyle de  evlendiriceeem''.
- ''O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar pekiyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben''.
- ''Allah’ım, çıldıracağım bir de cinsel hastalıklar haaa... kesin o zencidendir''
- ''Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık hangisinden kapmışımdır''.
    Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir. Ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.
- ''Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya seni alıp gelecek. Adresini ver bakim''.
- ''Mahmutpaşa Karakolu'ndayım gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında''
- ''Karakol ‘mu? Bide karakola ‘mı düştün lannnnn? Ne yaptın?''
- ''Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkânına girdim. Ama neyse ‘ki kimse ölmedi. Dükkân sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım''
    Niğdeli babamız artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar;
- ''Babacığım sakın üzülme bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım.’ Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır;
- ''Canın sağ olsun be güzelim, boşveeerrr. Okul ‘da neymiş? Hiç möhüm değil, tatlı canın sağ olsun senin''...
    Evet, kurgulanmış fıkramız, olay anlatımımız böyle bitiyor. Keyifle okuduğunuzu umut ederek, Gürsel Özkan’ın “Bir Dostun Var” dizeleriyle yazımızı sonlandıralım.
Bir dostum var, savaşçı.
Bir dostum var, dağlara sevdalı
Bir dostum var, gözleri hala çocuk
Bir dostum var, küçücük deklanşöre dünyaları sığdıran
Bir dostum var, başımın belası
Bir dostum var, Ayşe yengemin kocası
Bir dostum var, baştan ayağa yürek
Bir dostun var, her zaman burada
Bir dostun var, seni çok seven!..