Halk arasında çok söylenen bir söz vardır, "Dünyanın çivisi çıktı." diye. Hakikaten iki asırdır, hususen de son çeyrek yüz yıldır dünyaya kan ve göz yaşı hakim oldu. Aslında tarih boyunca savaş eksik olmamış ama hiç bugünkü kadar sebepsiz yere orman kanunun hakim olduğu bir çağ yaşanmamış olsa gerek.

Hazır orman kanunundan bahsetmişken bu kanunun açılımını(‘) gelin Mevlana’nın Mesnevi’sinden dinleyelim:

“Ormanlar kralı aslan, tilki ile kurdu yanına çağırıp “Gelin beraber av yapalım” demiş. Tabi krala itiraz etmeleri mümkün olmayan bu iki hayvan, aslanla birlikte ava çıkmışlar. Aslan bütün hünerini kullanarak bir saat içinde bir geyik, bir keçi bir de tavşan avlamış. Avları getirip meydana serdikten sonra kurda seslenmiş:

- Kurt kardeş, hadi bakalım şu avları bir güzel taksim et.

Kurt avların üzerinde şöyle bir gezdirdikten sonra taksimatını açıklamış:

- Sayın kralım, siz en büyüğümüzsünüz. Haliyle geyik sizin hakkınız. Eh, ben de tilkiden büyük olduğuma göre keçi bana düşer. Tilki de tavşanla idare etsin.

Taksimata sinirlenen aslan bir pençe atarak kurdu yere serer. Sonra tilkiye döner:

-Hadi bakalım tilki, sen avı paylaştır.

Tilki biraz düşünüp pay edişini anlatır:

- Sayın kralım: Şu geyik sabah kahvaltınız, keçi öğle yemeğiniz, tavşan da ikindi sofranız olur.

Aslan şaşırıp böyle güzel taksim yapmayı kimden öğrendiğini sorar:

Tilki cevap verir:

-Şu yerde upuzun yatan kurttan öğrendim.”

Ben, zalimin zulmünü anlıyorum. Ama Türk milletinin içinde bulunduğu anaforu anlayamıyorum.

Son yıllarda önce millet kavramının reddi, ardından dini hakikatlerin sözüm ona din aydınlarınca sulandırılması bu necip milletinin istikametsizleşmesine sebep oldu..

Bu istikametsizlik, zulmü mubahlaştırdı. Hak ve hakikat adına ne varsa rafa kaldırıldı. Ardından kardeşlerimizin akan kanına seyri,” başkalarının iç işlerine karışamayız”, mantıksızlığı ile meşrulaştırıldı. Türk Dünyası ve Türklük ile ilgili her şey tehlikeli kavramlar arasına girdi.

Bölücüler kahraman, kahramanlar hain oldu. Hatta kantarın topuzu o kadar kaçtı ki, “Türk’üm” demek suç, gavura “gavur” demek ise ihanet ile eş değer oldu. Kimseyi milliyetinden veya inancından dolayı suçlamıyoruz. Lakin bizi birbirimize bağlayan değerlerimizin ahvali yüreğimizi sızlatıyor. Ve sözüm ona kardeşlik mersiyeleri her millete yazılıyor da nedense söz konusu Türk soydaşlarımız olunca kıyametler kopuyor. Elbette zulme uğrayan her kim olursa Hak namına o zulmü engellemek için çifte de yiyeceğiz, kamçı da yiyeceğiz ve Hakkı tutup kaldıracağız. Ama gönül istiyor ki yazanların, çizenlerin, söz sahibi olanların yüreği biraz da Türk- İslam dünyası için atsın.

Ama bir şey unutuldu:

Dünya oyun ve eğlence için yaratılmamış ve O, gizlenilse de açığa vurulsa da kalplerden geçeni bilmekteydi.