Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Suriye, Irak ve İran’daki gelişmeler ve bu gelişmelerden dolayı meydana gelen gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşme ihtimaline”  vurgu yaparak  “Türkiye için diplomatik aktivizm ve askeri hazırlık bir seçenek değil zorunluluktur” dedi. 
Başbakan Erdoğan, Suriye ilgili olarak üst üste açıklamalarda bulunuyor. Çin’e hareketinden önce şunları söylüyor:  “Şu anda ülkemize gelen Suriyeli kardeşlerimizin sayısı 24 bini bulmuş durumda... Birleşmiş Milletler’in (BM) elini daha sıkı tutması lazım. Özellikle Kofi Annan’ın elini çok ama çok sıkı tutması lazım.” 
Davutoğlu da Başbakan gibi konuşuyor, o da Suriye yönetiminin son dönemdeki sözlerinin ve açıklamalarının zaman kazanma amaçlı olduğunun altını çiziyor ve Annan’ın, durumu yerinde görmesi için gerekirse Türkiye’ye gelerek Suriyeli sığınmacılarla görüşebileceğini söylüyor.
Türkiye’nin üst düzey yöneticileri, BM’nin Suriye’ye bir an önce müdahale etmesini istiyor. Suriye’ye müdahalenin Esad rejiminin çökmesi dışında Türkiye’ye ve İslam dünyasına hangi somut kazanımlar sağlayacağını ise Başbakan söylemiyor.
Bölgeye yapılacak bir BM müdahalesinin muhtemel sonuçlarını şöyle sıralayabiliriz:
* Irak’ta ve Libya’da olduğu gibi Suriye’ye yapılacak olan bir askeri müdahalenin kaç Müslüman’ın hayatına mal olacağı bellidir ve bu sayının yüz binlerin altında olmayacağı biliniyor. Yapılacak bir müdahalenin bugünkünden daha az insanî bir felakete sebep olmayacağına dair hiç kimsenin elinde sağlam bir garanti yoktur.
* Suriye’ye müdahale resmen olmasa bile Irak’ta olduğu gibi Suriye’yi de fiili bir bölünme tehdidiyle karşı karşıya getirecektir.
* Suriye’ye bir müdahalenin sağlayacağı ilk sonuç Kuzey Suriye Kürdistanı’nın kurulması olacaktır. Barzani’nin yaptığı konuşmaların satır aralarında bunu sağlamak için her türlü katkıyı ve hazırlığı yaptığına yönelik ifadeler vardır.
* Suriye/Türkiye sınırı, müdahale sonrası PKK’lı teröristlerin Türkiye’ye sızması için yeni üsler ve yeni imkânlar yaratacaktır.
* ABD ve Batılı güçler bölgeye yeni güç aktarımında bulunacaktır. 
* Bölgeye müdahale ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen kanlı bir iç çatışma çıkaracaktır. 
* İslam dünyasındaki Şii-Sünni kutuplaşmasını böyle bir müdahale daha da keskinleştirecektir.
* ABD/İsrail ikilisi için İran, çepeçevre kuşatılmış olacaktır. İran’a müdahale için Batılı ülkeler moral, motivasyon ve imkan sağlamış olacaktır.
* Suriye güçsüzleşince, Golan Tepeleri’nin üzerindeki hâkimiyetini İsrail daha artırmış olacaktır.
Başbakan Erdoğan, iki yıl öncesine kadar Suriye sınırındaki mayınları temizleme kararı almıştı. İki ülke arasında pasaportsuz gidiş-gelişler ve ortak hükümet toplantıları yapıyorlardı. O zaman Başbakan Erdoğan ve Davutoğlu ne yaptığını bilmiyorlar mıydı? Suriye’den Türkiye’ye sivillerin göçünü teşvik eden, Suriyeli muhalifleri Türkiye’de üstlendiren ve Suriye’ye müdahale edilmesi için BM’nin acele etmesini isteyen Başbakan Erdoğan ve Davutoğlu bugün ne yaptığını biliyorlar mı?