İsrail dize geldi. Özür diledi.
Vallahi kıskandım; hep böyle altı okka başbakanım olsun isterdim.
*
Evlatlarımız şakır şakır şehit edilirken, açsın telefonu Barzani’ye “van münüts” desin mesela… “Kuzey Irak’ın yaptığı devlet terörüdür, korsanlıktır, haydutluktur, affetmeyeceğiz, yalnızlaştıracağız” desin. İsterdim.
*
Kafamıza çuval geçirdiklerinde, isterdim ki, acilen kabineyi toplasın “İncirlik’e kilit vurdum” desin… Çağırsın ABD Büyükelçisi’ni “bak arkadaş, ya çıkıp özür dileyeceksiniz, ya da topla tası tarağı güle güle, ilişkilerimizi ikinci kâtip düzeyine indirdim, askeri anlaşmaları, Kürecik’i askıya aldım” desin. İsterdim.
*
Annan Planı’nı burnumuza dayadıklarında, çıksın Kıbrıs’a “KKTC’ye abluka kalkana kadar, Doğu Akdeniz’de Rumlar istediği gibi at koşturamayacak, firkateynlerimiz oralarda olacak, bu böyle biline” desin… İsterdim.
*
Bize turistik vize verirken bile bin dereden su getiren… Buna mukabil, soykırımcıları bağrına basıp, bölücülere cirit attıran AB’ye gitsin, elinin tersiyle dönem başkanının elini ittirsin, “benim için bitmiştir, daha da gelmem Brüksel’e” desin, kalksın gitsin. İsterdim.
*
Uzatmayayım… Kıskandım.
Ömrüm boyunca özlemini çektim.
Gazze’ye nasip oldu.
Ne mutlu Gazzeliyim diyene.