Uygarlık veya medeniyet, bir ülke veya toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını ifade eder. Uygar kelimesi, yerleşik hayata ilk geçen Türk kavimi olan Uygurlardan gelmektedir.
 
Medeniyet ve uygarlık kavramları; çoğunlukla aynı anlamda kullanılmakla birlikte, uygarlığın daha geniş bir anlam taşıdığını ifade etmek mümkündür.
 
Medeniyetin, belirli bir insan topluluğu veya topluluklarının belirli bir coğrafya üzerinde ve belirli bir zaman içinde ortaya koydukları değerlerle sınırlı olmasına karşı; uygarlık kavramının, binlerce yıl devam eden gelişmeler sonunda, insan aklının, bilim ve teknolojisinin katkısı ile ortaya çıkan ve tüm insanlığın eseri ve malı olan evrenselliği söz konusudur.
 
Uygarlığın doğuşuna ve yükselişine; Çin'den Uygur ve Orta Asya Türklerine, Hindistan'dan ve Mezopotamya medeniyetinden eski Mısır medeniyetine, Ege kıyılarındaki antik çağ sitelerinden Roma'ya, Batı Avrupa'da aydınlanma çağını yaratan, sanayi inkılabını gerçekleştiren milletlere ve nihayet Amerika ve Uzak Doğu'daki Japonlar'a kadar, tarih boyunca sayılamayacak kadar çok ülkenin ve ulusun katkısı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. (Kaynak: http://medeniyet.nedir.com)
 
Son yıllarda medeniyetler ittifakı diye bir oluşumu gündeme getirdiler.
Savunanlar; Medeniyetler İttifakı'nın çatışma kültürüne 'dur' deme, bu yanlışlığın önüne geçme projesi olduğunu belirtiyorlar.
 
2006 yılında yayımlanan Medeniyetler İttifakı üst düzey grup raporu yayınlandı.
2009 yılında İstanbul'da Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu gerçekleştirildi.
2010 yılında Brezilya'da üçüncü forum toplantısı yapıldı.
 
Türkiye ve İspanya'nın eş başkanlığında yürütülen Medeniyetler İttifakı projesi, medeniyetler çatışması kavramının nereden doğduğunu iyi değerlendirmek gerekir.
 
11 Eylül saldırıları medeniyetler çatışması'nın bir sonucu gibi algılandı. Ancak medeniyetler çatışması tezi saldırılardan daha önce ortaya çıktı.
Ortaya çıkış nedenleri farklı konulara göre yorumlanmaktadır.
Genel olarak söylenen şu; 'Bu bir medeniyet savaşı, kültürler arası savaş değil.
 
Oysa; menfaatlere, güç kullanımına, enerji kaynaklarıyla, arkasında askeri hakimiyet olan bir savaş yapılmaktadır. bu bugünün savaşı değil yüzyıllardır süren bir savaş.
 
Dünyaya dair büyük resim açıklanırken; inanç, medeniyet ve kültür kavramlarının kullanılmasıyla duygusallık işin içine karıştırılıyor. Bu da sokağı daha çabuk galeyana getiriyor ve karşı argümanları doğuruyor. Çatışma kültürü de böylece güç kazanmış oluyor. Medeniyetler İttifakı evvela buna 'dur' deme, bu yanlışlığın önüne geçme projesidir, deniliyor.
 
Ama gerçekten öyle mi? Irak işgalini başlatan ABD başkanı, bu bir haçlı savaşıdır derken, atılan füzelere dini simgeler konulurken, Camiler yakılıp yıkılırken, çizmelerle kirletilirken, medeniyetler ittifakı deyimi nasıl zemin bulabilir ki?
 
Proje kapsamında; İspanya Hıristiyan, Türkiye de İslam medeniyetini temsil ediyor. Oysa bir medeniyet temsilciliği söz konusu olabilir mi? Zapatero Hıristiyan dünyayı, Erdoğan da İslam dünyasını temsil etmiyor. Böyle bir temsil söz konusu değil. Zaten öyle bir temsil yetkisi kimseye verilmiş de değildir.
 
Ancak dünya kamuoyuna bu düşünce ısrarla yansıtılmaya çalışılmaktadır.
 
Hıristiyan batı; Müslümanlarla, İslam’la bir savaş oluyormuş izlenimini vermemesine rağmen, ABD-İngiltere tarafından işgal edilen ülkeler, İslam ülkeleridir. Batı uygarlığı için tehdit görülen ülkeler İslam ülkeleridir. İşgal edilen askeri operasyonlar yapılan, iç kargaşalık çıkarılan ülkeler İslam ülkeleridir. Gerçekte medeniyetler de kültürler de çatışmaktadır. Bu izlenim dünya kamuoyuna yerleşmiştir.
 
ABD başkanı Obama; Bush'tan farklı olarak ''ABD hiçbir zaman İslam ile savaşta değildir, olmamıştır, olmayacaktır'' sözleri yaşanan, Irak, Afganistan, Yemen, Sudan, Pakistan, Suriye müdahalesi ile anlamını yitirmiştir.
 
Batıda İslam dendiğinde akla terör gelmektedir. Batı için İslam endişesi, batı ülkelerinde yayılmaktadır. Karikatürler yayınlanmakta, İslami simgelere yasaklar konulmaktadır.
 
Avrupa'da ve İslam dünyasında ittifaktan memnun olan ve olmayan taraflar var. BM ve uluslararası kuruluşların ve batının kendisinin oluşturduğu bu imajı değiştirmesi gerekir.
 
Ancak böyle bir durumda şimdilik görünmemektedir. İran'a askeri müdahalenin konuşulduğu, Suriye, İran, Yemen ve Somali'nin hedef görüldüğü ortada iken inandırıcı olamıyorlar.
 
Kaldı ki; ABD'nin son açıkladığı ülkeler zinciri tamamen İslam ülkeleridir. ABD için tehdit İslam ülkeleridir.
 
O zaman Medeniyetler ittifakından nasıl bahsedilebilir? Batıya tamamen teslim olmuş bir İslam dünyası stratejisi yürürlükte iken, Türkiye'nin rolü sorgulanmalıdır.
 
GünüN SözÜ: İnsanlığın ortak akılla, insan gerçeğine varması, liderlerin ve aydınların çabası ile mümkün olabilir.