Kriz dalga dalga yükselirken!
 (Hükümetin Krize Karşı 10 Önlem Hamlesi ve Gerçekler)
        Kapitalist dünya ekonomisinde yeni kriz dalgaları yükseliyor. Borç krizinin pençesinde olan kapitalist devletler iflas etme noktasına geldiler.(Komşumuz Yunanistandan teminat isteyen isteyene.) Krizin ayak sesleri Türkiye’den de duyulmaya başlandı. AK Partisi hükümeti ise bir yandan krizi hafife alan yaklaşımlar sergiliyor. Öte yandan “krize karşı on tedbir” adı altında işçi ve emekçilere yönelik yeni yıkım programlarının hazırlığını yapıyor. Hükümet programında da yer alan esnek çalışma ve kıdem tazminatlarının gaspı saldırılarını hızlandırmak istiyor.
       AK P artisi 2008 yılında patlak veren krizin Türkiye’yi teğet geçeceği iddiasında bulunmuştu. AK Partisinin genel başkanı ve Başbakanımız son süreçte ortaya çıkan krizin ise Türkiye’yi teğet bile geçmeyeceğini söyledi. AK Partisinin ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı Bülent Gedikli ise, dünyada ve Avrupa’da giderek derinleşen ekonomik krizden Türkiye’nin etkileneceğini itiraf ederken başka bir havadan çaldı. Gedikli sözlerinin devamında ise işçi ve emekçileri harcamalarını kısmaya çağırdı.Bu çağrıya Başbakanımızda katılarak "araba almayın ev alın,lüx ev değil normal daire satın alın" söylemiyle ortalama ülke yurtaşının açlık sınırında yaşadığından,gün bulup gün harcadığından, sabit ücretlilerin banka kredi kartlarıyla 3-5 ay sonrasının ücretlerini yediğinden bi haber olduğunu göstermiş oldu.
        AK Partisi son yıllarda Türkiye ekonomisinin atılım yaptığı düşüncesini bütün gücüyle biz emekçilere pompalamaya çalıştı. Yıllar boyunca ekonominin büyümesiyle övündü. Peki, bu büyüyen ekonomiden biz emekçilerin payına ne düştü? Daha doğrusu bu büyümenin kaynağında ne var? Büyüyen ekonomiden hep zengin varsıllar nemalandı. İşçi ve emekçiler üzerindeki sömürü ayyuka çıktı. Çünkü ekonomik büyüme ve kırılan kar rekorları işçilerin sırtından mümkün oldu. Krizin bugün yeni dalgalarının hissedildiği bir dönemde AK Partisinin programında başka türlü bir çözüm de bulunmuyor. AK Partisinin tüm kurmayları işte geçmiş dönemdeki bu "başarının" rahatlığıyla konuşuyor.
       “Krize karşı on önlem” adı altında açıklanan program özünde bir yıkım programıdır. Bu programda mali disiplinin sağlanacağı söylenerek işçi ve emekçilerin ücretlerinin budanacağı ilan ediliyor.
        Programın bir diğer maddesinde ise özelleştirmelerin kararlılıkla sürdürüleceği belirtiliyor. Özelleştirme politikaların en önemli sonuçlarından biri işsizlik, diğeri ise mal hizmetlerin pahalılaştırılmasıdır. Önlem olarak sunulan özelleştirmelerin işçi ve emekçileri vuracağı aşikardır.
      Yatırım ortamının iyileştirilmesi başlığı altında sermayeye yeni ayrıcalıkların tanınacağı ve kaynak aktarılacağı açığa vuruluyor.AK Partisi hükümetinin açıkladığı önlem paketinde “İstihdam arttırıcı politikalara hız vermek”ten sözedilmektedir. Bunun “Ulusal İstihdam Stratejisi” adı altında hazırlanan saldırı stratejisinin gerekçesi olduğu biliniyor. O halde bu stratejinin başlıca hedeflerinden olan kıdem tazminatının gaspı ile esnek çalışma uygulamaları da AK Partisinin on maddelik acil tedbir paketinin içerisindedir.
       AK Parti hükümeti krizin yeni dalgalarını da fırsata çevirerek kıdem tazminatlarını fona devretmenin hayallerini kuruyor. Ayrıca bölgesel asgari ücreti uygulamaya geçirmeyi planlıyor. “Üretimdeki katılıkların aşılması” adı altında esnek çalışmayı hayata geçirmeye çalışıyor.
      Krize karşı önlemler adı altında açıklanan yıkım paketine ilişkin sendika ağaları sessizliğini sürdürüyorlar. Sendika Bürokrasisi daha önce de Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın kıdem tazminatlarına dokunulmayacağına ilişkin olarak yaptığı açıklamalara dayanarak suskunluğa gömülmüşlerdi.
      Sendikalara çöreklenen icazetçi zihniyet kıdem tazminatı ve esnek çalışma saldırılarına karşı mücadele etmekten özenle kaçınmaktadırlar. Zira onların varlık nedeni saldırıların herhangi bir işçi tepkisine maruz kalmadan hayata geçmesidir. Kıdem tazminatlarının sermayeye peşkeş çekilmesi ve esnek çalışmanın kural haline getirilmesi vb. saldırılar sendika ağalarını zerre kadar ilgilendirmiyor.
     Tüm yasal değişiklikler gibi, açıklanan krize karşı önlem paketi de sermayenin çıkarlarını korumak için gündeme getiriliyor. Kıdem tazminatlarının gaspı, esnek çalışma saldırıları sermayeyi yükten kurtarma ve sermayeye yeni rant kapıları açma anlayışıyla hazırlanmıştır. Sendika ağaları her zaman olduğu gibi işçi sınıfının mücadelesini boğmak için uğursuz çabalarını devam ettireceklerdir. İşçi sınıfının tepkisinden korktuklarında ise, en fazlasından içi boş Ankara eylemlerini gündeme taşıyacaklardır.
      Bunun için kriz bahane edilerek arsızca yapılacak saldırılara karşı koymamızın önündeki en büyük engellerden sendika bürokrasisinin aşılması şarttır. Bunun da biricik yolu, taban örgütlülüklerini hızla oluşturmaktan geçmektedir.
      Dünyayı sarsan kriz konusunda işçi ve emekçileri aydınlatmak ve krizin faturasını bir kez daha ödememek için mücadeleye hazırlamak günün başlıca görevlerindendir. Açıklanan kriz önlem paketini işçi ve emekçilerin gündemine taşımak, kesintisiz teşhirini yapmak, “krizin faturasını kapitalistler ödesin!” şiarını işçi ve emekçiler içinde yaygınlaştırmak bu çerçevede yapılacak birincil görevlerimiz arasındadır.